- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Pakistan Ordusunun, Keşmir'i Kurtarmasının Zamanı Gelmedi Mi?!
Haber:
Hindistan Çarşamba günü, Cammu ve Keşmir'de turistlere yönelik düzenlenen ve onlarca kişinin ölümüne, onlarcasının da yaralanmasına yol açan ölümcül saldırının ardından “sınır ötesi terörizmi” desteklemekle suçladığı Pakistan'a karşı su paylaşımıyla ilgili bir dizi diplomatik tedbir açıkladı.Bu tedbirler arasında su paylaşımına yönelik önemli bir anlaşmasının askıya alınması, iki komşu arasındaki ana kara sınır kapısının kapatılması, İslamabad'dan birkaç Hintli personelin çekilmesi de dahil olmak üzere diplomat sayısında büyük bir azalma ve Pakistanlıların ülkelerine geri dönme emri de yer alıyor.
Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar Çarşamba akşamı X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, üst düzey sivil ve askeri yetkililerden oluşan bir ulusal güvenlik komitesinin Perşembe günü “Hindistan hükümetinin açıklamasına yanıt vermek üzere” toplanacağını duyurdu.Hindistan Dışişleri Bakanlığı diplomatı Vikram Misri, Yeni Delhi'de gazetecilere yaptığı açıklamada “Pakistan sınır ötesi terörizme verdiği desteği güvenilir ve geri dönülmez bir şekilde terk edene kadar 1960 yılında imzalanan İndus Su Anlaşması derhal yürürlüğe girecek şekilde askıya alınacaktır” dedi. (Ajanslar)
Haber:
Bu eylemin ardındaki saiklerin siyasi analizi bir yana, Salı günü Müslüman çoğunluklu bölgede 26 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı hiçbir grubun üstlenmemesinin gölgesinde, Hindistan gibi tamamını talep ettiği Keşmir bölgesinin çok küçük bir bölümünü kontrol eden Pakistan'a katılmak isteyenler vardır. Zira bazen sıcak bazen de soğuk dalgalara maruz kalan bölge, Hindistan ve Pakistan arasında ihtilaflı bir Müslüman bölge olup uluslararası alanda kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmış ancak Hindistan, onun halkının bu hakkını gasp ederek Pakistan'ın 1947'de Hindistan'dan “bağımsızlığını” kazanmasından bu yana onları zorla işgal etmiş ve üzerlerine sıkıyönetim uygulamıştır; bu da bölgedeki Müslümanların onlarca yıl süren direniş hareketini ateşlemiştir.
Pakistan devleti bu direnişi desteklemek ve bölge halkına tanınan kendi kaderini tayin hakkına uyması için Hindistan'a baskı yapmak yerine onları terk ederek ezeli düşmanlarına teslim etmiştir.Pakistan'ın Keşmir'e ve halkına yönelik haince tutumları nedeniyle Hindistan, Keşmir'e ve bizzat Pakistan'a cüretkâr davranmaktadır.İki ülke arasındaki ortak su meselesi bu cüretkârlığın tezahürlerinden biridir; zira Hindistan, sınırın her iki tarafında bir olay ya da ölüm olduğunda Pakistan'ın ve halkının sinirleriyle oynamaya devam etmekte, bazen nehirler üzerindeki barajları kapatarak Pakistan'da susuzluğa ve kuraklığa neden olmakta, bazen de açarak halkını boğmakta, ekini ve nesli yok etmektedir.Bunun tek nedeni, Pakistan'ın nükleer bir ülke olarak bu aymazlığa verdiği zayıf tepkilerdir!
Pakistan devleti, iki ülke arasındaki sınırda askeri geçit törenleri ve coşkulu tezahüratlar yapmakla sınırlı kalmakta ve kalabalıklar, düşmanı caydırmayan ya da saldırganı korkutmayan bu geçit törenlerine teşvik edilmektedir. Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar, Çarşamba akşamı X platformunda, üst düzey sivil ve askeri yetkililerin yer aldığı Ulusal Güvenlik Komitesi'nin Perşembe günü “Hindistan hükümetinin açıklamasına yanıt vermek üzere” toplanacağını duyursa da, bu komiteden ve genel olarak devletten uygun bir yanıt beklenmiyor. Zira bizler onların, kâfirlerden yana tavır takınan ve Müslümanların hiçbir davasına adaletli davranmayan BM'nin eşiklerinde kınama, eleştirme, ağlama ve feryattan öteye gitmeyen tepkilerine alıştık;Keşmir meselesi ve mübarek Filistin toprakları meselesi, bu zalim tarafgirliğin en büyük delilidir.
Bu son olaylar, Batı ve Çin birbirleriyle meşgulken Pakistan'ın Hindistan ile tüm barış ve normalleşme anlaşmalarını iptal etmesi, Cammu ve Keşmir'i özgürleştirmesi ve Pakistan'a katması için bir fırsattır; ancak Keşmir ve mübarek Filistin toprakları meselesi de de dahil olmak üzere ümmetin meselelerini tek eden ve ihanet eden liderlerin gölgesinde böyle bir şey beklenmemektedir.Bu nedenle Pakistan ordusundaki muhlislerin, saflarını bu liderlerden temizlemeleri ve Müslüman ülkeleri tüm işgalcilerden kurtarmak ve tüm Hint alt kıtasını İslam'ın havzasına ve Müslümanların bağrına geri döndürmek için nükleer orduya liderlik edecek Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeleri gerekir.Allah'ın izniyle bu çok yakında olacaktır; bu yüzden muhlis olanlar Allah'ın farz kılmış olduğu şeyleri yerine getirsinler ki Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hakkında şöyle buyurduğu Hindistan'ı fethetme şerefini ve ecrini kaçırmasınlar: عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمُ اللهُ مِنَ النَّارِ: عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ، وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ “Ümmetimden iki topluluğu Allah ateşten korumuştur: Hindistan'a savaşa giden bir topluluk ile Meryem'in oğlu İsa Aleyhisselam ile birlikte olan topluluk.” [Ahmed rivayet etti]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan