Bir süre önce Fransa'nın başkenti Paris'te tabloid hiciv dergisi Charlie Hebdo'nın bürosuna yapılan ve on iki kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından -sağduyulu davranarak hakaret karikatürlerini yayınlamama yerine- derginin editöryal ekibi, yedi milyon basarak karikatürlerin baskı sayısını iyice arttırdılar. Piyasaya çıkmasının ardından bu özel baskı birkaç saat içinde tükendi. Charlie Hebdo'nun editöryal ekibi, şiddet veya terör tarafından yıldırılamayacaklarını ve boyun eğmeyeceklerini dünyaya göstermek amacıyla kasten karikatürleri yeniden yayımladıklarını belirtti. Saldırıyı barbarca kabul ederek kınayan ve Fransa'nın Paris kentinde düzenlenen büyük mitinge katılan bir dizi Batılı liderler de dâhil olmak üzere kamuoyu tarafından bu karar yoğun destek gördü. Charlie Hebdo tarafından Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e yapılan hakaret, daha önce Danimarka Jyllan Posten ve diğer bazı Batılı medya tarafından yayımlanmıştı. Her zaman bunlar, karikatürleri çizme ve yayımlamanın ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu savunuyorlar. Batılı medya tarafından Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e yapılan hakaret bize şu iki şeyi gösteriyor: Birincisi: Batının ikiyüzlülüğü. Eğer onların ifade özgürlüğü prensiplerine bağlılık ve sadakatleri doğruysa, o zaman neden Fransız Müslüman kadınlarının peçe takmaları yasaklandı? Bu da bir ifade özgürlüğü değil mi? Ayrıca ifade özgürlüğü, sadece Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakarete mi özeldir? Biri bir Yahudi'ye hakaret etse, hemen antisemitizm olarak yaftalanarak cezalandırılacaktır. İkincisi: İslam ümmetinin zayıflığını gösteriyor. Şuan sayıları 1,6 milyardan fazla olan İslam ümmetinin, bu iğrenç eylemler tekrar tekrar meydana geldiği halde kutsal Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakarete direnemediğini kanıtlıyor. Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir / Endonezya birkaç şehirde mitingler düzenledi ve bu mitinglerde şunları dile getirdi:

1- Charlie Hebdo'nun editöryal ekibi ve Fransa hükümetinden şuan ve gelecekte Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e karşı yapılmış ve yapılacak her türlü hakaretin durdurulması talep edildi. Ayrıca yayınlanan Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakaret karikatürlerinin 7 milyon yeni baskısının derhal piyasadan toplatılması istendi.

2- Suçluların Müslüman olmaları durumunda ölümle, Yahudi veya Hıristiyan Gayrimüslimlerinden olmaları durumunda ise, tövbe etmedikleri ve Müslüman olmadıkları sürece onların da ölümle cezalandırılmaları talep edildi. İslam'ın şeri hükmü budur. Nitekim Şevkani, İmam Şafii ve İmam Hanbeli
Emirül müminin Ali RadiyAllahu Anh'dan şöyle dediğini rivayet ettiler:

أَنَّ يَهُودِيَّةً كَانَتْ تَشْتُمُ النَّبِيَّ وَتَقَعُ فِيهِ، فَخَنَقَهَا رَجُلٌ حَتَّى مَاتَتْ، فَأَبْطَلَ رَسُولُ اللَّهِ دَمَهَا "Bir Yahudi kadın, Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile alay edip hakaret etti. Bunun üzerine bir kişi ölünceye kadar onun boğazını sıktı. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem de o Yahudi kadının kanının heder olduğunu söyledi." ^{[Ebu Davud]}

3- Bütün İslam ümmetine de çağrımız şudur ki Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in onurunu savunmak için el ele omuz omuza birlikte çalışmaları gerekir.

4- İslam ümmeti, insan hakları, laiklik ve liberalizm gibi gayri İslami ideoloji veya doktrini şiddetle reddetmelidir. Çünkü Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakaret karikatürlerinin dayanağı ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğünden dolayı bu tür iğrenç eylemler kontrol edilemiyor. Ayrıca İslam ümmeti, ciddiyetle Hilafetin kurulması için çalışmalıdır. Hilafet, önemli ölçüde her türlü aşağılanmaları sona erdirecek. Tıpkı Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hakaret içerikli tiyatronun Voltaire tarafından sergilenmek istenmesi üzerine Fransa ve İngiltere'ye ültimatom veren Halife Abdülhamit gibi hem İslam hem de İslam ümmetinin onurunu koruyacaktır. Bu şeytani tiyatro derhal durdurulmadığı takdirde İngilizlere karşı cihat ilan edeceğini söyleyen Halifenin bu sert tutumu karşısında İngilizler geri adım atarak Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in onuru korunmuştu.