- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
(Tercüme)
Çin Kamplarındaki Müslümanların Durumuna Bir Bakış
Haber:
10.01.2020 tarihinde BBC Özbek web sitesi; “Çin Kamplarındaki Müslümanlara ne yaptılar?” başlıklı bir makale yayınladı.
Makalede olaya şahit olanların şu ifadeleri yer aldı:
“Ellerime ve ayaklarıma kelepçe taktılar. Beni demir bir sandalyeye koydular.”
“Kadınların saçları tıraş edilmiş.”
“Namaz kılmama izin verilmiyor. Battaniyeme örtülü olarak namaz kılsam, beni cezalandıracaklar.”
“Bevletmek için iki dakika ve defi hacet için beş dakika veriyorlar. Eğer bu süre zarfında çıkmazsanız, size elektrikli bir çubukla vuruyorlar.”
Çin kamplarını ziyaret eden Müslümanlar, durumu aynı şekilde tasvir ederek şöyle dediler; “Daha önce sürücü kursu olan bu yer, şimdi büyük bir kampa dönüştürüldü.”
Cami imamı olan bir şahıs şöyle diyor: “Etnik kökenlerden pek çok Uygur, Kazak ve Özbekler vardı. Avluya çıktığımızda saçları kesilmiş kadınları görebiliyorduk” diye hatırlatıyor. Bizi, yani dindar insanları bir odada hapsettiler. Çoğumuz Uygurluyduk. Ama oda arkadaşlarımızla konuşmamıza izin vermediler. Namaz kılamadık. Kafama battaniyeyi örterek namaz kılmaya çalışıyordum, ama eğer beni namaz kıldığımı gözetleme kamerasından görürlerse, beni ceza odasına gönderirler. Ceza odası soğuktu. İnsanlar 12 saat boyunca yemek veya su olmadan demir bir sandalyede oturmaya zorlandılar. Bize tuvalete (bevl) çıkmamız için iki dakika veriyorlar. İki dakikada yapamazsak, bize elektrikli çubukla vuruyorlardı. Ah, elektrik çarpması çok kötü, zıplıyorsun ve bilincini kaybediyorsun”
Başka bir şahıs ise şöyle dedi: “Orası bir okul değil, bir hapishanedir. Kapı etrafı korumalarla çevriliydi. Bana kırmızı ve siyah renkte üniforma verdiler ve elbiselerimi çıkarmamı söylediler.” Diğerleri ise bunlara benzer ifadelerle şöyle dediler:
“Kızımı özledim ve çok ağladım. Öğretmenler eğer ağlarsan hiç dışarı çıkamayacağımı söyledi, bu yüzden gülmelisin çünkü seni bir güvenlik kamerası izliyor, dediler. Onun için ağlamaktan korkuyorduk.”
“Kampta Çin dilini ve Komünist Partisinin ideolojisini öğreniyorlar.”
“Beni berbere götürdüler, saçımı kesmemeleri için çok yalvardım ama yalvarmama rağmen kestiler. “Bize domuz eti verip vermediklerini bilmiyorum... Verdikleri her şeyi, biz yiyorduk. Bazı enjeksiyonlar yaptılar. Bunu almayı reddederseniz, eve gidemezsiniz. Bu durumu kimseye şikâyet edemiyorduk.”
“Şikâyet eden ve tartışan kadınlar cezalandırıldı, ağladığım için beni de ceza odasına koydular.”
“Tuvalete götürüldüğümüzde dövüldük” - Gulzira bir süre konuşamadı. Bize iki dakika verirlerdi. Biz Allah’u Teâlâ’ya dua ederdik ki bize en az 5 dakika versinler diye.”
Bazı insanların Kazakistan'da akrabaları ve yaşam hakları vardı. Sonuç olarak, uluslararası talep ve baskılardan sonra bu kişiler serbest bırakıldılar. Fakat birkaç ay boyunca Müslümanların kaldığı kamplarda tutuldular.
Yorum:
Bunlar diğer resmi olmayan raporlara kıyasla Doğu Türkistan'daki Müslümanlara karşı uygulanan bu işkence ve zulümler denize kıyasla yalnızca bir damlası mesabesindedir. Uluslararası ve yerel gözlemciler kampları ziyaret ettiğinde, dans eden, şarkı söyleyen veya meslek öğrenen Uygurlar ve Kazaklar her zaman mutluymuş gibi gösteriyorlar. Çinli yetkililer bu kampların bir kamp olmadığını ancak gönüllü profesyonel merkezler olduğunu iddia etmektedir. Çinli yetkililer bu insanların merkezlerde eğitildikten sonra hepsinin serbest bırakıldığını söylüyor. Ancak Doğu Türkistan'da yüz binlerce Uygur ve Kazak'ın hâlâ kamplarda olduğu tahmin edilmektedir. Gözlemcilere göre, Doğu Türkistan'daki her on Müslümandan biri kampa atıldı. Dindarların birçoğu kamplardan serbest bırakıldıysa da, uzun bir hapis cezasına çarptırılmışlardır. Serbest bırakılanlar hâlâ gözetim altında kalırlar. Bu yüzden sesli besmele çekmekten korkar oldular. Bu yüzden hapis ve işkence korkusundan dolayı Müslümanlar Çince öğreniyorlar.
Kâfirlerin hepsi böyledir. Bugün Müslümanların kendilerini koruyan bir kalkanları olmadığını bildiklerinden dolayı, bu fırsatı kullanarak bu zulmü pervasızca uyguluyorlar. Bu uğurda her türlü haksızlık ve baskıyı yapıyorlar ve bir gün bile olsa Müslümanların uyanmasını ertelemeye çalışıyorlar.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Murat El-Özbeki (Ebu Musab)