بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan, İntifadanın Dokuzuncu Gününde...
Bugün 25 Ekim 2019 Cuma günü itibariyle -otuz yıldır ardışık hükümetlerin ihmal ettiği- temel insani haklar ve yolsuzlukla mücadele talebiyle sokaklara dökülen Lübnan’daki halk hareketinin dokuzuncu günü. Gösterilerde hükümetin, iktidar partilerinin, siyasi mezhep sembollerinin devrilmesi talep edildi. Bu, kuruluşundan bu yana mezhepçilik ve grupçuluk temelli bir varlıkta yeni bir şey!
Geleneksel siyasetçiler, kurgusal reform paketleri ile göstericiler arasındaki imajlarını tazelemeye kalktılar. Şöyle diyenler oldu: Sokak gösterileri olmamış olsaydı, Başbakan Saad Hariri istifa etmezdi... Ya da rol dağılımı yapılmalıydı. Göstericiler arasında yer alıp kabinedeki bakanları istifa etmeliydi. Caca liderliğindeki Lübnan Güçleri mensubu bakanların istifası gibi... Ya da hükümette kalıp Saad Hariri hep birlikte istifaya ikna edilmeliydi. Aynen Velid Canbolat liderliğindeki İlerlemeci Sosyalist Partisi’nin teklifi gibi... Ya da yıkım ve denklemin değişmesi tehdidinde bulunulmalıydı. Tıpkı Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın yaptığı gibi. Cumhurbaşkanı 24 Ekim 2019 Perşembe günü öğleden sonra yaptığı açıklamada, rejimin geliştirilmesi gerektiğine, meydanlardan değişimin olmayacağına, öncelikli talebin yolsuzlukla mücadele olduğuna ve mevcut hükümetin durumunun gözden geçirilmesi gerekliliğine dikkat çekti! Sanki siyasi sınıftan değilmiş gibi insanların siyasi sınıfa olan güvenini kaybettiğini belirtti! Ve hükümetin sunduğu reform paketini methetti.
Bu gerçeklikte perde arkasından olsa bile temel haklar bakımından sivil toplum olarak bilinen kuruluşların talepleri ile insanların taleplerinin örtüştüğü görülüyor. Ayrıca söz konusu kuruluşlar, laik yönetimli örnek bir devlet talebinde bulunuyorlar! Haliyle bu talep meydanlara dans ve şarkılar olarak yansıyor. Her ne kadar bu, gösterilerin en büyük toplanma merkezlerinden biri olan Trablus’un Nur Meydanı gibi büyük şehirlerin örf ve yapısına aykırı olsa da.
Amerika, Fransa ve İngiltere gibi büyük güçler, sessizliklerinin ardından açıklamalar yaptılar. Washington, ekonomik reformları desteklediğini açıkladı. 24 Ekim 2019 tarihli Şarku’l Avsat gazetesinin aktardığına göre ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili, “Biz yönetim olarak reformu destekliyoruz, ama meydanda yaşananlar hakkında karar vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.Fransa’ya gelince, 24 Ekim 2019’da En Nehar gazetesi yazarlarından birinin makalesinde şöyle geçti: “Fransa Cumhurbaşkanı, Lübnan’daki gelişmeleri izlemek üzere bir kiriz masası kurdu... Kriz masası, Paris’in, Sedir Konferansı’ndan bu yana sergilediği çabaların başarısız olmasına rağmen Başbakan Saad Hariri’yi nasıl destekleyebileceklerini öğrenmek için Beyrut’taki çeşitli çevreler ile doğrudan temasa geçti...”24 Ekim 2019 tarihli En Nehar gazetesinin bildirdiğine göre İngiliz Büyükelçiliği bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Lübnan halkı meşru öfkesini dile getirdi. Yanıt verilmelidir... Acilen “gerekli reformlar yapılmalıdır”denildi.
Ey insanlar! Ey temel haklarını talep eden göstericiler! Şeriatın bize telkin ettiği çıkarları benimsemeliyiz. Gösterilerin ilk gününden itibaren bu gösterilerin spontane ve yaşanan zulme bir tepki olduğunu açıkladık. Gösteriler ikinci haftasına girerken, tekrar bir açıklamada bulunmak boynumuzun borcudur. Biliyorsunuz, açıklamayı ihtiyaç anından öteye ertelemek caiz değil. Bu yüzden diyoruz ki, geleneksel politikacıların bu tutumları şaşırtıcı değil. Çünkü iktidar ve yönetim sevdası kılcal damarlarına kadar işlemiştir. Seçmenleri talep etse bile bundan kurtulmaları oldukça zor. Zira onlar, efendilerinin özellikle de yakın gelecekte bu yozlaşmış sınıfın iktidarda kalması taraftarı olan Amerika’nın izniyle hareket ediyorlar... Onun için istisnasız hepsini bir köşeye atın hatta onları ve kurdukları düzeni bile fırlatın.
Gösterilerinizin daha önce büyük ülkelerin deneyimlediği gerçekliğe sizi sürüklemesine müsaade etmeyin. Çünkü bu ülkeler, kriz üstüne kriz geride bırakmışlardır. 2020’de de kriz beklentisi içerisindeler. Sivil toplum kuruluşlarının sizi götürmek istedikleri gerçeklik, laik devlettir. Sanki her derde devadır da! Uluslararası toplum destekli sistematik girişimler, bu toplumların karakterini ve muhafazakâr doğasını saptırmak ve bozmak içindir. Hatta gösterilerde öyle şeyler ortaya çıkmaya başladı ki bu tür şeyler, insanların zamanını, vücutlarını ve ailelerinin geçimlerini harcadıkları bir devrime yakışmaz. Devrim ciddi bir meseledir, eğlence değil.
Durumunuzu gözetleyen büyük ülkeler gelince, yaptıkları açıklamalar reformdan öteye geçmez. Reform, bu yozlaşmış siyasi sınıfı muhafaza eder. Alternatif liderler olgunlaşınca, bu liderler, sessizce piyasaya sürülecekler, işleri rayına girdiğinde ve dizginleri ellerine aldıklarında, geleneksel liderler çekirdek gibi bir kenara atılacaklardır. Bu ülkeler, kapıdan çıksalar, pencereden girerler... Bu ülkelerden sakının. Yeteneklerimizi kontrol etmek için yeni bir yüzle piyasaya sürdükleri kimselerden de sakının. Bunlar, aynı yozlaşmış düzenin yolcularıdır.
Ey insanlar! Görüşlerinizi ifade etmek ve değişim kotarmak için bu yolu seçtiniz. Girdiğiniz bu yol, yozlaşmış gerçekliği ve adamlarını reddetmek için ileriye doğru atılmış bir adımdır. Yolun sonu bu olmasın. Değilse aynı acı gerçekliğe geri dönersiniz. Bu ülkenin gerçekliğine ve tarihi misyonuna uymayan bu rejim ve düzeni, Batının düşünce tarzına ve liderliğine inanan yeni yüzlerle yeniden üretmiş olursunuz.
Ey Müslümanlar! Özellikle siz bu ülkede büyük bir zulme maruz kalmışken, temel ihtiyaçlar talebini, zulüm ve baskının kaldırılmasını, sivil devlet, laiklik, ahvali şahsiye kanunları, miras, eşcinsellik gibi hastalıklı çözümlere girizgâh yapmayın. Çünkü bunlardan amaç, kimliğinizi silmek, yok etmek, insanlar arasında Allah’ın Şeriatının egemen olması için yükselttiğiniz hakkın sesini kısmaktır...
Tüm baskılara rağmen aslolan eğri hattın yanına doğru hattı çizmeye devam etmek ve İslam Şeriatını üstün kılmak için çalışmaktır. İslam Şeriatı sadece Müslümanların değil bütün insanlığın sorunları için tek doğru çözümdür. Bunun yolu da İslam Devletinde İslami hayatı yeniden başlatmaktır... Bu devlette Gayrimüslimler de yaşamışlardır. Bugüne kadar Müslüman ülkesinde varlıklarının nedeni, İslam Devletinin onları korumuş ve onlara güzellikle muamele etmiş olmasıdır... Batılın aşırı zulmü ve küstahlığı sakın sizi yıldırmasın.
إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً“Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur.”[İsra 81] Asaletinizi koruyun. İslam’ın zulmü ve yolsuzluğu reddettiğini, bütün insanlık için siyasi, ekonomik ve ictimai çözüm ve çarelere sahip olduğunu gösterin... Bu, uyanış noktanız olsun ve değişim iradesi gösteren insanların geneli arasında bunu var etmek için çalışın.
وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ“Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.”[Bakara 42]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 26 Safer 1441
M. Cuma, 25 Ekim 2019