- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
(Tercüme)
Suriyeli Mültecilerin Lübnan’dan Kovulması
Haber:
Çocuklar da dâhil olmak üzere en az 50 Suriyeli mülteci kirlilik kontrol kampanyasının bir parçası olarak Lübnan’ın Litani Nehri boyunca bulunan gayri resmi kamptan atıldı ve bu yıl bölge dışına çıkarılan toplam mülteci sayısı 1.500'ü geçti. (El Cezire 28.4.2019)
Yorum:
Suriye'deki savaştan kaçıp kendileri için güvenli sandıkları bu bölgeye ulaşan bir grup Suriyeli mülteci sınır dışı edildi.
Nehrin kirlenmesi kampların boşaltılmasının nedeni olarak gösterilmektedir. Hâlbuki asıl sebep mültecilerin geçici olarak orada sayılmaları ve insani haklardan yoksun olmalarına bağlı olarak kamplardaki altyapı eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Ne çabuk bu insanların geldiği koşullar unutuldu. Lübnan’da, bu durum ekonomik ve insani politikalarının başarısızlığından ötürü zaten güçlük çeken halka daha fazla yük olarak görülüyor.
Sorun sadece kirlilik ve kaynaklar üzerindeki yük değil, aynı zamanda sorun başkalarına karşı nasıl bakıldığıdır. Raporların belirttiğine göre Lübnan makamlarının Suriyeli mültecilerin yaşamlarını kısıtladıkları, açtıkları dükkânları kapattıkları ve bundan çok daha fazla yaptırımların olduğudur. Tüm bunlar, Suriyeli mültecileri dönüş koşulları henüz elverişli olmamasına rağmen yurt dışına atmaları için düşmanca bir ortam oluşturmak olduğunu büyük resimde görülmektedir.
Başlangıçta herhangi bir insani hisle mültecileri ağırlayan Devlete gelince, ya da başka bir deyişle, mültecileri istemeyen bir devletin bir mülteci akımı ile karşı karşıya kalmasına gelince; Mültecilerin sığındıkları bölgede gördükleri muamele başkalarının onları nasıl algıladığı ile ilgilidir.
Bugün, laik Batı kapitalist düşüncesinin egemen olduğu İslami ve Müslüman olmayan ülkelerin kontrolü altındamülteciler yabancı ve nihayetinde bir yük olarak görülüyorlar. Bireysellik düşüncesi hâkim olduğundan ve bu nedenle bizi etkileyen sorunları bu açıdan görmemiz gerekir. Zira bu nedenle mülteciler toplumun sorunlarında günah keçisi olarak görülmektedir. Hâlbuki hakikatte bu böyle değildir.
Öte yandan İslam, Dünyadaki tüm Müslümanlar arasında açık bir kardeşlik duygusu sağlamakta ve bu birliğin temeli ise sûni sınırları reddetmektedir. Suriye ve Lübnan’daki Müslümanlar kardeş olmasına rağmen, aralarında olmaması gereken sınırlar yüzünden bir süre sonra kardeşini yabancı ve uzak olarak görmesini mümkün kılmaktadır. Bu ise kaynaklar ve kirlilik üzerinde bir baskı oluşturmaktadır.
Hilafet devleti İslam’a dayanan bir yönetimdir. Menheci ve metoduyla tüm sorunlarını bu bakış açısıyla çözer. Devlet bu kardeşlik duygusunu beslemediği müddetçe Müslümanların kardeşlerine yönelik açık olan kollarının, çaresizlik içerisinde zarara uğrayıp mağdur olacağını bilse bile onları uzağa iten silahlara dönüştüğünü görürüz. Ancak gerçek sorunu bir kenara atarak başka sorunları bahane etmekle çözüm sağlanmaz.
Müslüman kardeşlerimiz laik devletlere kaçtıkları sürece, laik ideolojinin çıkardığı tüm sorunlarla karşı karşıya kalacaklardır. Yalnızca Nübüvvet Metodu üzere İkinci Râşîdi Hilafet Devleti ümmetimiz için kalıcı ve gerçek güvenliği sağlayabilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Nadia Rahman