- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Arakanlı Müslümanların Bitmeyen Çilesi ve Vefasız Yöneticiler
Haber:
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) son 24 saatte Myanmar’daki şiddet olaylarından kaçan on binlerce Arakanlı Müslüman’ın daha Bangladeş sınırını geçtiğini duyurdu. Öte yandan daha önce olaylarda 400 kişinin öldüğünü açıklayan Myanmar hükümeti Arakanlılara ait 2600’dan fazla evin yakıldığını açıkladı. [03.09.2017 sputnik.tr]
Yorum:
Myanmar’ın Arakan eyaleti yeni bir saldırı ve şiddet ortamıyla gündemde. Geçen Cuma günü erken saatlerde Myanmar-Bangladeş sınırına yakın üç farklı noktada bazı güvenlik noktalarına düzenlenen saldırıların ardından gelişen olaylarda çok sayıda insan hayatını kaybetti, pek çok insan da evini terk etti. UNHCR sözcüsü Vivian Tan “Şiddet olaylarının başladığı 25 Ağustos’tan bu yana yaklaşık 60 bin Arakanlı Bangladeş’e ulaştı” dedi. [03.09.2017 tr.sputniknews.com]
Benzer bir saldırı geçen yılın Ekim ayında yine yakın bir bölgede yaşanmış ve ardından Myanmar güvenlik güçlerinin Arakanlı Müslüman sivillere yönelik saldırısı gündeme gelmişti. Katil Myanmar militanları, Arakanlı Müslümanlara karşı etnik temizlik yaparken, hunharca, barbarca katliam kampanyasını sürdürürken tüm dünya sessiz kalmış, bu mazlum ve mahzun insanların hayatını kurtarmak, işlenen soykırım ve etnik temizliğe dur demek için Müslüman ülkelerin yöneticileri dâhil tek bir devlet bile harekete geçmemişti. Dahası masum Müslümanları kendi kaderlerine terk etmişlerdi. Daha iyi bir gelecek umuduyla hayatlarını riske atarak insan kaçakçılarının gemilerine binen binlerce “vatansız” Arakanlı Müslümanlar ve Bangladeşli göçmenler, günlerdir denizin ortasında aç ve susuz yaşam mücadelesi vermişlerdi.
Bugünde aynı sahne ve trajik durum tekrarlanıyor. Her trajik sahnede Arakanlılar adına soykırım denilen insanlık dışı uygulamanın kurbanı oluyorlar. Müslüman ülkelerin liderleri ve yöneticileri ise tekrarlanan bu trajik sahne karşısında sessiz kalıyorlar. Hatta tenezzül edip kınama ve lanetleme açıklamaları bile yayınlamıyorlar. Arakanlılara vefa borcumuz olduğundan dem vuran Erdoğan, dünya liderleri ile telefon görüşmesi yapmaktan, Müslümanların sorunlarını sömürge kurumu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na havale etmekten öte bir eylemde bulunmuyor.
Partisinin İstanbul İl Başkanlığınca Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen programda konuşan Erdoğan, “Balkan Savaşı’nda, Hindistan Müslümanlarının çıkardığı bir gazeteye ilan veren Arakanlılar, “Müslüman kardeşlerimizi yalnız bırakmayın” demişti. Biz de bugün Arakan’a sırtımızı dönemeyeceğiz, bu böyle biline. Arakanlılara vefa borcumuz var.” açıklamasında bulundu. [01.09.2017 sputnik.tr]
Biz de buradan Erdoğan’a soruyoruz, 100 yüzyıl önceki vefa borcu sömürge kuruluşları ile telefon görüşmesi yapmakla mı ödeniyor? Evet, o günkü Arakanlılar Hilafetin yıkılış sürecine götüren savaşlarda gazetelere ilan vererek Müslüman kardeşlerinin yanında olduklarını tüm dünyaya duyurdular. Çünkü aciz ve çaresizdiler. Ancak bu tür ilanlarla duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyorlar, tüm duygu ve düşünceleriyle Müslüman kardeşlerinin yanında olduklarını dile getiriyorlardı. Birey ve kitle olarak biz aciz ve çaresiz Müslümanlar, gönüllerimizle, duygularımızla, düşüncelerimizle Arakanlı kardeşlerimizin yanında olursak, onlara olan vefa borcumuzu ödemiş oluruz. Ancak elinde her türlü modern silah ve donanımı olan, dünya sıralamasında 8. sırada yer alan Türk ordusuna başkumandanlık etmekle övünen birinin telefon görüşmeleri ile vefa borcunu ödeyeceğini sanıyorsa yanılıyordur. Lanetleme, kınama, telefon görüşmeleri çaresiz insanların eylem biçimidir. Güçlü ve kuvvetli ülkelerin eylem biçimi ise icraat ve faaliyettir. Hadsizlere haddini bildirmektir. Mazlumlara zulmedenlere fiziksel yöntemle engel olmaktır.
Bu yüzden birey olarak ben Myanmar hükümetini lanetlersem yerindedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan lanetlerse yersizdir. Aramızdaki fark, benim dilim ve kalemimden öte gücüm yoktur. Zalim Myanmar hükümeti ise bir devlettir, ben ise bir bireyim. Orantısız güç söz konusudur. Devletle ancak devlet mücadele edebilir. Birey ve kitlelerin fiziksel mücadelesi orantısızdır. Sonu hüsranla bitmeye mahkûmdur. Onun için Erdoğan, Arakanlılara olan vefa borcunu ödemek istiyorsa, Viyana kapılarına kadar dayanan Türk ordularının prangalarını kırıp tekrar aslanlar gibi kükremesini sağlayarak Myanmar kapılarına dayandırmalıdır. İşte ancak o zaman vefa borcunu ödeyebilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazdı
Ercan Tekinbaş