Yahudi varlığının mübarek toprak Filistin halkına saldırısı şiddetleniyor, öldürüyor, kuşatıyor ve işkence ediyor. Yerleşimci sürüsü, bozgunculuk çıkarıyor ve insanlara saldırıyor. Mescid-i Aksa baskınları yoğunlaştı ve küstah bir hal aldı. Filistin halkı ve çocukları, Yahudi varlığına kahramanca ve cüretçe karşılık veriyor. Filistinli gruplar ise, Cezayir rejiminin himayesinde “Cezayir Bildirisi” adı altında yeni bir uzlaşmayı imzalamak için Cezayir’de bir araya geliyorlar!

Filistinli grupların Cezayir’de vardığı anlaşma ve uzlaşma, sadece absürt yönetimin ve hastalıklı yaklaşımın devamından başka bir şey değildir. Bu yaklaşım Filistin davasını ve halkını sıkıntıya sokmuş, yok olmasını ve kötüleşmesini sağlamıştır. Filistin halkı, bahsi geçen usandırıcı veya tekrar eden sahneye önem vermiyor. İçerik ve hükümleri açısından Cezayir Bildirisi, Oslo Anlaşması’ndan doğan yıpranmış otoritenin listelerini sağlamlaştırmak, Ulusal Konsey ve Filistin Kurtuluş Örgütü gibi ölü cesetleri yeniden diriltme girişimlerinden başka bir şey değildir. FKÖ, kuruluşu, yürüyüşü, parası ve varlığı açısından Filistin ve davası için bir felakettir, ödünün, aşağılamanın ve ihanetin sembolüdür. Filistin halkının temsilcisi olduğunu iddia etse de Filistin halkını ümmetinden koparmış, Filistin sorununu sömürgeci cani büyük güçlerin kucağını atmıştır.

Bahsedilen bölünme aslında grupların Filistin halkından ve grupların birbirinden kopması demektir. Çünkü Filistin halkının, düşmana bakışı tektir. Filistin’den vazgeçilmesine, ihanete ve Yahudi varlığı ile koordinasyona karşı tutumu tektir. Kahraman çocuklarına, şehitlerine, annelerine ve Mescid-i Aksa sevgileri tektir. Uluslararası toplum ve uluslararası yasalar olarak adlandırılan yanılsamanın saçmalığı konusuna bakışları aynıdır. Bu toplanan grupların istekleri aynıdır, çıkarlarına göre konumlarını yeniden düzenliyorlar. Sömürgeci büyük güçlerin belirlediği görev ve hain rolü kapsamında FKÖ ve otoritenin şemsiyesi altında toplanıyorlar.

Son olarak Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” ^{[Ali İmran 103]} Defnedilmesi gereken kurumları canlandırmaya dayalı anlaşmaların saçmalığından bahsetmek, yakıtı Filistin halkı ve çocukları olan bir çatışmanın devamı etmesi gerektiği anlamına gelmez. Her Müslümanın kanı, malı, canı ve onuru diğer Müslümana haramdır. Allah’ın ipine ve Şeriatına sımsıkı bağlanmak gerekir. Allah’ın helal ve haramına bakış, her türlü ihanet ve ödünü reddetmeyi gerektirir. Önde gelen büyük güçlerin belirlediği uluslararası yasalara başvurmak, Amerikan iki devletli çözümü gibi Yahudi varlığını yerleştirmek anlamına gelir. Cezayir rejimi de dâhil olmak üzere komplocu ajan rejimlerden ziyade ümmete yönelmelidir. Ajan rejimlerin tek endişesi, Filistin davasının tasfiyesidir. Ümmetin güçleri ve orduları, Filistin’i, halkını ve Mescid-i Aksa’yı kurtarma görevini üstlenmelidir. Bu, şeri olarak tüm Müslümanların boynunun borcudur. Otorite ve gruplar çaresizlik döngüsü içinde debeleniyorlar. Ümmete ve uyanışına yapılan çağrı, Allah’ın zaferine çağrıdır. Batıla, yanılsamalarına ve uluslararası kanunlara çağrıdan çok daha iyi ve etkilidir. Bin uzlaşma ve anlaşma, Filistin halkının durumunu ve davasını zerre kadar değiştirmez. Bakış ve anlayış, İslam esasına göre olmalıdır.

إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez”^{[Rad 11]} Allah’ın dosdoğru yolunda yürünmedikçe kötüleşme devam edecektir.

وأَنَّ هَٰذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” ^{[Enam 153]}