- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Müslümanlara Karşı Birleşmiş Kâfirlere Söz Geçirebilecek Tek Güç Ümmetin Vahdetidir!
Haber:
Avusturya ilk ve ortaokullarda kız öğrencilerin başörtüsü takmasını yasaklıyor. Fransa’da başörtüsü yasağı hiç bitmeyen bir tartışmayken bugünlerde hükümet okul yasası çerçevesinde okul gezilerinde öğrencilere refakat eden annelerin başörtüsü takmasını yasaklayan yasayı kararlaştırdı. Almanya okullarda öğrencilerin oruç tutmasını yasaklayacak kanunu tartışıyor. Kaldı ki yıllardır özellikle bu yıl daha da yoğunlaşarak, Almanya ve Avusturya okullarında gayrimüslim öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin Müslüman öğrencilere zorla oruçlarını açtırdıkları, açmayanlara aşağılama ve baskı uyguladıkları bilinmektedir. Müslüman öğrencilere karşı yürütülen saldırılar, ötekileştirme ve aşağılama kampanyaları yasalar aracılığıyla veya gayri resmi fakat gayet açık ve net bir sistematik dâhilinde yapılmaktadır. (Ajanslar)
Yorum:
Kâfir Batı’nın savaşı başörtüsü veya oruç değildir, hiçbir zaman olmamıştır da. Tüm dünyada kâfirler birlik oldular İslam’a karşı savaşıyorlar. Ama kâfir korkaktır! Bu korkaklıkları yüzünden sürdürdükleri savaşın İslam olduğunu itiraf etmeye dahi korkuyor, ufak tefek yasaklarla asıl hedeflerini gizlemeye çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar ki başörtüsü ve oruç yerine açıkça “İslam” dedikleri anda Müslümanların her birisi aynı anda uyanıp ayağa kalkacaktır!
Müslümanlar için asıl tehlike kâfir Batı’nın zulümleri değildir. Başörtüsünü, orucu, namazı, hatta Müslüman isimleri bile yasaklamak üzere tüm kâfir güç sahiplerinin birleşip Müslümanlara yaşama hakkı tanımak istemeyişleri de değil asıl tehlike. Asıl tehlike; bugüne kadar adı dahi duyulmamış yeri kolayca değiştirilebilir demokrat, insan hakları savunucusu, hürriyetçi sözde idealist siyasetçi ve bilinir kişilerin Müslümanların haklarını savunmasıdır. Onlar Müslümanların haklarını savunmuyorlar, kendi yetim bırakılmış içi boş ideallerini savunmanın derdindeler. Kaldı ki İslam’ın ne başörtüsü, ne orucu, ne namazı ne de herhangi bir hükmü Müslümanın hakkı değil Âlemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın Müslümanlara bir emridir. Allah’ın herhangi bir emrini yerine getirmek için Müslümanlar kimseden hak talep etmezler! Allah’ın herhangi bir hükmünü yerine getirmek her bir Müslüman için onur, şeref ve izzettir! Bir hak değil, ölüm kalım meselesidir!
İşte asıl tehlike buradadır kardeşlerim. Dünyada değil, ülkesinde değil, mahallesinde dahi hiçbir sabit sütunu olmayan bir iki demokrat, laik, hürriyetçi, insan hakları savunucusu beşerin, hele gayrimüslimin; Müslümanların veya İslam’ın adına konuşması içimizi rahatlatıyor, ümitlendiriyor olamaz. Bunları ilk alkışlayanlar ve alkışlanmalarını teşvik edenler; Müslümanların canlarını ve varlıklarını korumakla mükellef olan Müslüman devlet adamları ve ordu subaylarıdır. Bu alkışlarla sefiller; kâfir Batılı efendilerinin talepleri doğrultusunda Müslümanları boş ümitlere, hayallere bağlamayı amaçlamaktalar, Müslüman kadının başörtüsünü ve haklarını koruma ninnileriyle Müslümanları uykuda tutmaya çalışmaktalar.
Hâlbuki Müslümanlara karşı birleşmiş olan kâfirlere söz geçirebilecek tek bir güç vardır. O da Müslümanların vahdetidir! Bu vahdetin adı ve nizamı Nübüvvet Metodu üzere İkinci Raşidi Hilafettir! Şimdi varlığı ile yokluğu arasında fark olmayan birine mi bel bağlayacağız? Yoksa Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın ipine mi sarılacağız İslam’ı hayata geçirmek ve Müslümanları yaşatmak için?
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına
Zehra Malik