- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Batı’nın Kuklası Fasıklığı İle Övünüyor!
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Perşembe günü yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt savaşçılara karşı kuvvetlerinin başlattığı askeri operasyon hakkında bir konuşma yaparak bunun amacının terörle mücadele etmek olduğunu vurguladı. Ayrıca Erdoğan, ordusunun Suriye'de kimseye zarar vermeyeceğini vurgulayarak şöyle bir eklemede bulundu: “Ama bize karşı silah doğrultanları hedef alacağız.” Ve şöyle dedi: “Avrupa Birliği’ne tekrar söylüyorum, operasyonumuzu işgal hareketi diye nitelendirmeye çalışırsanız kapıları açar 3.6 milyon mülteciyi göndeririz.” Türkiye Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan ile ilgili olarak da, binlerce Yemenliyi öldürenlerin Suriye’deki Türk operasyonunu kınamaya hakları olmadığını söyledi ve Mısır hükümetinin de demokrasiye suikast düzenlediği için demokrasi hakkında konuşamayacağını ifade etti. (El Cezire + Ajanslar)
Yorum:
Bugünlerde Müslüman bir ordunun kendi ülkesinden çıkarak, ne şeriatın ne de ülkelerin dengesinde hiçbir kıymeti ve değeri olmayan dayanaksız bir gerekçeyle diğer bir İslam beldesine girdiğini görüyor ve işitiyoruz. Zira isyancılar olarak adlandırılan kişilerle savaşmak için büyük bir orduyu harekete geçirmek egemenlik ve güç değildir. Oysa gerçekten güçlü bir devletin, böylesi bir durumda istediği kişiyi korkutmak için bir açıklama yapması gerekirdi. Şeri açıdan olana gelince; Türkiye hükümetinin, bu eylemi gerçekleştirmek için hangi şeri dürtüleri mazeret olarak gösterip yaptığını merak ediyoruz. Kokuşmuş vatancılıktan dolayı mı, yoksa yozlaşmış milliyetçilikten dolayı mı ya da bilemediğimiz ve daha henüz açıklamadıkları başka bahaneler mi var?!
Müslüman yöneticilerin attığı bu ve diğer aşağılık adımların, fesat ve hata olduğuna dair herhangi bir kanıta ihtiyaç yoktur. Zira tağut hukukunun yöneticilerinin Allah’ın şeriatının ve hükümlerinin kaynağı oldukları ve kafir Batı’nın yöneticilerinin hata yapmaz bir hale geldikleri zamandan beri bu böyle değil midir?!
Başta Erdoğan olmak üzere Türkiye yöneticileri, Batı’nın ajanı olduklarını ve ümmete ihanet ettiklerini defalarca ispatladılar. Dolayısıyla bu makale, onların yaptıklarını ve yapacaklarını listelemek için yeterli değildir. Zira on yıllardır onlar ve benzerleri gibi olan ajanların maskelerinin düştüğü kanıtlanmıştır. Ancak denilir ya: “Senin ağzınla seni kınıyorum.” Terörizme karşı savaş için mücahit ordusunu feda etme konusundaki son açıklamaları ise bahsettiği terörizmi açığa vuruyor. Savaşmakta olduğu bu terörizmin, müttefiki Amerika ile birlikte IŞID ile savaşan ve bu konuda onlarla omuz omuza olduğu kimselerin bizzat aynısı olduğunu ya da yetmiş yılı aşan ömrünü efendileri kafirler için harcamasının kendisini düşünmeden ve başkasının nasihatlerine kulak vermeden sahibinin izniyle hareket eden bir kukla haline getirdiğini unutmuş ya da unutmuş gibidir?! Ayrıca çözmek istediği bir meseleyi, onlarla savaşan kimseyle çözmekten korkmuyor mu?! Zira Amerika onu kullandığı gibi işi bittiğinde de onu ortadan kaldırıp onun yerine aslı astarı olmayan dayanıksız bahanelerle başka bir ajanı getirecektir. Zaten kişi yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
Bu ajanın, Suriyeli muhacirleri İslam beldesi olan Türkiye’de barındırmakla övünüp durması gerçekten utanç vericidir. Zira ne zamandan beri özellikle Müslümanlar olmak üzere terk edilmiş insanlara yardım ettiğini ve barındırdığını ifade etmesi, bununla övünmek için sahibinden minnet beklemek değil midir?! Ama haysiyet ve onur, bu yöneticiler tarafından idam edildi. Zira bu onların, kendi ülkelerinde başkalarını tercih ettiklerini düşünmelerini ve onları kafirlere karşı bir baskı kartı olarak kullanmalarını sağladı. Bu muhacirleri kafir Avrupalı Batı’nın kucağına attıklarında, bu tür güçlü zorbalarla hangi yüzle buluşacaklar acaba?!
Suudi Arabistan ve Mısır hakkındaki konuşması ve bu ikisini eleştirmesi ise kendi lehine değil aleyhine olan bir argümandır. Zira o, Yemen ve Mısır’da neler olup bittiğini bildiği halde parmağını dahi kıpırdatmadan ve onların üzerine orduyu harekete geçirmeden onların yanında duruyor. Dolayısıyla onun lisanı hali, onların yaptıklarını ben de yapacağım ve onların işledikleri cürümleri ben de işleyeceğim diyor. Acaba hangi mantıkla ve hangi gerekçeyle konuşuyor. Kendi dışındakilerin hatalarından ders çıkarmıyor mu? Ya da kendisinde iman sıfatı kalmadığından dolayı haline kayıtsız kalarak başını toprağa mı gömüyor?!
Ey yalancının önde gideni Erdoğan! Mısır ve Suudi Arabistan’ın yaptıklarının aynısı sen de yapıyorsun. Sizler kendi kararlarına ve işlerine sahip olan kimseler değilsiniz. Zira sizler, kendinizden ve cehennem ateşinden bir koltuk satın aldığınız tahtınızdan başkasına önem vermeyen bir kölesiniz. Yapmış olduğunuz davranışlarınız, malın ve evladın hiçbir fayda sağlamayacağı o günde bir günah ve ateşe dönüşecektir. Bizler ümmet ve din için samimi olanların, otoritesini sizlerden geri almak için ümmet arasında çalışıp çabaladıklarını yakinen idrak ediyor ve biliyoruz. Zira bu ümmetin, kendisi için hiç hesap etmediğiniz ve hakkında hiçbir şey bilmediğiniz şeyler hazırlayan bir Rabbi vardır. Güzel akıbetin kimin olacağını bekleyin ve görün.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Mahir Salih