Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Belediye Seçimlerine Katılmak Haramdır Onlarda Var Olduğu İddia Edilen Maslahat Şeran Muteber Değildir

Her zaman İslam'a ve hükümlerine saldırmak için birbirleri ile yarışan Danimarkalı siyasi partiler, şimdilerde belediye seçimlerine katılmak için Müslümanları ikna etmeye çalışıyorlar. Bir yandan Müslümanlardan din ile siyaset arasını ayırmalarını isterlerken diğer yandan ise imam ve camii yöneticilerinden Müslümanları oy kullanmaya teşvik etmek için talepte bulunduklarını görüyoruz. Nesillerin bazı Danimarkalı politikacılar tarafından saldırıya uğradıkları bir zamanda, seçimlere katılmak çağrısı ve insanları seçimlere teşvik etmek, ne yazık ki İslami merkezlerde yanıt buldu. Bu merkezler, kesin haramlığına rağmen Müslümanların çıkarına olduğu gerekçesiyle Müslümanları seçimlere katılmaya davet ettiler. Burada nesillerin çıkarı olduğunu varsaysak bile, katılmak için insanları davet ettikleri çıkar, dinimizin zaruretlerinden olarak bilinen İslam'ın kati olanları ile çeliştikleri için şeran muteber değildir. Maslahatı kabul edenlere göre muteber maslahat, mubahlardadır. Haramı helal, helali de haram sayan maslahat ise tüm fıkıhçılara göre şeran muteber değildir ve geçersizdir. Bar ve randevu evlerine ruhsat vermenin, faiz sözleşmelerini onaylamanın, yasak eşcinsel evliliklerin nikâhını kıymanın  - ki bunlar belediye tarafından yürütülen işlerdir - nasıl Müslümanların maslahatına olduğunu söyleyebiliriz ki? Üstelik belediye tarafından yürütülen diğer bazı işler, yasama ve yönetim dairesi içine girer. Tüm bunlar, İslam'da kesin olarak haramdır.

İslam'ın hükümleri, yönetimde temsilcilerini seçmeye ve vekâlet vermeye insanları teşvik eder ve onaylar. Oy vermek ve seçim, bunun için bir üslup olabilir. Ancak laik sistemlerdeki vaka, oldukça farklıdır. Politikacılar ve halkın temsilcileri, İslam'ın hükümlerine aykırı işler yaparlar. Seçim, vekâletin bir şeklidir. Bunun için seçime katılmak konusundaki şeri hüküm, seçim yapmanın vakası ile ilgilidir. Eğer seçim, yapılması haram olan işler ile ilgili ise -ki burada böyledir-, o zaman haram olur. Çünkü insanlar, haram bir iş yapmaları için seçiliyorlar. Buna göre belediye seçimlerine katılmak haramdır. Çünkü bu, haram işler için vekâlet vermektir.

Bunun da ötesinde seçmenlerin tercihi, laik partiler ile sınırlıdır. Bu partiler, fırsat buldukları zaman İslam'a ve hükümlerine saldırmaktan asla tereddüt etmezler, çekinmezler. Bazen başörtüsüne saldırırlar ve onu kadına zulmetmenin bir sembolü olduğunu iddia ederler. Bazen de İslam'ın kadın erkek arasındaki ilişkisine, çocukların terbiye ve yetişmesine yönelik bakış açısına tan ederler. Bir başka zaman ise zina ve livata gibi fiillere uygulanan şeri hadlere saldırırlar. Sosyalist Parti'nin önceki entegrasyon bakanı Karen Haekkerups, aileleri tarafından Batılı yaşam tarzından alıkonulduklarında, Müslüman kız ve erkekleri onlara karşı isyana kışkırtması buna basit bir örnektir. Müslüman nesil olarak hayati çıkarımız, kimlik ve değerlerimizi korumaktır.  Bazılarının, seçim vaatleri yoluyla maslahatların elde edileceğini düşünmesi, susayanın su sandığı bir seraptır. Seçime katılmayı kabul edenler, kazanmaları halinde partilerin entegrasyon politikalarının bir sonucu olarak Müslümanlara gelecek zararları bilselerdi, Müslümanları seçime katılmaya davet etmezler ve geri adım atarlardı. Camilerimizin bağımsızlığını ve orada çalışanların bütünlüğünü korumak, aynı zamanda Müslümanlar için hayati bir çıkardır. Öte yandan Müslümanların çıkarlarını siyasal sisteme bağlamak, bir maceradır, bu camilerin bağımsızlığı ve orada çalışanların bütünlüğünü ile oynamaktır. Politikacıların, Müslümanlardan, dernek ve camilerden vaat edilen o hayali çıkarları elde etmek için belirli İslami faaliyet veya açıklamalardan uzak durmalarını talep etmeleri öngörülmektedir.

Seçimlere katılmadan camiler inşa etmek, yeni merkez ve okullar açmak, helal gıda sağlamak gibi konular ile ilgili kapasitemiz hakkındaki önemli soruya gelince, bu ihtiyaçların çoğunun vatandaşlık haklarımızdan olduğu bilinmelidir. Bunlar için yalvarmamıza veya minnet etmemize hiç gerek yoktur. Siyasal katılım, insanların haklarını elde etme koşullardan biri değildir.

Aslında Batı ülkelerindeki insanların çoğu, seçime katılmıyor ve tüm siyasi sisteme karşı olumsuz tutum takınıyorlar. Bununla birlikte vatandaş olarak temel haklarını kaybetmiyorlar. Bizim gerçekten ihtiyacımız olan şey, söz ve eylem ile şiddetle haklarımızı talep etmektir. Temel haklardan sayılmayan taleplere gelince, özellikle topluluklar tarafından finanse edilen projeler sayesinde elde etmek mümkündür. Bu alandaki kayıtlarımız, bunun böyle olduğunu söylüyor. Nesiller, birçok cami, okul ve merkezler inşa ettiler, helal gıda sağlayacak projeler ortaya koydular. Bunlarda nesillerimizin çocuklarının bitmek tükenmek bilmeyen çaba ve katkılarına dayandılar. Hükümet ve belediyelerden hiç yardım almadılar. Seçimlere katılmamak, izolasyon ve Danimarka toplumuna paralel bir toplum yaratmaya yol açacaktır sözüne gelince, yanlış ve hatalı bir sözdür. Topluma karışmak, sosyalleşme sadece siyasi sistemi desteklemekle olmaz. Aksine İslam temelinde politik olarak aktif olmalıyız. İslam, ayrıntılı olarak benzersiz ve net bir şekilde faaliyetin nasıl olacağını sınırlandırdı. Bu faaliyet, ilkelerden ödün vermekle,  hedeflerden vazgeçmekle, tehlikeli üsluplara tevessül etmekle olmaz. Dolayısıyla her düzeyde topluma karışmalıyız. Ama sadece İslam tarafından tanımlanan şartlar ve hedefler doğrultusunda olmalıdır. Olumlu katılıma muktedir, güçlü, bağımsız ve birleşik bir topluluğun varlığını güçlendirmek için çalışmamız gerekiyor. Çünkü biz toplumda örnek olmamız için seçkin olmalıyız. Ayrıca Müslümanların seçimlere katılmaması sağcı kanada hizmet etmektir iddiasına gelince, yanıltıcı bir sözdür ve bundan amaç, Müslümanlara gözdağı vermektir. Sonra şimdiki solcu iktidar, mevcut entegrasyon politikalarını uyguluyor. Bu politikalar, özünde Anders Fogh Rasmussen dönemindeki önceki hükümetin politikasından pek farklı değildir! İki politika arasındaki tek fark, Müslümanları tan etmeye yönelik pislik konuşmalar düzeyindedir. Hatta bu fark bile, neredeyse pislik konuşma seviyesi aynı olduğu için kaybolmak üzeredir. Bu yüzden bazılarının neslimizin çıkarını solcu partiler yoluyla gerçekleşeceğini düşünmeleri fahiş hatadır. Bu solcu partiler, solcu seçmenlerini yolda bırakmaktan asla tereddüt etmezler. Nitekim İslam'a, Nebisine, değerlerine ve davet taşıyanlara karşı kinlerini defaatle açığa vurdular. İçeride Müslümanların izlenmesine, dışarıda ise Müslüman ülkelerinin işgaline ve kanlarının akıtılmasına katılmaları da işin cabasıdır.  وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ  "Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez." [Hud 113]

Ey Müslümanlar! Bağımsız ve güçlü bir neslin varlığı, özveri, azim ve ilkelere bağlı erkek, kadın ve gençlerden oluşan bir neslin sahip oldukları ile mümkün olur.  İşte o zaman doğrudan tüm sorunlarımız ile uğraşabilir ve İslam'ı yayan, güçlü İslami şahsiyetler inşa etmek için çalışan, İslam karşıtı propagandaya göğsünü siper eden ve bütün topluma İslami davet tebliğini üslenen bağımsız kurumlar oluşturabiliriz. Etrafımıza hızla göz attığımızda, birçok sorunlar ile boğuşan bir toplumun varlığını görebiliriz. Toplumsal koşullar üzerinde büyük ölçekte hoşnutsuzluk hâkimdir. Bu nedenle Müslümanlar, toplumda etrafa ışık saçan bir güneş, samimi insanları kendilerine çeken bir mıknatıs ve gayri Müslimlerin zihinlerini açan bir pınar, müreffeh bir hayat ve sorunlar için gerçek çözümlere özlem duyanlara bir model olmalılar. Bu ise eğer bizler uyulacak örnekler olur da söz ve davranışlarımızla topluma İslami daveti taşırsak söz konusu olur.

Ey Müslümanlar! Siz bütün insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin evlatlarısınız. Emri vakiye rıza göstermek ve ona dayanmak, size yakışmaz. Maslahat olarak sanılanlar için çalışmak da öyledir. Aksine yalnızca İslam'a dayalı hedeflerimize ulaşmak için faaliyet yapmamız gerekir. Sistem ve mevcut vaka karşısında ne kadar eğilip bükülürsek, o kadar kendimizi tavizler uçurumuna yuvarlanır bulacağız. Sonra kasıtsız olarak İslam'ı kötü vakaya uygun düşecek şekilde yorumlamaya kalkacağız. İşte o zaman Allah'ın gazabını üzerimize çekeriz.  Oysa yapmamız gereken, İslam'a uygun düşmesi için vakayı değiştirmektir.  Bununla Allah rızasını kazanır ve şu emrine uymuş oluruz:  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü'ne icabet edin." [Enfal: 24]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka


H. 12 Muharrem 1435
M.  Cuma, 15 Kasım 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER