Leicester’deki son gerginlikler, aşırı sağ faşist Hindutva doktrinine bir kez daha ışık tuttu. Leicester’deki saldırılar, topluluklar arası gerilime veya bir kriket maçına bağlanamaz. Nitekim iklim değişikliği de yünlü kazak giyilmesine bağlanamaz. Bu olayların görmezden gelinemeyecek bir arka planı vardır.

Leicester’deki Hindu ve Müslüman topluluğu, 1960’lardan beri sorunsuz bir şekilde bir arada yaşıyor. Hindu ve Jain topluluklarının yerel tapınakları, Hindutva’nın körüklediği şiddeti kınadılar.

Gerginliklerin gerçek nedeni, yerel değil, dışsaldır. Nedeni, RSS’nin benimsediği ırkçı Hindutva düşüncesidir. RSS, İslam’a ve diğer dini azınlıklara karşı nefreti yayan Hintli bir paramiliter örgüttür. RSS ve Hindistan hükümetindeki destekçileri, Hindistan’daki dini azınlıklara karşı şiddeti teşvik ediyorlar, isyanları, katliamları ve terör eylemlerini kışkırtıyorlar. RSS çeteleri, Hindistan’da birçok Müslümana saldırdılar, linç ettiler, camileri, başörtülü kadınları ve Müslüman işletmeleri hedef aldılar. RSS, Büyük Hindistan düşüncesinden esinleniyor. Amaçlarına ulaşmanın en iyi yolunun, İslam’ı ve Müslümanları Hindistan’dan kovmak ve topraklarını günümüz Hindistan sınırlarının ötesine taşımak olduğuna inanıyorlar. “Müslümanların gidebileceği sadece iki yer var: Ya Pakistan ya da Kabristan.” Hindutva’nın hedeflerini özetliyor. RSS örgütünü Mussolini’nin faşizminden ve Filistin’deki Siyonist projeden esinlenen kişiler kurdular. RSS, Hindistan sokaklarında uyguladığı baskılarla yetinmeyip Hindu fobi sis perdesi altındaki bu faşizmi Britanya sokaklarına ihraç etmeye çalışıyor.

İkinci olarak şunu belirtmekte fayda vardır, nasıl Siyonizm’in Yahudilikle çok az ilgisi varsa (ilk liderlerin çoğu ateistti), Hindutva’nın da Hinduizm öğretileriyle çok az ilgisi vardır. Aslında birçok Hindu, Hindutva’nın hedeflerine şiddetle karşı çıkıyor.

Hindutva’nın Pakistan, Suudi Arabistan veya İran gibi ülkelerin azınlıklara yönelik muamelelerine atıfta bulunması, dikkatleri başka yöne çevirmektir. Çünkü bu ülkelerin hiçbiri İslam’ı uygulamıyor. Sistemleri de İslami değildir. Tek kaygısı ülkeyi yağmalamak olan politikacılar Pakistan’ı soyuyorlar. İran ve Suudi Arabistan rejimleri ise Ortadoğu’da mezhepsel gerilimleri körüklemekle daha çok ilgileniyorlar. Hepsi bunu İslam’ın değil Batılı sömürgecilerin yararına yapıyor.

Bugün Leicester, dünyadaki ilkeli Müslüman liderliğin eksikliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Hindistan Yüksek Komisyonu ve yerel liderler, kendi ırkçı çıkarlarını savunurken, Modi rejimi de dikkatleri Hindutva hedeflerine yönelik alçakça desteğinden saptırmak için İngiliz müesses nizamındaki etkisini kullanıyor. Ancak İslam ümmetinin dünyada Müslümanları ve İslam’ı savunmaya istekli liderliğinin olmadığını görmek gerçekten acı vericidir.

Leicester’deki Hindutva ajitasyonunun arkasında kimin olduğunu sorgulamak gerekir? Sahnelenmiş bir oyuna benziyor, bu yüzden bundan kimin fayda sağladığını sormamız gerekiyor. Müslüman toplulukları kışkırtmak için mi yapıldı? Hindistan’daki Hindutva hükümetinin açıklanmamış bir gündem için mi düzenlendi?

Ayrıca, bunun olmasına NASIL izin verildi? Yüzleri maskeli silahlı haydutlara nasıl müsaade edildi? Görgü tanıklarının iddia ettiği gibi polis neden ele geçirilen silahlar hakkında açıklama yapmadı?

Müslümanların, tuzaklarına düşüp yanlışlıkla amaçlarına hizmet etmemek için Hindutva planlarının farkında olmaları gerekir. İslam bize kendimizi, zayıfları ve mazlumları savunmayı öğretir, ancak intikam için sıradan vatandaşlara saldırmayı yasaklar. Müslümanın gayrimüslim vatandaşların kanına, malına ve haklarına saldırmasını yasaklayan İslami deliller, İslam’ı sorun olarak gören Hindutva anlatısının yalan olduğunu ortaya koyuyor. Tarih, Müslümanların Yahudileri, Hristiyanları ve hatta Hinduları koruduğuna dair hikâyelerle doludur. Müslümanlar Yahudileri birçok kez Hıristiyan vahşetinden kurtarmışlardır. Hindistan’da yüz milyonlarca Hindu’nun varlığı, Müslümanların diğer tüm dinleri zorla yok etmeye çalıştıkları iddiasını tamamen yalanlamaktadır.

Laik demokrasiler, Allah’ı siyasetten dışladılar, yine de sorunları her geçen gün büyümeye devam ediyor. 2022’de inatçı laiklerin, bugün karşılaştığımız büyük sorunların hiçbirine verecek cevapları yok. Irkçılık gittikçe yaygınlaşıyor, Hindistan’ın yanı sıra Avrupa ve Amerika’da ‘Alt’ ve aşırı sağın büyümesi bugünkü siyasetin iflas ettiğini gösteriyor. Aydınlanmış çözümler yerine ahlaksız Vandalizm’i, bariz gerçekler yerine hükümetin kısır döngüsünü, toplulukları birleştirmek yerine bir ırk grubunu diğerine karşı destekleyen hükümet ajanlarının müdahalesini görüyoruz.

Hindutva ve Siyonizm gibi bölücü laiklik veya nefret dolu dünya görüşlerinin yegâne alternatifi, samimi bir İslami liderliğin kurulmasıdır. Sadece Nübüvvet metodu üzere İslam Hilafeti, farklı toplulukları bir araya getirecek değerlere, çözümlere ve tarihi geçmişe sahiptir. Birlikte refah ve barış içinde yaşamışlardır. Küresel olarak bu liderlik kuruluncaya kadar yeni vatandaşlık yasalarıyla zaten ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Britanya’daki Müslümanlar, kurtların önüne atılmaya devam edeceklerdir.

الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإسْلامَ دِينًا  “Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum” ^{[Maide 3]}