بسم الله الرحمن الرحيم
Tezkerenin Amacı, Esed Rejimini Devirmek mi, Yoksa Onu Devirecek Müslümanlar mı?
03.10.2012 Çarşamba günü Suriye tarafından Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesine atılan ve beş Müslüman'ın ölmesine neden olan saldırı, katil Baas rejimi ile kâfirlerin kirli planlarının alametlerindendir. Yaklaşık yirmi aydır Suriye'de taş üstünde taş bırakmayan Beşşar Esed çetelerinin, Müslüman direniş gruplarının azim ve kararlılığı karşısındaki kan kaybı ve ABD ile bölge devletlerinin Esed sonrası için henüz bir alternatif oluşturamamaları, onları şaşırtıcı bir çaresizliğe iterek farklı planlara sevk etmiştir.
Rejimin katliamlara başlamasından bugüne kadar Beşşar Esed'e zaman tanıyıp sadece kınama açıklamaları yapan ve devletlerarası toplumun kuyruğuna takılıp ABD'nin Suriye siyasetini takip eden Türkiye hükümeti ise bu sinsi planın figüranı olma yolunda ilerlemektedir. Olaydan hemen sonra alelacele çıkarılan tezkere bunu göstermekte ve her ne kadar tezkerenin Suriye rejimine gözdağı vermek için olduğu söylense de işin aslı öyle gözükmemektedir. Zira devamlı gürleyen, ama tek bir damla bile yağmayan Türkiye hükümetinin, kendi vatandaşları katledilse dahi, NATO yada ABD'nin onayı olmadan katil Suriye rejimine karşı kararlı ve planlı bir taarruz başlatamayacağı aşikârdır. Düşürülen uçak hadisesi bunu göstermiştir. O halde bu gelişen olaylar niçin cereyan etmekte ve tezkereden ne amaçlanmaktadır?
Suriye'de Batı ve ABD, siyaseten ölü durumdaki Esed'in alternatifini sağlayacak bir çözümü hâlâ bulabilmiş değildir. Buna karşın İslami bir devlet isteyen komutanlardan oluşan direniş grupları, Baas rejiminin sütunlarını sarsmaktadır. Dolayısıyla Suriye'de ABD, Avrupa, Rusya, İran, diğer Arap rejimleri ve Türkiye'nin istemediği İslami bir devlet ikame edilirse yada ikame edilmeye yakın bir vakıa ortaya çıkarsa, buna izin verilmemesi için askeri bir müdahale gerekebilecektir. Hiç kuşkusuz İslami bir yönetim olarak Hilâfet, kâfirlerin korkulu rüyasıdır ve onun ortaya çıkma ihtimalinin azıcık olsun belirmesi dahi onları uykusuz bırakmaktadır. Muhtemelen bu müdahalenin de Türkiye tarafından yapılması öngörülmekte, bu maksatla hem Suriye tarafından Türkiye topraklarını taciz edecek saldırılar yapılarak zemin hazırlanmakta, hem yasal düzenlemeler yoluyla bu tür bir müdahaleye meşru bir temel oluşturulmakta, hem de Türkiye kamuoyuna bu yönde destekleyici bir eğilim kazandırılmaktadır. Son zamanlarda Türkiye topraklarında gerçekleştirilen tatbikatlar, askeri yığınaklar, ABD ile birlikte oluşturulan operasyonel mekanizma ve özellikle de kâfir devletlerin ve bölge ülkelerinin Türkiye'yi peş peşe ziyaret eden üst düzey yetkililerinin yoğun trafikleri... bütün bunlar olası bir müdahalenin ayak sesleri mesabesindedir. Peki Suriye'deki gerçek tehdit ve tehlike nedir ki böylesine savaş tamtamları çalınmaktadır? Katil Esed ve çeteleri mi, yoksa onu devirmek üzere olan Müslümanlar mı?
Şayet bu tür bir müdahale gerçekten Suriye'de zulmü sona erdirmek, acımasız Esed rejimini devirmek için olsaydı, hiçbir Müslümanın böylesi bir müdahaleye karşı çıkması düşünülemezdi. Ancak görüyoruz ki yaklaşık iki yıldır Suriye'de her Allah'ın günü akıtılan Müslüman kanına rağmen, kirletilen onca Müslüman hanımın iffetine rağmen, akla izana sığmayan korkunç işkence görüntülerine rağmen kılını kıpırdatmayan Türkiye devletinin maalesef Esed rejimini devirmek gibi bir niyeti yoktur. Oysa gönül isterdi ki kamuoyunun böylesine hazır olduğu bir ortamda AKP Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri orada feryat eden Müslümanların imdadına, tarihteki ataları gibi yetişsin, zulüm karşısında susan dilsiz şeytanların dillerini kopartsın. Ancak bu son çıkarılan tezkerenin çıkarılış biçimi ve muhtevası, Türkiye'nin Amerikan yönlendirmesi doğrultusunda Müslümanları ve İslami bir yönetim kurma amaçlarını hedef alan kirli bir plana hizmet etme ihtimalini gündeme getirmektedir. Bugüne kadar Müslümanların kurtuluşu için ordularını seferber etmeyenler, korkulur ki yarın Şam topraklarında Raşidi Hilâfet Devleti Allah'ın izniyle kurulduğunda, Kâfirlerin emriyle İslam'a karşı Allah'tan korkmadan savaşa cüret etme gafletinde bulunurlar! Müslümanlar dururken Kâfirlerin yanında yer almak, Müslümanlara yardım etmek yerine Kâfirlerden yardım almak hiç şüphesiz Allah'ın gazabına yol açan büyük bir cürüm, siyaseten korkunç bir intihar ve Müslüman ümmet nazarında izi asla silinmeyecek bir utanç kaynağı olacaktır.
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا "Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu memleketten çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!" [Nisa 75]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 20 Zilka’de 1433
M. Cumartesi, 06 Ekim 2012