Perşembe, 09 Şevval 1445 | 2024/04/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

İslamî Raşidi Hilafet Devleti Olmadıkça Ne Güven Ne Güvenlik Ne de İnsanın Bir Kıymeti Vardır!

Ayaklanmanın ikinci yıldönümünde ülke, Port Said, Kahire ve diğer şehirlerde 52 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan kanlı çatışmaya dönüşen ciddi siyasî huzursuzluklara tanık olmaktadır. Ayrıca bir güvenlik kaynağı, Çarşamba günü Kahire Hartuş'ta iki kişinin öldüğünü ve toplam ölü sayısının da (54)'e yükselebileceğini söylemiştir. [Reuters / 30.01]

Bu ve benzeri olaylar, başta hayatın temellerinden ve zaruretlerinden sayılan güven ve güvenlik olmak üzere ülkenin karşı karşıya kaldığı krizin artık insanlar nezdinde giderek hissedildiğini ortaya koymaktadır. En çok dikkat çeken ise insanların ilk defa gördükleri yeni bir gurup olmuştur. Nitekim siyah maske giymiş gençlerden oluşan bu gurup, kendilerini "Black Bloc" [Kara Blok] olarak adlandırmaktadırlar. Zira birçok kamu kurumlarını taşlamaktalar ve Molotof kokteylleri ile buraları ateşe vermektedirler. Ayrıca Savunma Bakanı Abdulfettah Sisi'den, 29.01.2013 Salı günü Silahlı Kuvvetleri'nin resmî sayfasına yaptığı açıklamalarda açık uyarı gelmiştir. Zira şöyle demiştir: "Ülkedeki siyasî çatışma, onu çöküşün eşiğine sürüklemektedir." Dolayısıyla bu, önemli bir güvenlik rolü oynayan ülkenin en büyük bir kurumunun, ülkenin geleceğine dair endişeyi hissettiğine dair güçlü bir mesajdır. Ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Mısır'ın şu an karşı karşıya kaldığı siyasî, ekonomik, toplumsal ve güvenlik zorlukları ve sorunları, Mısır ülkesinin güvenliği ve uyumu için gerçek bir tehdidi temsil etmektedir."

Delile ve kanıta ihtiyaç olmayacak kadar açıktır ki Mısır devleti, tebasının güven ve güvenliğini sağlamaya muktedir değildir. Ayrıca vatandaşların hayatı, onun nezdinde temel bir mesele olmadığı gibi onların kanları da çok değersizdir. Zira ülke, kan akmasını durdurmak için ciddi adımlar atmaksızın sadece ölü ve yaralıları saymakla meşgul olmaktadır. Nitekim kerim Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَقَتْلُ مُؤْمِنٍ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ زَوَالِ الدُّنْيَا "Nefsim elinde olan Allah yemin olsun ki bir müminin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yok olup gitmesinden daha büyüktür." [Sünen-i Nesâi]

Ancak tüm bu kargaşanın ortasında Devlet Başkanı, "demokratik adımın" güvenliği ile ilgili olarak Avrupa'yı ikna etmek için Almanya'ya gitti. [Reuters / 30 Ocak] Dolayısıyla ülkenin dört bir tarafında gece gündüz akan kan meselesi sanki kendisini hiç ilgilendirmiyormuş gibi yardıma koşmamakta, dahası yardım etmek için kılını dahi kıpırdatmamaktadır!

Ey Kenane-Mısır Halkı!

İslam, gözetimi devletin üzerine vacip kılmıştır. Dolayısıyla o, tebasından sorumludur. Zira Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

فالإِمَامُ الذي على الناس رَاعٍ وَهو مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ "İnsanlar üzerindeki imam (Halife) çobandır ve o, raiyyesinden sorumludur." [Müttefikun Aleyh]

Dolayısıyla devletin, tamamının gözetim hakkı olmasından dolayı Müslüman ve gayrimüslim arasında ayırım yapmaksızın adil ve insaflı bir şekilde her bir ferdin temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir ki bunlar şunlardır: Yiyecek, giyecek ve mesken.

Aynı şekilde toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamak da devletin üzerine vaciptir ki bunlar şunlardır: Güvenlik, sağlık ve öğretim. Ancak güvenlik, önceliklerdendir. Zira Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

من بات منكم آمناً فى سربه، معافى فى بدنه، عنده قوت يومه، فكأنما حيزت له الدنيا بحذافيرها "İçinizden her kim kavmi arasında güvenli, bedenen sağlıklı ve gündelik iaşesine sahip olarak gecelerse sanki dünyayı bütünüyle elde etmiş gibi olur." [Nesai sahihledi]

Dolayısıyla İslam'da yöneticinin en önemli görevlerinden biri güvenliği sağlamasıdır. Allah rahmet eylesin birisi şöyle demiştir:

Sana bir emanet teslim edildiğinde onu gözet    Emanete karşı en kerim olan da çobandır

İşte Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], yöneticinin tebasının güvenliğini koruması hususunda çok çarpıcı bir örnek sergilemektedir. Zira Sahih-i Buhari'de şöyle geçmektedir:

ولَقَدْ فَزِعَ أَهْلُ المَدِينَةِ لَيْلَةً، فَخَرَجُوا نَحْوَ الصَّوْتِ، فَاسْتَقْبَلَهُمُ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَدْ اسْتَبْرَأَ الخَبَرَ (أي تبيَّنه)، وَهُوَ عَلَى فَرَسٍ لِأَبِي طَلْحَةَ عُرْيٍ، وَفِي عُنُقِهِ السَّيْفُ، وَهُوَ يَقُولُ: «لَمْ تُرَاعُوا، لَمْ تُرَاعُوا» "Bir gece Medine halkı korkuya kapıldı ve derken sese doğru hareket ettiler. Nitekim Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], onlarla karşılaşıp Ebi Talha'nın çıplak atının üzerine binmiş ve kılıcını boynuna asmış olduğu halde haberi ibra ederek (yani onu açıklayarak) şöyle dedi: Korkmayın, korkmayın. Sonra şöyle dedi: O ses, denizden geliyor. Ya da şöyle dedi: O, denizin sesidir."

Dolayısıyla bu, sorumlunun tebasına karşı ne kadar düşkün olması gerektiğine delalet etmektedir. Ancak -Hilafet Devleti'nin- olduğu İslam Devleti'nin yıkılmasının ardından ümmetin ne güvenliği ne de güveni kalmış olup bilakis Müslümanlar, hainlerin sofralarındaki yetimler gibi olmuşlardır. Zira bugün ülkemizde en ucuz şey, insandır! Dolayısıyla beşerî rejimler ile hiçbir kimliği ve referansı olmayan kanunlar altında hiçbir kıymetimiz olmadığı gibi akidemizden kaynaklanmayan ve onurlarımızı ve kanlarımızı korumayan helak olmuş demokraside de hiçbir bir hayır yoktur!

Ey Mısır Halkı!

Bu ümmetin kuvvetinin sırrı, izzetinde ve izzetinin kaynağında saklıdır ki o da onun dini, akidesi ve ideolojisine bağlılık ölçüsüdür. Dolayısıyla dinimize geri dönmediğimiz sürece güvenlik, istikrar ve samimiyet asla insanlar arasına geri dönmeyecektir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ "İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." [Enam 82]

Dolayısıyla şayet insanlar, Allah'ın şeriatına itaat ederler, O'nun hükümlerini tatbik ederler ve O'nun Hilafet Devleti'ni ikame ederlerse, işte o zaman mallarını, namuslarını ve kanlarını tam olarak garanti altına almış olurlar.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler sizleri, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafer Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Zira çok iyi biliniz ki şayet Allah ve Resulünün hükmüne liderlik ederlerse Allah, korku içinde olan müminlere güven indirecektir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

هُوَ ٱلَّذِيۤ أَنزَلَ ٱلسَّكِينَةَ فِى قُلُوبِ ٱلْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوۤاْ إِيمَاناً مَّعَ إِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ ٱلسَّمَاوَاتِ وَٱلأَرْضِ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيماً حَكِيماً "İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır." [Fetih 4]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır Vilâyeti


H. 19 Rabi-ul Evve 1434
M.  Cumartesi, 02 Şubat 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER