حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: No: 1446 / 101 |
H. 29 Ramazan 1446 M. Cumartesi, 29 Mart 2025 |
Basın Açıklaması
H. 1446 Yılı Şevvâl Hilalini Gözetleme Duyurusu ve Mübarek İyd’ul Fıtr Tebriki
Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd
Bismillahirrahmanirrahim Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam, gönderilenlerin en hayırlısı Efendimiz Muhammed’in, onun Âli’nin ve tüm ashabının üzerine olsun...
Buhari’nin Sahihinde Muhammed ibn Ziyad yoluyla rivayet ettiğine göre “Ben, Ebu Hurayra’yı şöyle derken işittim: Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu ya da Ebu’l Kâsım şunları söyledi: «صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ، وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَإِنْ غُبِيَ عَلَيْكُمْ فَعُدُّوا ثَلَاثِينَ»“Hilali görünce oruç tutun, hilali görünce iftar edin.Eğer hilal bulutlu bir günde görünmezse otuza tamamlayın.”
Bu mübarek pazar gecesi Şevval hilalinin gözetlenmesi sonrasında hilalin bazı Müslüman ülkelerde şeran görüldüğü saptandı. Buna göre yarın pazar günü Şevval ayının ve mübarek İyd’ul Fıtr’ın ilk günü olacaktır.
Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir, İslam ümmetinin mübarek İyd’ul Fıtr’ın en kalbi duygularla tebrik eder ve gelecek yıl devletleri kurulmuş, dinleri yüceltilmiş ve İslam ile onurlandırılmış olarak İyd’ul Fıtr’a kavuşmasını Yüce Allah’tan niyaz eder. Ayrıca şahsım, Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Başkanı, daire ve birimlerinde çalışan erkek-kadın tüm kardeşlerim adına Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Alim Ata Bin Halil Ebu Raşta’nın bayramını özel olarak tebrik ediyor ve Yüce Allah’tan, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafetin kurulması müjdesine nail olması için muvaffakiyet diliyorum.
İslam ümmetinin onlarca yıldır maruz kaldığı ve biri sönmeden diğeri parlayan, evlatlarını yok eden, canlarını alan savaşların yarattığı felaketlerin dehşet verici acısı yüreklerimizi dağlıyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze ve Batı Şeria’daki kardeşlerimize karşı devam etmekte olan barbar savaş, bu trajedilerin son halkası değildir! Ancak tüm bu acılara rağmen, büyük bir değişimin ayak seslerinin duyulmaya başladığını görüyoruz. Bu değişimle birlikte, ümmetin yaşadığı katliam ve zilletin yerini, zafer ve izzet alacak ve Allah’ın izniyle bu değişim, ümmetin yaşadığı trajedilerin sonu olacaktır.
Arap Baharı devrimlerinden, ardından gelen Aksa Tufanı Operasyonu’ndan ve suçlu Beşşar’ın devrilmesinden bu yana İslam ümmeti kaynayan bir kazan gibi ve Batı’nın dayattığı gerçeklikle çatışma halindedir. Çünkü ümmet, dayatılan bu gerçekliğin iğrenç yüzünü artık iliklerine kadar hissetmeye başlamış ve ondan kurtulma arzusu ve ateşi daha da palazlanmıştır. İslam’a yakınlığı ve bağlılığı daha da artmıştır. Öyle ki, otoritesini yöneticilerden geri almak için onlarla daha sert ve daha kararlı bir şekilde mücadele etmeye başlamıştır.
Ümmet, ajan rejimlerin boyunduruğu altında yaşamanın ağır bedelini artık iliklerine kadar hissetmiştir. Yöneticilerin, ümmetin zenginliklerini sömürgeci kafir Batıya nasıl peşkeş çektiklerine, kendisine ve davalarına nasıl ihanet ettiklerine, orduları, Filistin’i Yahudilerin pençesinden kurtarmak için harekete geçmekten nasıl alıkoyduklarına, Batı’nın dinine ve iffetine nasıl açıkça müdahale ettiğine, ümmeti zoraki Yahudi varlığına boyun eğdirme çabalarına ve normalleşme ya da ölüm arasında bir seçim yapmaya mecbur bırakıldığına tanık olmuştur. Tüm bu sahneler ve olaylar, ümmetin, İslam’ın yönetimi olmadan sömürgeleştirilmiş, hedef alınmış ve aşağılanmış bir ümmet olarak kalacağını fark etmesini sağlamıştır. Bu yüzden Hilafet Devletine ne kadar da ihtiyaç duyduğuna dair kanaati pekişmiş ve Hilafet artık bir talebi haline gelmiştir.
Allah’ın lütfuyla, ümmet artık bir yol arayışına girmiştir. Artık İslam’ı bir yaşam biçimi olarak uygulanmasının daha fazla ötelenmesini kesinlikle kabul etmemekte ve laikliği de tüm benliğiyle, açık ve net bir şekilde reddetmektedir. İşte, Şam’da ümmet, yeni yöneticilerinden Şam’ın halis ve muhlis yalnızca Allah’a ait olduğunu ilan etmelerini talep etmektedir. Diğer ülkelerdeki Müslümanlar da Şam’daki ümmeti yakından izlemekte, Allah’tan onlara doğru yolda olma ve hakkaniyet dileğinde bulunmaktadır.
Batıya gelince, ümmet üzerindeki kontrolünün en zayıf olduğu bir aşamadadır. Bu nedenle Müslümanlar ve ülkeleri üzerindeki kontrolünü daha da sıkılaştırmak amacıyla son derece vahşi ve sert politikalar izlemektedir. İşte bu yüzden, doğrudan veya vekâleten İslam ümmeti ve ülkeleri üzerine lav gibi savaşlar yağdırdığını, bu savaşların katliam işlediğini ve ülkeleri tamamen yok ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda Batı’nın, İslam coğrafyasının zenginliklerini sömürme konusunda ne denli iştahlı olduğunu da görüyoruz. Bütün bunlar, bu savaşların Müslüman topraklarındaki nüfuzunu ve ajanlarını sonsuza dek kaybetmeden önceki son dansı olduğunun bilincinde olmasından kaynaklanıyor.
Doğrudur, Batı’nın büyük bir savaş makinesine sahip olduğu, Müslümanların başına musallat ettiği ajanları olduğu, dünyadaki stratejik tesisleri kontrol ettiği, Müslüman ülkeleri gözetleyip casusluk yaptığı ve her anlarını takip ettiği söylenebilir. Ancak Batı da nihayetinde bizim gibi insandır. Allah onları kendi dertleriyle meşgul etmiştir. Nitekim bugün bunu açıkça görmekteyiz; Kalpleri paramparçadır. Biz bu toprakların insanlarıyız, Batı ise burada bir yabancı. Bu yüzden biz bu topraklarda daha güçlüyüz. Bunun da ötesinde İslam ümmeti Irak, Afganistan, Filistin, Suriye ve sair yerlerde onunla doğrudan bir çatışmaya girmiş, çabaların samimi ve uyumlu olduğu her yerde Batı’nın kırıldığını ve hüsrana uğradığını net bir şekilde görmüştür. Batı’nın bu topraklara geri dönüşü, yöneticilerin iş birliği ve ihaneti sayesinde gerçekleşmiştir; bizi bir kez daha arkamızdan hançerlemesine izin verdiler! Bu durum, bizi şu kaçınılmaz gerçeğe götürüyor: Batı, hain yöneticilerin desteği olmadan İslam ümmetiyle karşı karşıya gelemez. Bu, Hilafet’in yıkıldığı günden bugünü dek izlediği bir stratejidir. Bu nedenle, İslam ümmeti kukla yöneticilerden kurtulmalı, bu hedefe ulaşmak ve eski gücünü yeniden kazanmak için Hizb-ut Tahrir gibi samimi bir liderliğin rehberliğinde yekvücut olarak hareket etmelidir. Çünkü ümmet ile zafer arasında yalnızca çok ince bir çizgi kalmıştır.
Ey Müslümanlar! Kurtuluş an meselesi. Allah’ın size birçok yerde nasıl zafer ihsan ettiğini ve yalnızca Allah için samimiyetle çalıştığınızda nasıl üstün geldiğinizi gördünüz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: ﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ﴾“Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” [Muhammed 7] Allah’ın yardımı ve Müslüman gençlerin gayreti sayesinde, Şam, Afganistan ve Filistin’de Batı’ya yeni bir gerçeklik dayattınız. Batı, göründüğünden çok daha zayıf!
Ey kamuoyunu şekillendirenler! Ümmetinizi dar kapsamlı önerilerle ve çabalarını boşa harcayan avuntu ve meşgalelerle meşgul etmeyin. Tüm gayretlerinizi, İslam şeriatının eksiksiz ve kapsamlı bir hayat sistemi olarak uygulanmasına yoğunlaştırın. Sykes-Picot boyunduruğundan kurtulup yeniden bütüncül bir ümmet bilinciyle düşünebilmesi ve hareket edebilmesi için ümmete destek olun. Unutmayın, Batı, o birleşmiş ve güçlü ümmetin karşısında asla duramaz!
Ey güç ve kuvvet ehli! İşte karşınızda, ümmeti o muhteşem şerefe ve o sarsılmaz güce ulaştırmak, onu hain ve suçlu yöneticilerden ve kâfir sömürgecinin o aşağılık egemenliğinden sonsuza dek kurtarmak için yakaladığınız o altın fırsat! İşte Batı’nın ümmetinize, ülkenize ve zenginliklerinize karşı sergilediği o küstahlık ve suçluluğu görüyorsunuz. Öyleyse, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Ensar’ı olan selefi Salihlerinizin yaptığı gibi, geleceğin sayfalarını nurdan mürekkeple yazmak için Sa’d, Es’ad ve Useyd gibi olun. Hadi acele edin, acele edin, ey Müslüman ordularının subayları ve genelkurmay başkanları! Allah’tan başka kimseden korkmayın, zira O, kulları üzerinde mutlak hâkimiyet sahibidir ve her şeye kadirdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: ﴿إِن يَنْصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّنْ بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ﴾“Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.” [Ali İmran 160]
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Allahu Ekber ve Lillahi’l Hamd. Allah itaatlerinizi kabul etsin. Nice hayırlı bayramlara.
30 Mart 2025 Pazar gecesi, 1446 yılı Şevval ayının birinci günüdür.
Mühendis Selâhaddin Addade
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Müdürü
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |