بسم الله الرحمن الرحيم
Meclis Gerçeği ve Milletvekillerinin Çalışmalarından Dolayı Lübnan Parlamento Seçimlerinde Aday olmak ve Oy Kullanmak Caiz Değil!
Son günlerde bazı Müslümanlar, Lübnan’daki parlamento seçimlerinin hayati bir mesele olduğundan bahseder oldular. Lübnan’da seçimler, 15 Mayıs 2022’de yapılması planlanıyor. Farklı görüşler nedeniyle seçimler hakkında şeri hükmü açıklamak elzemdir. Şeri hükmü açıklamak için hüküm verilmek istenen vakanın anlaşılması kaçınılmaz. Buna tahkikul menat deniyor. Buradaki vaka ya da menat, parlamento ya da yasama meclisi, milletvekillerinin niteliği, görevleri ve yetkileridir.
Lübnan devleti, demokrasi yani halkın egemenliği düşüncesine dayalı. İşte bu yüzden parlamento ya da yasama meclisi deniyor. Yasama meclisi olarak adlandırılan parlamento, yürürlükteki anayasayı onaylayan kurumdur. Meclis, yürütme ve yargı erki için bağlayıcı yasalar yapar. Yani meclisin en önemli özelliklerinden biri, anayasa ve kanunları onaylamasıdır; Buna ek olarak başka yetkileri de var: Cumhurbaşkanını seçme, hükümete güven veya güvensizlik oyu verme, yürütmeyi denetleme, yürütmenin yaptığı veya yapacağı her türlü eyleminin hesabını sorma gibi. Milletvekiline gelince, görüşlerini ifade etmede insanları temsil eder, bu bakımdan insanların temsilcisidir. Dolayısıyla yasama meclisi, pozitif hukuka dayanır. Milletvekili, kendisini aday gösteren ve kendisine oy verenlerin temsilcisidir. Görevi, insan yapımı yasalar ve halkın egemenliği temelinde yasama yapmak, seçmek ve hesap sormaktır. İşte yönetimin vakası ya da menatı budur. Buna göre diyoruz ki:
- Bir Müslüman, egemenliğin şeriata değil, halka ait olduğu bu gayri İslami sistemde meclise girer ve sistemi kabul ederse, şüphesiz hem kendisi, hem adayı hem de oy kullandığı kişi günahkâr olur. Çünkü yasamada kimse Allah’a ortak olamaz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ “Hüküm ancak Allah’a aittir.” [Yusuf 40]
وَلَا تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلَالٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ “Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helaldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” [Nahl 116]
- Oy veren ya da kullanan bir Müslüman, temsilcisinin (vekil) yasama yapacağını veya insan yapımı bir yasa çıkaracağını veya lehine oy kullanacağını bilirse, Müslüman milletvekilinin yanı sıra bilerek oy verenler de günahkâr olur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.” [Maide 47] Buna ek olarak şeran haram olan bir fiilde vekâlet caiz değildir.
- Temsilciler Meclisi, ülke cumhurbaşkanını seçer. İnsan yapımı anayasa ve yasalarla yani Yüce Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmesine ek olarak Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Müslüman değildir, bu yüzden bu Cumhurbaşkanını seçen Müslüman milletvekili günahkârdır. Bu durumunu bilerek milletvekiline oy veren de günahkâr olur. İki yönden günahkâr olur: Birincisi, bir gayri Müslimi dost edinmesi ve yöneticiliğini kabul etmesi nedeniyle. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.”[Maide 51] İkincisi, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla yani küfürle yönetilmeye razı olması nedeniyle.
- Temsilciler Meclisi, hükümete güvenoyu verir ve bir hükümeti meşrulaştırır. Müslüman bir milletvekili, herhangi bir hükümete güvenoyu verirse, günahkâr olur ve bu durumu bilerek oy verenler de günahkâr olur. Çünkü insan yapımı bir anayasaya dayalı bir hükümete ve dolayısıyla küfürle yönetmesine güvenoyu vermiştir.
- Temsilciler Meclisi, kanunları uygulayıp uygulamadığı, belirlenen politikayı izleyip izlemediği konusunda yürütmeyi muhasebe eder. Müslüman milletvekilinin, insan yapımı herhangi bir yasanın uygulamamasından dolayı yürütmeden hesap sorması günahtır. Çünkü bu eylemiyle küfür kanunlarının uygulanması çağrısında bulunmaktadır. Aynı şekilde Müslüman milletvekili, Şeriata aykırı bir eylem veya karardan dolayı yürütmeden hesap sormazsa da günahkârdır. Bilakis günahtan kurtulmak için otoriteyi İslam’ı benimsemeye ve uygulamaya çağırmalıdır. Vekâlet verenler de (vekil için oy verenler) de günahkâr olur. Çünkü haram olan işler için vekâleti kabul etmektedir.
Üstelik orantılı seçim yasası, bir kimsenin bağımsız adaylığına, bu işlere aykırı bir program sunmasına izin vermez. Aksine yasa, Müslüman milletvekilini Müslüman olmayanlarla veya laiklerle veya sapkınlarla ortak listeler oluşturmaya, liste ile tutarlı ve uygun programlar geliştirmeye zorlar! Şüphesiz ki bu programların yakından uzaktan İslam ile hiçbir ilgisi yok! Bu haramın üstünde bir haramdır. Oy verenleri de tüm listeyi seçmeye mecbur bırakır, çünkü listeyi silmek yasaktır! Sonuç olarak, gayrimüslim, laik veya sapkın temsilciler seçmek zorunda kalır. Şöyle denilmesi beyhude: Cenab-ı Hakk’ın indirdiğinden başkasıyla hükmedecekler. Buna ek olarak bu günahkâr ittifakı ve propagandasını da kabul etmektedir! Tercihli oy konusunu protesto edenler, bu olgunun ortadan kaldırılamayacağını gözleriyle gördüler. Bahaneleri, çürük bir argümandır, insanlardan günahı kaldırmaz. Buna ek olarak, yakınlaşma ya da iktidar elitinin listesine girmek de bir felakettir. Günahtır, caiz değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]
Bu hususa istinaden bunu yapmak isteyen bir milletvekilinin adaylığı ve işi caiz değildir. Bu kimse günahkârdır, ona oy vermek de caiz olmaz. Kim bunu yaparsa apaçık bir günahkâr olur, günahkârlığı şüphe ve tartışma götürmez. Bu konuda tartışma yapmak kibirdir. Kibirli kimseler, Kıyamet günü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in meclisinden uzak olacaklardır. Tirmizi’nin rivayet ettiğine göre, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
وإِنَّ أَبْغَضَكُم إِليَّ وَأَبْعَدَكُم مِنِّي يومَ الْقِيامةِ: الثَّرْثَارُونَ، والمُتَشَدِّقُونَ، وَالمُتَفَيْهِقُونَ»، قالوا: يَا رسول اللَّه، قَدْ عَلِمْنَا الثَّرْثَارُونَ، وَالمُتَشَدِّقُونَ، فَمَا المُتَفَيْهِقُونَ؟ قال: «المُتَكَبِّرونَ “Kıyamet günü bana en sevimsiz ve makam bakımından en uzak olanlarınız ise dengesiz biçimde saçmalayıp boşboğazlılıkla insanları rahatsız edenler ve mutefeyhıklerdir! Sahabeler: Ey Allah’ın Rasûlü! Dengesiz ve boşboğazları biliyoruz, fakat bu mutefeyhık’ler kimdir? dediler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Kibirlenenlerdir.”Cenab-ı Hak bizleri ve sizleri onlardan veya onlara benzemekten muhafaza eylesin.
Bu mesele vakaya uyum sağlamak için Müslümanları bu seçimlere yönlendirenlere karmaşık gelebilir. İslam’ın koyduğu şartlara bağlılık, Müslüman adayın bu sistemi tanımamasını, yasamaya katılmamasını, pozitif hukuka göre hesaba çekmemesini, bu insan yapımı kanunu esas alan bir cumhurbaşkanı veya hükümete güvenoyu vermemesini öngörür. Mesele, iki zararın en hafifi ve iki şerrin en ehveni kaidesinden hareketle kötüyü daha kötüye, büyük günaha karşılık küçük günahı işlemeyi tercih etmek gerekçesiyle karmaşık gelebilir. Bu büyük bir yanlıştır, çünkü bu kurallar burada geçerli olmaz. Çünkü vakasını açıkladığımız bir meclise üyelik, başlı başına haramdır. Bunu dindar ya da fasık birinin yapması hiçbir şeyi değiştirmez. Bu konuda şerden daha ehven bir şer, zarardan daha hafif bir zarar yok. Bilakis mesele, tek bir fiildir, daha doğrusu başlı başına haram olan fiillerdir. Dindar birinin bu filleri yapması haramlığını hafifletmez. Örneğin şeri hükümlere bağlı birinin alkol taşımacılığı, alkol taşımacılığının haramlığını hafifletmez. Bilakis haram olduğunu bilerek bunu yapanın günahı Cenab-ı Hak katında daha büyüktür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
كَبُرَ مَقْتاً عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.”[Saff 3]
Ey Müslümanlar, özellikle şeyhler ve vaizler! Rabbinizin Şeriatına aykırı olan seçimlerin kabul edilemez olduğunu duyurun; adaylarınızdan bu düzen ve İslam’a aykırı kanunlardan beri olduklarını ilan etmelerini isteyin. Ülke halkının çoğunluğunu oluşturan Müslümanlar olarak sizi temsil etmeyen her ittifakı bozmalarını talep edin; Bir adım ileri gidin ve seçimlerden ayrıldığınızı açıklayarak seçim sonuçlarının güvenilirliğini boşa çıkarın. Çünkü seçimlere düşük katılımın önemli siyasi sonuçları var. Bunların en önemlisi, iktidardakilerin temsil yeteneklerinin zayıflamasıdır. O halde kendinizi ve ailenizi bu yozlaşmış uydu düzene katılım günahına düşmekten koruyun.
Bir arada yaşamak veya ömrünü uzatan yamalardan ziyade bu gerçekliği kökten değiştirmek için çalışmalıyız. Özellikle yaşadığımız Rabat ülkesinde köklü bir değişim mümkündür. Mübarek Şam toprakları, İslam’ın kalbidir. Ama zaruret ve maslahat gerekçesiyle bozuk vakaya uyum fetvaları ve bu bozuk vakaya katılımla bu gerçekliğe yapılan yamalar, Müslümanlar ciddi köklü değişim çalışmasından alıkoyar. Bu fetvalar, bu kötü gerçekliğin devamlılığının temel dayanaklarından biridir. Müslümanların gücü, bir milletvekilin meclise girmesinden ya da doğaçlama veya haram yöntemlere başvurulmasından ziyade İslam’a sımsıkı sarılmaktan, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şeri metodu doğrultusunda Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmaktan geçer.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 8 Şevvâl 1443
M. Pazar, 08 May 2022