Pazartesi, 30 Şevval 1446 | 2025/04/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Laiklik ve Vatancı Kervanın İçinde Yürüyen Bir Suriye!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Laiklik ve Vatancı Kervanın İçinde Yürüyen Bir Suriye!

Haber:

Suriye X platformu hesabında yayınlanan açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın şöyle dediğini belirtti: “Bugün yaptığım ziyaret sırasında bana gösterdiği sıcak karşılama, cömert misafirperverlik ve samimi kardeşlik duyguları için kardeşim Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan'a tüm takdir ve şükranlarımla teşekkürlerimi sunuyorum.

Çeşitli alanlarda ilişkilerimizin güçlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik gördüğüm büyük ilgiden dolayı derin takdirlerimi sunuyorum.Allah'a, BAE'ye, liderliğine ve halkına güvenlik, emniyet ve başarı nimetleri vermesi ve daha fazla refah ve ilerleme yönünde ilerlemesi için dua ediyorum.”(X, 14 Nisan 2025)

Yorum:

Ne yazık ki Suriye'de, ülke ve rejim olarak pek bir şey değişmedi!

Özü, temeli ve hedefi itibarıyla devlet, hala uluslararası sisteme tabi ve bölgesel sistemin parçası olan laik ulusal bir devlettir.

Yüzbinlerce insanın kanıyla sulanan ve milyonlarca insanın yerinden edildiği karanlık üstüne karanlar devam etmektedir; biz Allah'a aitiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz.

Eski ve yeni sahnenin karanlığına gelince; nitekim ümmet daha Erdoğan modelini tüm çıplaklığıyla görmemişken, aynı modelle ama yeni bir Arap kılıfıyla karşımıza çıkmıştır! Bununla birlikte meşrulaştırma makinesi, kakofonik sesleriyle yeniden işlemeye başlamıştır; belki de bu, iddia edilen zorunluluk ve zorlama ipliklerinden yeni bir cübbe dokumak ve laik devleti İslami bir perde ile örtmek içindir; biz Allah'a aitiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz.

Yorum için materyal hazırladığım sırada Şeyh Takiyyuddîn en-Nebhani'nin (Allah rahmet eylesin), İslam Devleti kitabının girişinde yazdığı sözler aklıma geldi ve bunu aktarmanın gerekli olduğunu düşündüm; zira orada şöyle diyor: “Ne istiyorlar? Onlar, İslâmî olmayan esas üzerine kurulmuş bir devlet mi? Yoksa İslâm beldelerinde çeşitli devletler mi istiyorlar? Nitekim Batı, işler onun eline düşeli, ipler onun eline geçtiğinden beri İslam’ı yönetimden uzaklaştırmak, Müslümanların topraklarını parçalamak ve Müslümanları basit iktidarcıklarıyla uyuşturmak için hazırladığı planını gerçekleştirmek maksadıyla onlara birçok devletçikler verdi. Nitekim çok geçmeden onları daha da saptırmak ve parçalamak için zamanla öylesi devletçiklerin sayısını artırdı. Onlar, onun ideolojisini ve mefhumlarını taşımaya devam ettikçe o, onlara daha fazlasını vermeye hazırdır. Çünkü böylece onlar ona tabi olmuş durumdadırlar.

Muhakkak ki asıl mesele, çeşitli devletler kurmak değildir. Fakat asıl mesele, İslam âleminin tamamında bir tek devlet kurmaktır. Asıl mesele, herhangi bir devlet ya da Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen fakat ismi İslam olan bir devlet de kurmak değildir. Hatta asıl mesele, İslâm’ı fikri liderlik olarak taşımaksızın sadece İslami kanunlarla hükmeden ve “İslam” olarak isimlendirilen bir devlet kurmak da değildir. Evet, muhakkak ki asıl mesele, böylesi bir devlet kurmak değildir. İslâm akidesinden fışkıran İslami hayatı yeniden başlatacak, İslâm’ı topluma tamamen tatbik edecek ve İslâm’ı nefislere ve akıllara işledikten sonra İslam davetini âleme taşıyacak olan bir devlet kurmaktır asıl mesele.

Sonra şöyle diyor: “İslam Devleti, heva ve hevesten kaynaklanan bir arzu değildir. Bilakis o, Müslümanlar üzerine Allah’ın kıldığı bir farzdır. Allah, Müslümanlara onu kurmalarını emretti. Eğer onlar muktedir oldukları halde, bu farzın edasını geciktirirlerse, Allah Azze ve Celle onlara azabının var olduğunu bildirdi. Müslümanlar, izzetin; Allah, Rasulü ve müminlere ait olmadığı beldelerde yaşamakla Rablerini nasıl razı edebilirler? Onlar; ordular teçhiz edecek, İslam’ın surlarını koruyacak, Allah Azze ve Celle’nin koyduğu hadleri uygulayacak, Allah Azze ve Celle’nin indirdikleriyle hükmedecek bir devlet kurmadıkları halde, Allah Azze ve Celle’nin azabından nasıl kurtulabilirler?!”

Bunun için, Müslümanların İslam Devleti’ni kurmaları katiyetle zaruridir. Zira devlet olmadıkça İslam’ın etkin varlığı yok demektir. Çünkü Müslümanların beldeleri, oralarda İslam Devleti hakim olmadıkça “Dâr-ul İslâm” yani “İslam Ülkesi” olarak itibar edilmezler.

Bununla beraber; İslam Devleti’ne ulaşmanın yolu öyle kolay değildir. Şöyle ki; fert ya da partilerin başkanlar tayin edilmesi, bakanlıkların oluşturulması ve devletin başına o bakanların getirilmesi ile öyle kolayca kurulu verilebilecek bir devlet değildir, İslam Devleti… Zira onun yolu dikenlerle örtülü, tehlikelerle çevrili, engellerle ve zorluklarla doludur. Kültürün gayri İslami oluşunun getirdiği zorlukları, sathi düşünmenin, fikri seviyenin düşüklüğünün getirdiği engelleri, Batıya boyun büken hükümetlerin oluşturduğu tehlikeleri anmak yeterlidir.

İslam Devleti’ni kurmak için İslam Daveti yolunda yürüyenler, İslam beldelerinde yeniden İslami hayatı başlatmanın yolunu açmak ve İslam davetini âleme taşımak için iktidara ulaşmaya çalışıyorlar. Onun için her ne kadar güzel, cazip rütbe ve makamlar da olsa onların kısmi iktidarı kabul etmediklerini, İslam’ı tamamen tatbik etme imkanı vermedikçe, onların kamil iktidarı da kabul etmediklerini görürsün.”

Özür dilerim aktarım biraz uzun oldu ama Ebu İbrahim Rahımehullah'ın duyarlılığını, geniş ufkunu ve hey şeyden önce ideolojik titizliğini paylaşmak istedim; bunu da belki de takvalı ve ihlas sahibi olduğunu düşündüğümüz kardeşlerimizin damarlarında da aynı ihsas, ufuk ve ideoloji dolaşır diye aktardım ki böylece onlar, Müslüman kamuoyunun, şurada gerekçe gösterilerek ya da burada yanlış bilgilendirilerek ifsat olmamasına hırs göstersinler ve Müslümanların elinden tutarak İslami hayatı, İslam hadaratını ve olması gereken İslam Devleti'ni tasavvur etmelerini sağlasınlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî - Kuveyt

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER