Salı, 27 Muharrem 1447 | 2025/07/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS-BA-2025-MB-TR-22 H. 25 Muharrem 1447
M. Pazar, 20 Temmuz 2025

El-Arîş’teki Yerel Halkın Zorla Göç Ettirilmesi, Kalkınma Adı Altında İşlenen Siyasi Bir Suçtur

Mısır yönetimi ‘El-Ariş Limanı’nı geliştirmekten’, onu uluslararası bir liman haline getirip Yeni Ekonomik Koridor projesine entegre etmekten dem vururken, El-Ariş’in Er Riyse sakinlerine karşı göz göre göre bir insanlık suçu işleniyor! İnsanlar, kepçe ve dozer operasyonları eşliğinde evlerinden çıkmaya zorlanıyor, kamusal yarar gerekçesiyle zorla evleri yıkılıyor. Maruz kaldıkları psikolojik baskılar ve pazarlıklar, insan onuruna yakışmadığı gibi İslam hükümlerine de aykırıdır.

Sina halkı için bu manzara ne yazık ki yeni değil. Zira bölge halkı, yıllardır devletin kendilerine kendi vatanlarında birer yabancıymış gibi davranmasına, topraklarının ellerinden alınmasına, evlerinin yıkılmasına, her türlü kamu hizmetinden yoksun bırakılmalarına, kentsel dönüşüm haklarının ellerinden alınmasına ve sivil vatandaşlar olarak değil, bir güvenlik sorunu olarak muamele görmelerine alışmış durumda. Devletin bu sistematik yaklaşımı neticesinde, bölge halkı, haklarından mahrum bırakılmış, devlet nezdinde daima potansiyel suçlu görülen, şikayetleri duyulmayan ve mağduriyetleri giderilmeyen bir “gölge bölgede” yaşamaya mahkûm edilmiştir.

Temmuz 2025 tarihli saha raporlarına göre, Mısır yönetimi, El Ariş Limanı’nın etki alanı içinde bulunan er-Rise mahallesindeki yıkım çalışmalarının dördüncü ve beşinci etabına başlamıştır. Bu aşamada, sahiplerinin onayı olmadan ikamet edilen aktif konutlar yıkılmıştır. Mülk sahipleri evlerinin önünde oturma eylemi düzenleyip tahliye belgelerini imzalamayı reddetseler de güvenlik güçlerinin baskısıyla nihayetinde evlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Hatta bazı sakinlerin, gerilimi tırmandırmamaları konusunda uyarılıp tehdit edildikleri de gelen bilgiler arasındadır.

Devlet yetkilileri, mülk sahiplerine “tatmin edici tazminatlar” veya “alternatif konutlar” sunulduğunu belirtse de, bölge halkı bu tazminatların mülklerinin gerçek değerini karşılamadığını ifade ediyor. Tazminatların ne fiyat, ne denize nazır stratejik konum, ne de on yıllardır ilmek ilmek dokudukları sosyal yaşam açısından mülklerinin karşılığı olmadığını vurguluyorlar. Dahası bu tazminatlar bir diyalogun değil bir tehdidin, bir uzlaşmanın değil tek taraflı bir zorbalığın eseridir!

Bağımsız gazetecilik raporları, söz konusu yıkım operasyonlarının, limanın askerî egemenlik bölgesine dönüştürülmesi planı kapsamında Silahlı Kuvvetler’in doğrudan denetiminde yürütüldüğünü ortaya koydu. Bölgenin “kamu yararı” olarak tasnif edilmesi, mülk sahiplerinin yasal itiraz yollarını kapatmaktadır. Dolayısıyla bu hukuki statü, beşeri kanunlar çerçevesinde devlete, mülkiyete el koyma (kamulaştırma) hakkı tanımaktadır.

Ancak burada asıl önemli olan soru, meselenin kanuni boyutu değil, şer’î boyutudur: Devletin, insanları zorla yurtlarından çıkarmaya hakkı var mıdır? Özel mülkiyetin “imar ve kalkınma” bahanesiyle kamulaştırılması şeran caiz midir? Ve Şeriat, bu şekilde planlı bir tehcire cevaz verir mi?

İslam, özel mülkiyeti, ihlali caiz olmayan üç temel dokunulmaz haktan biri olarak belirlemiştir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ؛ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ“Her Müslümanın bir başka Müslümana kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır.” İslam’da özel mülkiyet korunmuştur, dokunulmazdır. Devletin, bir insanın toprağına veya evine, kendi rızası ve tercihi olmaksızın ve açık şer’î gerekçeler bulunmadıkça el koyması caiz değildir.

Şeriatta, devletin, insanların mülkiyetini rızaları dışında ortadan kaldırmasına imkân veren “kamu yararı” diye bir kavram yoktur. Bu kavram, devleti tebaanın üzerinde konumlandıran ve toplum için “faydalı” gördüğü takdirde mülklere el koyma hakkını devlete veren Batılı kapitalist sistemlerin bir ürünüdür.

Devletin, özel mülkiyeti kamu mülkiyetine dönüştürmesi şer’an batıldır. Zira mülkiyetin türünü belirleyen devlet değil, Allah Subhânehu ve Teâlâ’dır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ“İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın.” [Şuara 183] Dolayısıyla, özel mülkiyetin kamu mülkiyetine veya devlet mülkiyetine dönüştürülmesi caiz değildir. Bu sebeple, özel mülkiyete tecavüz etmek, şer’î bir hükme tecavüz etmek demektir.

İslam, maslahat veya kamu yararı bahanesiyle mülkiyetin türü üzerinde her türlü oynamayı haram kılmıştır. Nitekim bu konuda tasarruf yetkisini yöneticiye değil, bizzat Şeriat’a vermiştir. Zira mülkün hakiki sahibi Allah’tır; insanlar ise O’nun mülkünde sadece birer halifedir (emanetçidir). Bu sebeple, onların mülkiyetine ancak şer’î bir hükümle el koyulabilir. Buna göre bir Müslüman şer’î bir yolla bir eve veya bir araziye sahip olduğunda, bir liman genişletme veya bir kalkınma projesi bahanesiyle dahi olsa, ne bir şahsın ne de devletin onun bu hakkını elinden alma yetkisi yoktur. Aksine yapılması gereken, mülkiyet hakkına saygı göstermek ve kimsenin hakkını ihlal etmeyen şeri çözümler üretmektir.

El Ariş’te meydana gelen olaylar, kapitalist sistemin en çirkin uygulamalarından birinin doğrudan bir yansımasıdır. Bu yaşananlar, aynı zamanda İslam’ın mal, mülkiyet ve yönetimle ilgili temel hükümlerinin de bariz bir ihlali anlamına gelmektedir. Kapitalist sistemde devlet, insanları birer rakamdan, toprağı ise bir yatırım fırsatından ibaret görür ve “kalkınma” yalanını, insan onurunun ve haklarının önüne koyar! Müslümanların evlerinden çıkarılması ve rızaları olmaksızın mülklerinin yıkılması, Mısır rejimine göre yasal görünse de, şer’an haramdır ve Müslümanların dokunulmaz haklarına bir saldırı ve zulüm olması nedeniyle siyasi bir suçtur.

Kaldı ki El Ariş Limanı’nın askeri egemenliğe tabi bir uluslararası limana dönüştürülmesi ve şehrin geniş topraklarının bu projeye dahil edilmesi, bu dönüşümün ardında yatan gerçek hedeflere dair ciddi soru işaretleri doğurmaktadır: Dönüşümün amacı gerçekten ekonomik kalkınma mıdır? Yoksa uluslararası projeler ve Yahudi varlığının geçmişteki vizyonları tarafından önerildiği üzere, Gazze halkının bölgeye yerleştirilmesi için yapılan bir ön hazırlık mıdır?

Sina halkının bu zulmü reddetmesi, bu haksız politikayı inkâr etmesi ve haklarını yalnızca yakarışlarla değil, aksine bu zalim sistemi kökünden değiştirmek, dini ikame edip haklarını koruyacak bir düzen kurmak için çalışarak hak arayışında bulunması farzdır.

Ey Kinane ordusundaki samimi insanlar! Sina’da gözünüzün önünde olup bitenler, dört dörtlük bir cürümdür. Ve bilin ki Allah, bu cürümden ve bu yüzden ezilen mazlumlardan sizi hesaba çekecektir! Gazze ehlini yüzüstü bıraktınız ve rejimin onları kuşatan eli olduğunuz. Allah’a yemin olsun ki rejimin, sessizliğinizi satın almak, sadakatinizi garantilemek ve karşılığında ümmeti sizinle ezmek için size birer rüşvet olarak sunduğu rütbelerin, maaşların, madalyaların ve ayrıcalıkların size hiçbir faydası dokunmayacaktır! O halde ne cevap vereceğinizi şimdiden hazırlayın, zira hesap çetindir ve şu ana dek bir azığınız da yoktur! Allah’a samimiyetle tövbe etmek müstesnadır. Bu tövbe, bu rejimi devirip halkı zulümden kurtarmayı, Mübarek toprak halkına yönelik kuşatmayı sona erdirmeyi ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslam’ı uygulamak için çalışanlara yardım etmeyi gerektirir. Tek kurtuluş yolunuz budur, ne yaparsanız yapın kurtuluşunuzun bundan başka bir yolu yoktur. Bu büyük bir şereftir; bu şerefi kimseye kaptırmayın. Acele edin umulur ki Allah tövbenizi kabul eder de dönüşünüzü güzelleştirir ve sizin ellerinizle zafer bahşeder de dünyada izzet, ahirette de şerefe nail olursunuz. Bu sözlerimizi ileride hatırlayacaksınız. Biz işimizi Allah’a havale ediyoruz.

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER