- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Gürlüyorsun Ama Yağmıyorsun
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos 2017 Çarşamba günü, ülkesinin Arakan’da zulme maruz kalanları yalnız bırakması imkansızdır dedi.
Erdoğan’ın ifade ettiği bu açıklamalar, başkent Ankara’da 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı kompleksinin düzenlediği resepsiyon sırasında gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin, kendi çıkarları için vicdanını, hak ve adalet ilkelerini bir kenara bırakamayacağını ve dünyanın dört bir köşesindeki mazlumların yanında durmaya devam edeceğini vurguladı.
Ve şöyle ekledi: Suriye'deki, Irak'taki, Balkanlar'daki, Kafkaslar'daki, Kuzey Afrika'daki kardeşlerimize yüreğimizi açtığımız gibi Arakan'da zulüm gören mazlumları da yalnız bırakamayız. (huffpostarabi)
Yorum:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu açıklamadan iki gün önce, dünyanın sıkıntılı uğraşlara karşı “kör ve sağır” olduğunu nitelendirerek uluslararası toplumun gayretlerini Burma’daki Rohingyalı Müslüman azınlıklara yardım etmeye yoğunlaştırmaya teşvik etti.
Sonra bu haber şu başlık altında geldi: “Rohingyalı mazlumları yalnız bırakmamız imkansızdır…”
Erdoğan, dünya kör ve sağır olsa da Rohingyalı mazlumları asla yalnız bırakmayacağını söyledi. Peki hamasi ve erkeksi söylemlere devam eden birinin Müslümanları savunması ve onları mevcut zulümden kurtarması düşünülebilir mi…?!
Sonra geri kalan haberin okunmasının ardından kalbini Suriye’deki, Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki ve Kuzey Afrika’daki kardeşlerine açtığını ifade ettiği gibi tam olarak neyi kastettiğini de açıkladı. Zira daha önce Halep ve bunun öncesinde de katil ve kasap zalime teslim ettiği Suriye halkımız için de bunları söylemişti. Bunun öncesinde de Filistin halkı ve mukaddesatları hakkında da aynı sözleri sarfetmişti… Nitekim bu Erdoğan, söylemleri, açıklamaları ve örnekleriyle Müslümanların duygularını okşayıp sonra onları geri çevirerek Batı’nın planlarının, üsluplarının, yöntemlerinin ve uluslararası normların kucağına sürüklüyor. Zira kurulduğu günden beri tüm dünya mazlumlarına merhamet ve yardım etmeyen, dahası bu ülkelerin çıkarlarını korumak ve ülkemizi ve servetlerimizi gasbetmeyi meşrulaştırmak için Batılı ülkelerin elindeki zorba ve despot bir araç olan Birleşmiş Milletlere ve bundan kaynaklanan örgütlere çağrıda bulunuyor.
Ey Erdoğan; gözettiklerin ve hala senin için hüsnü zanda bulunan bazı Müslümanlar hakkında Allah’tan kork! Oyunlarınla, konuşmalarınla ve tiyatrolarınla uyanık Müslümanları kandırabileceğini zannetme. Zira Şam devrimindeki şüpheli rolün, mezara kadar senin peşini bırakmayacak bir lanet olacağı gibi yönetiminin davet taşıyıcılarını takip etme, onları yargılama ve cezaevlerine atma hususundaki rolünün Beyaz Saray’daki efendilerini hoşnut etmek için olduğunu da dost düşman herkes bilmektedir… Yine Rohingyalı Müslümanların meselesini omuzlarınızda taşımanızın, her an çiğnenen kutsallar, heder olan canlar, yanan bedenler, Burma’da gerçekleşen ve Müslümanlarına uygulanan tüm iğrençlikler için gözyaşı dökmenizin, İslam ümmeti karşısındaki kara sayfanızı aklayacağını zannetmeyin…! Sizin için şifa olan ve Rabbiniz karşısında sayfanızı bembeyaz yapacak olan şey ise; Arakan’daki Rohingyalı Müslümanların, Şam’daki Müslüman halkın ve Filistin halkının ve mukaddesatlarının başındaki zalimi ve zulmünü kökünden söküp atarak mazluma gerçek anlamda yardım etmektir.
Bu ise, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in müjdesi ve Rabbimizin vaadi olan Nübüvvet Metodu Üzere Raşidi Hilafet Devletini ikame ederek İslam’ın yapısını, onurunu, izzetini ve gücünü yeniden inşa etmedikçe asla olmayacak. Bu da Semi ve Alim olan Allah’ın izniyle kesinlikle çok yakında olacaktır. Biz bunu kesin olarak görüyor, kalbimizle hissediyor, ruhlarımızda ve bedenlerimizde yaşıyoruz. Elbette Allah’ın buna gücü yeter.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazdı
Hatem Abu Ajamieh - Ürdün Vilayeti