بسم الله الرحمن الرحيم
90. Yılı Kutlanan Cumhuriyet; Müslümanlara İstikrarsızlık, Artan Suç Oranları ve Aşağılayıcı Bir Yaşamdan Başka Ne Verdi ki Hala Bayram Olarak Kutlanıyor
‘Hasta adam' olarak görüldüğünde dahi dünyanın sayılı güçlerinden kabul edilen Osmanlı Hilafet Devleti'nin sinsi İngilizler ve Batı muhibbi yerli işbirlikçiler tarafından yıkılmasıyla, 29 Ekim 1923'de kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti; laiklik ve demokrasi esasına dayalı olan rejimini koruyabilmek adına 90 yıl boyunca kendi halkını düşman olarak görmüştür. Bu fasit rejimin İslam'a ve Müslümanlara karşı duyduğu düşmanlık neticesinde, yönetimde Allah'ın hükümleri yerine Batı'nın kanunları ithal edilmiş, Allah'ın emirleri hiçe sayılarak İslami yaşam tarzına müdahale edilmiş, camiler kapatılarak ahırlara çevrilmiş, ezan aslından koparılarak Türkçeleştirilmiş, zina, faiz, içki gibi büyük günahlar devlet eliyle meşru kabul edilmiş ve bunca tuğyana karşı sessiz kalmayan binlerce Müslüman katledilmiş, binlercesi de çeşitli zulümlere uğratılmıştır.
Gayri İslami bir rejim olan cumhuriyet; -hâşâ- Allah'a yeryüzüne karışma hakkı tanımayan ve Allah'ın belirlediği kanunları çağdışı kabul eden laiklik esasına dayanmakta ve demokrasisiyle de insanı ilahlaştırmaktadır. Ulusalcı kesim, katı politikaları acımasızca uygulayarak Müslümanlara Cumhuriyeti kabul ettirmeye çalışırken, muhafazakâr demokratlar ise "Cumhur" (çoğunluk) kelimesinin Arapça olmasından yola çıkarak Müslümanları kandırmakta ve açık şeri nassları tevil ederek Müslümanlara Cumhuriyeti benimsetebilme yarışına girmektedirler. İşte bu nedenle Allah Rasulü'nün gayet açık ifadeli hadisini bildikleri halde Cumhuriyet'in meşum kuruluşunu "bayram" adı altında kutlamaya devam etmektedirler. أبدلكم الله تعالى بهما خيراً منهما، يوم الفطر والأضحى "Allah bunları sizin için daha hayırlı olanlar ile değiştirdi: (Bunlar) Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'dır." [Ebu Davud]
Vakıa açısından da, siyasetten ekonomiye, güvenlikten eğitime, toplumsal ilişkilerden ahlaka kadar, bu rejim ve yönetim sisteminin bayram olarak kutlanacak bir başarısı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti, AKP iktidarı da dahil, siyasi istikrara hiçbir zaman kavuşamamıştır. Siyaseten tümüyle dışa bağımlı ve büyük devletlerin dış politikalarına güdümlü olmuştur. Ekonomik olarak devletin dış borçları milyarca dolardan aşağı inmemiş, halk muazzam boyutlarda kredi batağına düşürülmüş, var olduğu iddia edilen refah toplumun alt katmanlarına hiçbir zaman indirilememiştir. Suç oranları, neredeyse hiç azalmadan, her geçen yıl artmış, bizzat Emniyet müdürlüğü ve istatistik kurumunun açıkladığı rakamlar, korkunç boyutlara ulaşmıştır. Eğitim sistemi bir türlü düzene oturtulamamış, neredeyse her sene değiştirilen yapboz tahtasına çevrilmiştir. Bu eğitim sisteminde yetiştirilen gençlik, uyuşturucu, alkol, ahlaksızlık batağında debelenmekte, kapitalist bir kafa yapısına mahkum edilmektedir. Toplumun temel çekirdeği kabul edilen aile kurumunun içler acısı durumu ve Allah'ın korunmasını emrettiği akrabalık bağlarının lime lime parçalandığı gerçeği herkesçe malumdur. Aile Bakanlığı'nın verilerine göre her yıl ortalama 150 bin çift boşanmaktadır.
Esasen burada anormal bir durum yoktur. Her şeyin yaratıcısı olan Allah Subhanehu, insan, hayat ve kainatı en iyi bilen ve bunların düzenlenmesi için en mükemmel nizamları belirleyendir. Hiç şüphesiz İslam, hayatın tüm işlerini yürüten ve tüm sorunlarını çözen kapsamlı bir hayat nizamıdır. Onun hiçbir eksiği yoktur. Bugünkü yöneticiler ve tabileri, hâşâ İslam'ın eksik olduğuna mı inanıyorlar da Kafirlerin sistemlerini ithal edip Müslümanlara dayatıyorlar? Hangi inançla, bunların "en iyi" olduğunu iddia edebiliyorlar? Oysa Allahu Teala şöyle buyurmuştur: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا "Bugün sizin için dininizi mükemmel kıldım, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak yalnızca İslâm'dan razı oldum." [Maide 3]
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in siretinde açıkça görülebileceği gibi, İslam'ın hayat veren nizamlarını tam ve kapsamlı bir şekilde uygulayabilecek yegane yönetim sistemi Hilafet'tir. Üstelik 14 asırlık İslam tarihi de bu hakikate şahittir. Bize ne oluyor ki daha üzerinden bir asır geçmemişken Hilâfet'i bu kadar çabuk unuttuk? Nasıl da zihinlerimizden silindi? Neredeyse ideolojimizi ve muhteşem nizamlarını tanımaz olduk da bugün bu küfür nizamlarının, fikirlerinin ve yaşam tarzının esiri haline geldik, bir de bunlara razı mı oluyoruz?
وَاللّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَن يُرْضُوهُ إِن كَانُواْ مُؤْمِنِينَ "Eğer mü'min iseler, Allah ve Rasulü razı edilmeye daha layıktır." [Tevbe 62]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 22 Zilhicce 1434
M. Pazar, 27 Ekim 2013