بسم الله الرحمن الرحيم
Demokrasinin Yıldızı Söndü, Hilafet Güneşinin Zamanı Geldi, Demokrasi Batıdaki Kitleleri İhmal Ediyor
İster başkanlık isterse parlamenter sistem olsun demokrasinin olduğu yerde bir avuç elit halkı her zaman sömürür ve ihmal eder. Dünya çapında bir fenomendir, demokraside zenginler, siyasi güce doğrudan veya politikacıların sponsorluğunda erişebilirler. Demokrasinin amacı, adaleti sağlamak değil, gücü ve bilahare zenginliği birkaç kişinin elinde toplamaktır. Amerikan Anayasası’nın babası olarak bilinen Madison’un açıklamasında bu açıkça görülüyor: “Toprak ağaları, bu paha biçilemez çıkarları desteklemek, diğerlerini dengelemek ve frenlemek için hükümette pay sahibi olmalı. Hükümet, azınlığın zenginliğini çoğunluğa karşı koruyacak şekilde kurulmalı.” Demokrat Robert C. Byrd, ülkesindeki demokrasiyi “Zenginlerin, zenginler tarafından ve zenginler için yönetimi...Bugün ülkem için ağlıyorum” sözleriyle eleştirdi. Modern demokrasilerde kurumsal işadamları, sanayiciler, mülk sahipleri ve oligarklar toprak ağalarının yerini aldı.
Demokrasi, Zenginliğin Seçkinlerde Birikmesini Sağlar
Demokrasi, insan yapımı yasalarla zenginliğin hanedanlarda toplanmasının yasallaştırır. Oligarklar, zenginliklerini toplumun devasa gelir kaynaklarını gasp etmelerinden elde etmişlerdir. Spesifik olarak, silah üretimi, bankacılık ve enerji endüstrisi gibi ağırlıklı olarak devlet ve kamu mülklerini gasp ettikleri için zengin olmuşlardır. Bu nedenle Amerika, İngiltere ve Fransa’da hanedan yönetimi var. Bunlar, aşırı zengindirler. Muazzam bir servet birikmesi var, öyle ki servetin yüzde 90’ı, yüzde 5’ten daha az insanın elinde toplanmıştır. Demokrasi yetmiş yıldan fazla bir süredir Hindistan’da son derece zengin bir Brahman elit yarattı. Yüzbinler ise yoksulluktan intihar etmektedir. Demokrasi, paranın satın alabileceği en iyi sistemdir, bu yüzden de seçim maliyetleri zirvededir.
Pakistan Demokrasisi, Seçkinler ve Sömürgecilerin Çıkarlarının Sigortasıdır
Pakistan’da da politikacılar, servetlerini büyük ölçüde artırmak için seçimlerde on milyonlarca Rupi harcarlar. Dolayısıyla demokrasi için “İktidar yozlaştırır ve mutlak iktidar kesinlikle yozlaştırır” sözü doğrudur. Pakistan zengin bir ülkedir, siyasi partilerin, son derece zengin siyasi ve askeri elitin, yoksulların varlığının nedeni demokrasidir. Yirmi yıldan fazla bir süredir yasalar, kamu ve devlet mallarını bir avuç elite peşkeş çekmektedir. Bir avuç elit, demokrasiyi kullanarak ayrıcalıklı kişisel ticari çıkarlarının yanı sıra varlıklarını vergiden koruyan yasalar yapar. Bireysel servetlerini korumak bir yana bu seçkinler, demokrasi ile yabancı efendilerinin ve sponsorlarının çıkarlarını korurlar, toplumun haklarını gasp ederler. Dolayısıyla demokrasi sayesinde askeri ve siyasi liderlik içindeki hainler, görevleri sırasında büyük servetler elde ederler, Batılı efendileri uğruna Pakistan’ı ekonomik sefalete sürüklerler, dış politikada Pakistan’ın aşağılanmasını sağlarlar.
Demokrasiye Daha Fazla Süre Vermek İşe Yaramaz
Demokrasiye işini yapması için biraz daha zaman verilmesi gerektiğini söylemek saçmalıktır, çünkü zaten işini yapıyor, halkı en ufak haklarından yoksun bırakırken, küçük bir eliti muazzam lüks hayat sunuyor. Bir düzine seçim bile yapılsa, bu sistemden herhangi bir değişiklik beklemek hayaldir. Bu demokratik seçkinler, sadece seçimlerde yüzlerini gösterirler. Yağmalarını sürdürmek için bir kaç okul ve yol yapımıyla yıllarca zenginliklerini çalan insanları kandırmaya çalışırlar. Bu yüzden tabii ki Batılı ülkeler, Pakistan’da demokrasiyi coşkuyla destekleyecekler ve cömertçe finanse edeceklerdir. Batı için demokrasi kesintisiz yozlaşmış hain kaynağıdır. Ülkedeki hainler, sömürgecilerin çıkarları için yasa yaparlar. Demokrasi aynı zamanda Müslümanları mazlum ve yoksul bırakır, sisteme karşı ayaklanma yetenekleri kısıtlar. Müslüman oy verdiğinde, “kötünün en iyisine” oy verir, büyük hırsızı daha da büyük hırsıza tercih eder.
Hilafet Yüzyıllar Boyunca Müslümanlar ve Gayrimüslimlerin İhtiyaçlarını Karşıladı
İslam ümmetinin iradesi İslami bir sistemdir. Hristiyan ülkelerin aksine İslam Devleti halkı zulmetmemiş, onları haklarından mahrum bırakmamıştır. Yüzyıllar boyunca Hilafet, sanayide, tarımda, tıpta, bilimde dinine, mezhebine ve cinsiyete bakmaksızın inan hakları yönünden tüm insanlığa esin kaynağı oldu. Dünya mültecilerine kucak açtı. 15. yüzyılda İspanya’daki Hıristiyanların zulümden kaçan Yahudilere kapılarını açtı. Dolayısıyla Hıristiyanların aksine Müslümanların demokrasiye ihtiyaçları yok. Çünkü demokrasi yozlaşmış dini veya teokratik yönetime bir alternatiftir. Son yıllarda açıkça görüldüğü gibi ümmet İslam’ın uygulanmasını ve Hilafetin yeniden kurulmasını istemektedir.
Hilafet, Irk, Din veya Cinsiyet Gözetmeksizin Tüm İnsanların Çıkarlarını Güvence Altına Alır
İslam, insanların işlerini ihmal eden sebebini ortadan kaldırır ki bu demokrasidir. Müslümanlar La ilaha ilallah’a inanırlar. Kelimeyi şehadete göre neyin doğru neyin yanlış olduğuna sadece Allah karar verir. Diktatörlük gibi demokrasi de insandan başka ilah yoktur esası üzerine kuruludur. Demokraside sadece insan ibadete layıktır. Sınırlı bilgi, yanlış hüküm, bencillik ve çelişkilere rağmen demokraside doğru ve yanlışın kaynağı insan aklıdır. Böylece insanoğlu, yaptığı yasalar ile başkalarına yaptığı zulmü yasallaştırmıştır.
Demokrasi, insanlara Allah’a itaat veya isyan seçeneği sunar, Hilafette ise Müslümanlar İslam’ın emir ve yasaklarına uyarlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّـهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ ۗ وَمَن يَعْصِ اللَّـهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا “Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Her kim Allah ve Rasûl’üne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”[Ahzab 36] Demokrasi, kadın ve erkeklerden oluşan bir gruba yasama yetkisi verir. Bunlar da arzu ve heveslerine göre yasa yaparlar. Hilafette ise Müslümanlar Allah’ın rızasını elde etmek için çalışırlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَأَنِ ٱحْكُم بَيْنَهُمْ بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَآءَهُمْ وَٱحْذرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ إِلَيْكَ“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların arzularına uyma, Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamaları için onlardan sakın”[Maide 49]
Demokrasinin ortadan kaldırılmasıyla Hilafet, tüm vatandaşlara adalet ve eşitlik sağlayacaktır. Hizb-ut Tahrir, İslam Devleti Anayasası Mukaddimesinin 1. Maddesinde şöyle der: “İslam akidesi, devletin esasıdır. Öyle ki devletin yapısında, cihazında veya muhasebesinde yahut devlet ile ilgili herhangi bir şeyde, İslam akidesini esas kılmaktan başka hiçbir şey var olamaz. İslam akidesi aynı zamanda anayasa ve şeri kanunların da esasıdır. Öyle ki bunlardan herhangi bir şeyin İslam akidesinden fışkırması haricinde var olmasına izin verilmez.”
Demokrasi Kaldırıldığında, Denge ve Frenin Bir Değeri Olabilir
Demokrasi ortadan kaldırıldığında, denge ve frenin bir değeri olur. Aksi takdirde hiçbir yararı olmaz, sadece elitlerin insanlara daha fazla baskı yapmalarını sağlar. Hilafette denge ve fren konusuna gelince, egemenlik yalnızca Allah’a aittir. İslam, ümmete muhasebeyi farz kılar; İslam Devletini koruma görevi ümmetindir. Ümmet, Halifeyi destekler, Halife İslam’dan saparsa, onu muhasebe eder, İslam’ı açıkça terk ederse, onu silah zoruyla hakka döndürür. Ubade b. Samet, biat hadisinde rivayet ettiğine göre
وَأَنْ لَا نُنَازِعَ الْأَمْرَ أَهْلَهُ إِلَّا أَنْ تَرَوْا كُفْرًا بَوَاحًا عِنْدَكُمْ مِنْ اللَّهِ فِيهِ بُرْهَانٌ“Ancak elinizde hakkında Allah’tan bir delilin bulunduğu açık seçik bir küfür görmeniz hali müstesnadır”[Buhari]
Mezalim Mahkemesi
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ“Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu, Allah’a ve peygambere götürün.”[Nisa 59] Hizb- ut Tahrir’in İslam Devleti Anayasası Tasarısının 24. Maddesinde şöyle geçmektedir: “Halife, otoritede ve şeriatı infaz etmede ümmetin vekilidir.”Mezalim Mahkemesi, Halife veya valilerden meydana gelebilecek herhangi bir mezalimi araştırmak için vardır. Mahkeme, algılanan herhangi bir zulmü proaktif olarak araştırabilir, soruşturmak için şikâyetin olmasını beklemek zorunda değil. İslam Devleti Anayasasının 41. Maddesi, Mezalim Mahkemesinin görevini tanımlar: “Halifenin halindeki değişikliğin, Halifeyi Hilâfetten çıkarıp çıkarmadığına karar veren yalnızca Mezalim Mahkemesidir. Yine, Halifeyi azletme veya ihtar etme salahiyetine sahip olan da yalnızca Mezalim Mahkemesidir.”87. Maddede ise şöyle geçmektedir: “Mezalim Kadısı; devlet tebaasından olsun ya da olmasın, devlet otoritesi altında yaşayan herhangi bir kimseye karşı devletten kaynaklanan her tür zulmü -ki bu zulüm ister bizzat Halife tarafından isterse Halife’nin emri altındaki yöneticiler ve memurlar tarafından yapılsın- kaldırmak için naspedilen kadıdır.”Halife, soruşturma altındayken sürece müdahale edemez. Yani İslam, Halifeyi soruşturan Mezalim hâkimini görevden almasına izin vermez. Nitekim Anayasa Tasarısının 88. Maddesinde şöyle geçmektedir: “Mezalim Kadısı, Halife veya Kâdı’l Kudâ tarafından tayin edilir. Fakat onun muhasebesi, tedip edilmesi ve azledilmesi Halife ya da Halife kendisine salahiyet vermişse Kâdı’l Kudâ tarafından olur. Ancak Halife veya tefviz muavini veya Kâdı’l Kudâ aleyhine bir mezalim davasına bakarken azledilmesi sahih değildir. Böyle durumlarda onu azletme salahiyeti Mezalim Mahkemesi’nindir.”
Ümmet Meclisi
Şeriat, Müslümanların işleriyle ilgilenmek için temsilciler seçmeye izni verdi. Allah Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem, İkinci Akabe Biatinde şöyle buyurdu:
أَخْرِجُوا إلَيّ مِنْكُمْ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا، لِيَكُونُوا عَلَى قَوْمِهِمْ بِمَا فِيهِمْ “Bana kavimlerinin vekili olacak on iki nakip getirin.” Ümmet Meclisinin seçilmiş üyeleri, egemenliğin yalnızca Allah’a ait olmasını sağlar. Halife, vali ve yardımcılarının atanması da dâhil olmak üzere çeşitli konularda ümmet meclisi ile istişarede bulunur. İslam Devleti Anayasası Mukaddimesinin 105. maddesinde şöyle geçmiştir: “Müslümanları görüş bakımından temsil eden ve Halifenin kendilerine danıştığı şahıslar, Ümmet Meclisidir. Vilayetlerin ahalisini temsil eden şahıslar ise Vilâyet Meclisleridir. Yöneticilerin zulmünü veya İslam hükümlerini kötü tatbik edilmesini şikâyet amacıyla gayrimüslimlerin de Ümmet Meclisinde bulunmaları caizdir.”111. Madde ise Ümmet Meclisinin görevlerini belirlemektedir: “Dâhilî, haricî, malî, askerî veya benzeri konularda, bilfiil devlette gerçekleşen tüm işlerde Ümmet Meclisi’nin Halife’yi muhasebe etme hakkı vardır. Ümmet Meclisi’nin muavinler, valiler ve amiller aleyhine memnuniyetsizliğini bildirme hakkı vardır ve bu konudaki görüşü Halifeyi bağlayıcıdır. Halifenin de onları derhal azletmesi gerekir.”Bağımsız medya da Hükümetin soruşturulmasına destek verecektir.
İslam’a Dayalı Siyasi Partiler
Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”[Ali İmran 104] İslam’a dayalı siyasi partiler, Halife için bir başka rehberlik ve hesap verebilirlik kaynağıdır. İslam Devleti Anayasası Mukaddimesinin 21. maddesinde şöyle geçmiştir: “Esasının İslam akidesi olması ve benimsediği hükümlerin şeri hükümler olması şartıyla, yöneticileri muhasebe etmek veya Ümmet yoluyla yönetime ulaşmak üzere siyasi parti kurmak Müslümanların hakkıdır. Parti kurulması için hiçbir izne ihtiyaç yoktur. İslam esası dışındaki her türlü kitleleşme ise yasaklanır.”
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 29 Şa'bân 1443
M. Cuma, 01 Nisan 2022