- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ahdin Canlandırılması!
Haber:
Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar, İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumunda, Yahudi varlığının İran'a yönelik son saldırısını kınayarak, bunu uluslararası hukukun açık bir ihlali ve bölgesel istikrara yönelik ciddi bir tehdit olarak nitelendirdi. Dar, artan zorluklarla başa çıkmak için Müslüman ülkelerinin birliğinin gerekliliğini vurguladı ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nı bu krizlerin çözümünde kararlı bir rol oynamaya teşvik etti.
Yorum:
75 yaşındaki bir Müslüman olan Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar, 77 yıl önce İslam adına kurulan bir ülkede doğup yaşamış ve 1969'da El-Aksa Mescidi'ne yapılan saldırıya tepki olarak 56 yıl önce kurulan bir teşkilata hitap ediyor. İslam İşbirliği Teşkilatı, yapısı bakımından Birleşmiş Milletler'e benzemekte olup onun ortaya çıkışı, dünyaya toplu olarak İslam'ın sesini yükseltme çabası içindir. Ayrıca Birleşmiş Milletler, dünyanın artık farklı bir şekilde yönetilmesi, savaşa yol açmasından dolayı savaşın suç sayılması ve savaş açma gücünün sadece seçilmiş bir azınlığın elinde olması gerektiği inancının altında iki yıkıcı dünya savaşının ardından küresel bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim Müslümanlar, ulusal devletlere bölünmüş olmalarına rağmen Filistin halkının acısını hissettiler ancak İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kurulması için 24 yılın geçmesi ve Filistin'e yönelik iki savaşın olması gerekiyordu ki böylece el-Aksa'ya gerçek bir saldırı yapılabilsin.
Bu yeni dünya düzeninde direniş, genel olarak modern ulus devlet kavramına bir ihanet olarak nitelendirilirken, şiddet ise uluslararası konsensüsle meşru kabul edilenlerin tekelinde kalmaya devam etmektedir. On yıllarca dökülen kan ve zulüm, sadece Batılı kuruluşları değil, herhangi bir rolü yerine getirmede başarısız olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nı da ortaya çıkarmıştır. (İslam İşbirliği Teşkilatı'nın) üyelerinin kendi iç çatışmaları ve diğer üyelerin müttefik olarak varlığı, onu Birleşmiş Milletlerin minyatür bir kopyası haline getirmiştir; zira burada konuşmalar yapılır ve kararlar alınır ancak hiçbir şey gerçekleştirilmez. Bunun nedeni bu örgütün, katılımcılarının Müslüman olduğunu iddia etmesi dışında İslami hiçbir özellik taşımamasıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kuruluş belgesinde belirtilen temel hedef ve yükümlülükler, üye ülkeler arasında İslam dostluğunu ve dayanışmasını geliştirmek ve güçlendirmektir; İslam'ın gerçek imajını koruyup savunmak ve onun itibarının zedelenmesinin önlenmesi, medeniyetler ve dinler arası diyaloğun güçlendirilmesi, entegre ve sürdürülebilir insani gelişimin gerçekleştirilmesi ve üye devletlerin refahının sağlanması için çaba sarf edilmesi gibi. Ayrıca belge, üye devletlerin kendi kaderini tayin hakkını, içişlerine müdahale edilmemesini, egemenliklerini, bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini güvence altına almaktadır.
İslam İşbirliği Teşkilatı, kurulduğu günden bu yana İslam beldelerinin karşılaştığı tüm krizlerde başarısız olmuştur. Hatta toplantılar düzenleyip temsilcileri de İran'a yönelik saldırılardan veya Gazze'deki soykırımdan duydukları hoşnutsuzluğu dile getirse bile, bu teşkilat başarısız bir varlık olmaya devam edecektir. Müslümanların, Batı ideolojisine dayalı yeni platformların inşa edilmesine ihtiyaçları yoktur, aksine onların, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in izlediği metoda göre gerçek bir İslam Devleti'nin kurulmasına ihtiyaçları vardır.
İslam'da bizim elimizde, Akabe biati örneği vardır. İbn İshak şöyle demiştir: Biat için bir araya geldiklerinde Abbas bin Ubade bin Nadle şöyle dedi: Sizler bu adama niçin biat ettiğinizi biliyor musunuz? Onlar da: Evet, dediler. Bunun üzerine şöyle dedi: Sizler, kızıl ve siyah insanlarla (cümle alemle) savaşmak üzere ona biat ediyorsunuz. Eğer mallarınıza bir musibet gelip, şereflileriniz öldürülünce O'nu teslim edecekseniz şu andan itibaren Allah'a yemin ederim ki, dünyanın da ahiretin de rezilliği olur. O'na vermiş olduğunuz bu sözü yerine getireceğinizi umuyorsanız bunu alınız. Allah'a yemin ederim bu, hem dünya için, hem ahiret için hayırlı bir şeydir." Hep birlikte ona şöyle cevap verdiler: "Biz, bunu mallarımıza gelecek musibete ve şereflilerimizin öldürülmesine rağmen kabul ediyoruz, bunun karşılığında bize ne var?" diye sorunca, (Sallallahu aleyhi ve Sellem): الْجَنَّةُ "Cennet" var dedi. Bunun üzerine O'na: "Elini uzat" deyip biat ettiler.
İslam'da ahit, sadece sözleri ve birlikte yaşama vaatlerini değil, aynı zamanda bağlılığı da gerektirir. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı ahid, İslam'ın son peygamberi olarak onun korunmasıdır ki bu risaleti, onun uygulanmasını ve korunmasını da kapsamaktadır. Bu ahdin önemini idrak eden Müslümanlar, lafızlarla oynamaya cesaret edemeyecekler, onlarca yıl beklemeyecekler ve kendi zayıf ve az olan varlıklarını biraz daha uzatmak için masum Müslümanların kanıyla oynamayacaklardır. Müslümanlar olarak bizler, tüm bu yalan vaatleri, hareketleri ve örgütleri reddediyor, sevgili Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı ahdin yenilenmesini ve orduların da cihad için harekete geçmelerini talep ediyoruz; çünkü cihad için başka bir yol yoktur.
قَالُواْ رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدَّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِّمَنِ اتَّقَى وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاً “"Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.” [Nisa 76]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan