Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Sri Lanka'nın Müslüman Düşmanı Rejimi Pandemi Bahanesiyle İslam Düşmanı Ajandasını Güçlendiriyor ve Kovid-19'dan Ölen Müslümanların Cesetlerini Zorla Yakıyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber Yorum

Sri Lanka'nın Müslüman Düşmanı Rejimi Pandemi Bahanesiyle İslam Düşmanı Ajandasını Güçlendiriyor ve Kovid-19'dan Ölen Müslümanların Cesetlerini Zorla Yakıyor

Haber:

1 Aralık Salı günü Sri Lanka Yargıtay Mahkemesi; hükumetin tüm COVID-19'dan veya virüs şüphesiyle ölenlerin cesetlerini dini inançları dikkate almadan yakma politikasına karşı ülkedeki Müslüman ve Hristiyan sivil toplum kuruluşlarının itiraz dilekçelerini ve hukuki davalarını reddetti. Kast zihniyetli milliyetçi Budist Sri Lanka hükümeti, uluslararası tıp ve bilim uzmanlarının ve hatta Dünya Sağlık Örgütü'nün COVID kurbanlarının defnedilmesinde toplum sağlığına hiçbir tehlike olmadığına dair beyanlarını görmezden geldi. Aksine Nisan ayında Müslümanların inançlarına bir saldırı olduğunu bile bile, “Tüm COVID-19 kurbanları ölümden sonra 24 saat içinde yakılacaktır” diyen bir yönetmelik çıkartarak pandemiyi Müslüman ve İslam düşmanı ajandasını ilerletmek için istismar etti. İslam cenazenin yakılmasını, ölünün bedenine yapılan bir saygısızlık olarak kabul etmektedir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe koyulmasından bu yana 50'den fazla Müslüman cenazesi yakıldı. Hatta birçok Müslüman cenazenin, COVID testi yapılmadan veya testlerin negatif çıkmasına rağmen, otoritelerce yakıldığına dair haberler ortaya çıktı. Haksız yere annesinin cesedinin yakıldığını öğrenen bir Müslüman şunları söyledi: “Annem o gün hastanede vefat etti. Cenazesini alıp götürdüler, ardından da küllerini bir kabın içinde geri verdiler. Fakat ertesi gün, annemin testinin negatif olduğunu ve cenazesini yanlışlıkla yaktıklarını söylediler. Her gece annemin akıbetini düşünerek uyanıyorum. Biz yoksul insanlarız. Adalet talep edecek veya otoritelere karşı mücadele edecek imkânlarımız yok.” (İngiliz Guardian gazetesinden alıntı) Buna ilaveten Sri Lanka devleti Müslümanlardan cenaze yakma masrafları için 48 bin Rupie (192 Pound) ücret talep ediyor. Ancak sevdiklerinin cenazesine yapılan saygısızlığa ortak olmaktan korkarak birçok Müslüman aile bu ücreti ödemek istemiyor. Müslümanların COVID‑19 cenazeleri hastane morglarında birikmeye başladı. Müslümanlar adeta ölülerini terk etmeye mecbur ediliyor.

Yorum:

Sri Lanka'da Müslümanlar sadece Koronavirüs’ten değil bir de kast zihniyetli milliyetçi rejimin ve aşırı Budist yandaşlarının toplumda yaydığı Müslüman nefretinden korkmak zorundalar. Müslüman aileler ölenlerinin matemini tutarken bir yandan da sevdiklerini huzur içinde defnederek onlara karşı son dini vecibelerini yerine getirmekten men edilmenin ıstırabını çekiyorlar. Hastanede vefat etme durumunda otoriteler cesetlerine el koyup virüs testi bile yapmadan yakar diye, birçok Müslüman artık başka ciddi rahatsızlıkları için bile hastaneye gidip tedavi olmaktan korkuyor.

Bu gerekçesiz cenaze yakma politikası, rejimin Müslümanlara karşı olan kininden başka bir sebebe dayanmıyor. Sri Lankalı bir yazar meseleyi tam isabetle özetlemiş: “Hükümet, Müslüman toplumu en hassas yerinden yaralamak için gayret ediyor.” Aslında bu çok da şaşılacak bir durum değildir. Sri Lanka'da yıllardır Bodu Bala Sena (BBS) gibi Müslüman düşmanı milliyetçi Budist grupların ve Myanmar'daki kafadaşlarından esinlenen Budist rahiplerin kışkırtmasıyla Müslüman nüfusa karşı düşmanlık gittikçe artıyor. Bu grupların serbestçe hareket etmesine, istedikleri gibi abes ve kışkırtıcı söylemler yaymasına izin veriliyor. Onların iddialarına göre Müslüman nüfus (nüfusun %10'undan daha azını teşkil ediyor) Budist çoğunluklu bu ülkede Sinhala Budistleri'nin nüfusunu geçebilir. Son yıllarda siyasetçiler, gazeteciler ve sosyal medyada açık açık ifade edilen bu tarz zehirli Müslüman ve İslam düşmanı retorikler yaygın hale geldi. Müslüman toplum yıllardır sistematik İslamofobiye karşı mücadele ediyor, sürekli zan ve hakaret perdesi altında yaşıyor, özellikle de 2019 Paskalya bombalamalarının ardından şiddet ve iftiraya maruz kalıyor. Başörtülü Müslüman kadınlar taciz ediliyor, bazı dükkânlara veya binalara girmek istediklerinde veya kız çocuklarıyla okula kayıt yaptırmaya gittiklerinde başlarını açmaya zorlanıyorlar. Peçe yasağı getirildi, gıdalara “helal” etiketi konulmasına karşı kampanya başlatıldı, Müslümanlar keyfi tutuklamalara maruz kaldı ve İslami içerikli materyal aramak için evlerine polis baskınları düzenlendi, Müslümanlar ve dinleri hakkında düpedüz yalanlar uydurulup yayıldı, Müslümanların camileri, evleri ve iş yerleri saldırıya uğradı. Hatta hâlihazırda BBS ile yakın bağı olan Rajapaksa kardeşlerin liderliğindeki iktidar partisi; Müslüman düşmanı koyu Budist duyguları coşturarak seçimleri ezici bir çoğunlukla kazandı. Şimdi ülkedeki birçok Müslüman, Myanmar'daki Rohingyalı kardeşleriyle aynı akıbete uğramaktan korkuyor.

Sri Lanka'daki Müslümanların yürek burkan vakıası, bizlere laik ve hatta her türlü beşeri yönetim sisteminin ne kadar tehlikeli olduğunu, ne yapacağı belli olmayan bir sistem olduğunu göstermiştir. Bunlar istedikleri zaman, rüzgâr ne taraftan eserse ona göre, başka insanların, bilhassa azınlıkların, dini ve başka haklarını değiştirebiliyor. Bu sistemlerde mazlumlar kasten güçsüz bırakılarak her türlü zulüm altında ezilir. Dolayısıyla bu vakıa biz Müslümanlara aynı zamanda demokratik beşerî hukuk sistemlerinin hak ve adaletine güven olmayacağını da hatırlatmalıdır. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem dedi ki: «لا يلدغ المؤمن من جحر واحد مرتين» “Müslüman, bir kez ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmaz.”Bundan ziyade, hiçbir demokrasinin veya başka hükümetin, yöneticinin, günümüzdeki devlet veya uluslararası kuruluşun -ister İslam beldelerinde ister küfür beldelerinde olsun- Sri Lanka'daki veya dünyanın herhangi bir yerindeki Müslümanların yardımına koşmak için ciddi siyasi iradeye sahip olmadığını da görmemiz gerekiyor.

Bundan dolayı Sri Lanka'daki Müslümanlara, duruşlarını ve çabalarını ıstıraplarına son verecek gerçek çözüme yöneltmeleri için çağrıda bulunuyoruz. Bu gerçek çözüm, onların ve dinlerinin gerçek koruyucusu olan Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın nizamı, Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir. Bu devlet, tüm siyasi, ekonomik ve hatta askeri araçlarını seferber ederek tıpkı geçmişte Müslümanların haklarını koruduğu gibi onların da haklarını koruyacaktır. Zira Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: «الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ» “İmam Râîdir (koruyucudur) ve Raiyyesinden mes'uldür.”Hakikaten de bu devlet olmadan Müslümanların ölüsüne de saygı olmuyor.

#StopMuslimCremation

#أوقفوا_حرق_موتى_المسلمين

#MüslümanCenazeleriYakmayaSon

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi için yazan
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadın Kolları Başkanı

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER