بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan’daki İktidar, Allah ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem İle Mücadelede Israrcı
Lübnan otoritesi, IMF ve Dünya Bankası’ndan tefeci kredi alma ısrarını sürdürüyor. Tefecilik, Lübnan ve halkını IMF ve Dünya Bankası ile efendileri olan Amerika’nın ekonomik sömürgecilik boyunduruğu altına sokacaktır! Lübnan’ın temel sorunlarından biri, tefeciliktir (yıllık borç servisi). Bütçe harcamalarının üçte biri ve vergi ve vergi dışı gelirlerin yarısı tefeciliğe gidiyor. Borç stoku - tefecilikle birlikte - 100 milyar dolardan fazla. Lübnan bölgede tefeciliğin üssü haline gelmiş, Lübnan bankaları da, tefecilik yoluyla kolay kazanç elde etmek isteyenlerin sığınağı olmuştur.
Amerika ve yozlaşmış ajan politikacıları, yıllarca ülkeyi ve halkı yağmaladılar. Şimdi ABD, özellikle Lübnan kıyılarında çok miktarda doğal gaz ve petrol keşfedilmesinin ardından ülkeyi bu düzene angaje etmek istiyor. Lübnan ve Doğu Akdeniz’deki bu zenginlikleri doğrudan kontrolü altına alma arzusunda. Lübnan’ı başarısız bir ülke, politikacılarını da yozlaşmış olarak tanımlamasına ve bazılarına yaptırımlar uygulamasına rağmen bölgenin en büyük ikinci büyükelçiliğini Lübnan’da inşa etmiştir.
IMF’nin girdiği ülkelerdeki reçeteleri, düpedüz yıkıcı reçetelerdir. Bu yıkıcı reçetelerin yükünü öncelikle insanlar yükleniyor. IMF, kredi almak isteyen ülkeye belirli şartlar koşar. Bunlar, yerel para biriminin değerini düşürülmesi, akaryakıt, elektrik ve gıda gibi kalemlerden sübvansiyonların kaldırılması ya da azaltılması, memur ücretlerinin dondurulması veya düşürülmesi, ÖTV ve KDV’de artış yapılması, kolayca işten çıkarmak için mekanizmalar kurulması, su, elektrik, toplu taşıma ve sağlık hizmeti gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, ilaç ve tedavi masraflarının büyük kısmının insanlar tarafından karşılanması gibi şartlardır.
Başka bir deyişle, bu reçetelerin çoğu yükünü insanlar taşıyacak, dolayısıyla toplumsal sistem doğrudan etkilenecektir. Özellikle gençler arasında işsizlik artacak, fiyat artışı nedeniyle yoksul işçilerin durumu daha da kötüleşecek, ücretlerin reel değerinde bir kayıp olacaktır. İnsanlar arasındaki güven erozyona uğrayacak, suç oranları artacak, eğitim seviyesi ya da eğitim başarısı düşecek, böylece toplum güvenliği tehdit altında olacaktır. Avusturya, Belçika ve İsveç gibi Lübnan’dan daha güçlü ülkelerde durum bu! Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya, Kıbrıs, Litvanya ve İrlanda gibi ülkelerde de durum bundan pek farksızdır. Bazıları iflasın eşiğine gelmiştir. IMF’nin reçetelerini takip eden Mısır, Pakistan, Sudan ve Tunus gibi İslam dünyasının belli başlı bazı ülkeleri de IMF’nin şerrinden ve kötülüğünden nasibini almıştır. Halen krizler ve borçlarla boğuşuyorlar. Başta Amerika olmak üzere büyük güçlerin talimatlarına boyun eğmişlerdir.
Lübnan’dan daha güçlü ve daha büyük ülkelerde durum buysa, aynı sistemi izleyen Lübnan’da durum peki nasıl olacak?
IMF şartları ve kredi talebinde bulunan ülkelere dayattığı kemer sıkma politikalarının birçoğu, Lübnan’da bir gerçekliktir, yavaş yavaş halka uygulanmıştır. Buna “Kaynayan kurbağa” sendromu deniyor. Eğer bir kurbağayı haşlamak isteyip de onu içi kaynar su dolu bir kaba atarsanız, kurbağa anlık bir refleksle sıçrar ve kaçar ama onu ılık bir suya koyup da alttan yavaş yavaş ısıtırsanız kurbağa ne olduğunu anlamaz, ısınan su ile mayışır ve kaynayan suda haşlanır.
Bu yıkıcı politikaya karşı uyarıyor ve şu dört kesime bir çağrıda bulunuyoruz:
Birincisi, özellikle Müslümanların temsilcisi olduğu varsayılan Lübnan yönetimine. Allah Azze ve Celle’den korkun ve bu gidişatınızı bırakın. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ ile daha fazla savaşamazsınız. Tefecilik üssüne dönüşmesi nedeniyle bugün Lübnan’da olup bitenler işin sadece garnitürüdür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنتُمْ مُؤْمِنِينَ * فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَإِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لا تَظْلِمُونَ وَلا تُظْلَمُونَ “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece ne zulmetmiş ne de zulme uğramış olursunuz.”[Bakara 278-279] Lübnan ve halkını uçuruma doğru sürüklemeyin. IMF, Dünya Bankası ve arkalarındaki ABD’nin ekonomik sömürgeciliğine doğru götürmeyin. Allah ve Rasûlü ile savaşa doğru sevk etmeyin.
İkincisi, âlimlere, şeyhlere, vaizlere, düşünürlere, aydınlara ve ekonomistlere. Kürsülerinizde, panellerinizde, derslerinizde ve programlarınızda sesinizi yükseltin. Bu yolda yürümenin sonuçlarına karşı uyarın. Hakkı söyleme konusunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayın. Çünkü bu yöneticiler yaptıklarında ısrar ederler, siz de sessiz kalmayı yeğlerseniz, o zaman hep birlikte Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hadisinde geçen helake maruz kalırız. Tirmizi’nin rivayet ettiğine göre,
قلْتُ: يا رسولَ اللهِ، أنهلِكُ وفينا الصَّالحون؟ قال ﷺ: «نعمْ، إذا ظهَرَ الخبَثُ “Aramızda Salih insanlar varken, biz yine de helak mi olacağız? Dedim. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem: “Evet! Fısk u fücur (büyük günahlar) çoğaldığı vakit” buyurdular.” Lübnan’da tefecilik meselesi büyüdü ve gün yüzüne çıktı. Ve yıllardır giderek kötüleşiyor. Bugün hükümet, IMF ve Dünya Bankası ile daha fazla tefeciliğe götürmek istiyor! Bundan ve kötülüklerinden sakındıracak mısınız?
Üçüncüsü, Lübnan halkına. Sizden önce ülkeleri ve devletleri yok eden yıpranmış reçeteleri deneyimlemeyi kabul ediyor musunuz? Bütün bunlar, liderlere ve politikacılara itaat etmek anlamına gelir. Mezhepçilik ve etnik iddiasıyla seçtiğiniz yöneticiler, iktidarları ve yönetimleri sırasında sadece topladıkları paraları düşünürler. Yoksulluk ve zillet miras bırakan mezhepçilik, açlığa yol açtı, çocuklarınızla birlikte ülkeden kaçmanıza neden oldu. Gerçek bir tavır almanızın ve bu politikacıları bir köşeye atmanızın zamanı gelmedi mi? Bu şekilde en azından ülkenin ve sizin kurtuluşunuzda bir tuğlanız olmuş olur.
Dördüncüsü, Lübnanlı Müslümanlara. Bakışınızı yönetenler mefhumuna çevirin. Dininize ve apaçık İslamiyet’inize muhalif, Allah ve Rasûlü ile savaş konusunda ısrarcı birinin başınızda olmasını kabul etmeyin. Yozlaşmış siyasi ortamı değiştirmek ve bu yozlaşmış siyasi sınıfı kökünden sökmek ve ortadan kaldırmak için bizimle birlikte çalışın. Allah dinini mutlaka üstün kılacaktır. Lübnan yakında daha önce olduğu gibi sınırlar ötesi bir sistemin parçası olacak, özelde Şam, genelde İslam ümmetine bağlanacaktır. Sadece kendi topraklarındakilerinden değil, ümmetin bir parçası olarak İslam ülkelerindeki nimetlerden de faydalanacaktır.
Lübnan, sınırlar ve ülkeler ötesi bu görüş için bir platform olmalıdır. Nitekim Lübnan, bir zamanlar bu ümmete yakışmayan inançlar ve bozgunculuğun yayılmasının bir platformu olarak kullanılmıştır. Müslümanlar bunu telafi etmeli, Lübnan’ı, Lübnan ve bölgeye hakkı geri getirmenin bir platformu haline getirmelidir.
Bozguncu ve tefeci bu yozlaşmış yönetimin yürüdüğü yolun riskleri hakkında Lübnan halkı ve özellikle de Müslümanlardaki farkındalık, siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik alanını etkileyen bu karmaşadan kurtulmanın başlangıç noktası, değişim ve kalkınmanın kapısıdır.
يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.” [Ahkaf 31]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 17 Cumâde’s Sânî 1443
M. Perşembe, 20 Ocak 2022