بسم الله الرحمن الرحيم
Özbekistan’daki Zorba Kerimov Rejiminin Yeni Cürümleri
Bu yılın Mart ayında yapılan seçimlerde, İslam Kerimov’un yeniden Özbekistan Cumhurbaşkanı seçilmesi hiç de sürpriz olmadı. Bu seçimleri en ince detayına kadar analiz eden birçok uzman, farklı uluslararası ve yerel medya, Kerimov’un bir dönem daha cumhurbaşkanlığına seçilmesinin açıkça anayasanın bir ihlali olduğunu söylediler. Yine de tüm dünya buna sessiz kaldı, hatta Kerimov rejiminin demokratlığını kutladılar! Dünya, Kerimov rejiminin birçok suçunu görmezden geldi. Örneğin Andican’da siviller üzerine açılan ateşe, muhalefetin tasfiyesine, fikri bazda muhaliflerin sindirilmesine, başörtü ve sakalın yasaklanmasına, memurlara namaz yasağı getirilmesine, camilerin çocuklara kapatılmasına ve toplu Ramazan iftarlarına yasak konulmasına göz yumuldu. Diğer yandan Özbek rejiminin cezaevi ve hapishanelerde uyguladığı işkenceler görmezden gelindi. En son bu rejim tarafından işlenen vahşet hakkında 159. madde uyarınca dini nedenlerden ötürü ceza alan mahkûmların birinden bize bir mektup ulaştı. Biz de yapılan diğer zulüm ve çirkefliklerin farkına varılsın diye haksız yere hapishanelere atılan bu kimselerin sesini dünyaya duyurmak gerektiğini düşündük. Bize ulaşan mahkûmların mektubunun metni şöyledir:
“Biz, Kaskaderya vilayeti Kosan şehrinde bulunan 64/51 nolu cezaevinde yatan Hizb-ut Tahrir üyeleriyiz. Özbekistan yöneticileri, bu cezaevini Navosk vilayeti Zarafşon şehrinde yer alan 64/48 nolu cezaevine benzer bir yapıya dönüştürmek için çırpınıyorlar. Özbekistan rejimi, mahkûmlara, özellikle Hizb-ut Tahrir üyelerine karşı insanlık dışı enva çeşit işkence yapmaktadır. Hatta bunun için rejim, devlet yanlısı işkenceci mahkûmları bu cezaevine nakletti. Hükümetten aldıkları emirleri uygulayan ve hükümet adına pis işler yapan bu mahkûmlar, Zarafşon şehrindeki 64/48 nolu cezaevinden Kosan kentindeki 64/51 nolu cezaevine nakledildiler. Nakledilen bu mahkûmlar, 19 Eylül 2015’de cezaevi yönetiminin denetimi ve gözetimi altında devlet karşıtlarına şantaj yapmaya, işkence etmeye, aşağılamaya ve alay etmeye başladılar. O kadar ki çoğu zaman ölümle sonuçlanabilecek işkenceler bile yaptıkları oldu... Sonra nakledilen bu işkenceci mahkûmlar, 25 Eylül 2015’de 64/51 nolu cezaevini “siyah bölge” olarak ilan ettiler. Bu kavram, suçlu fikirlerin egemen olduğu bölgeleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Amaç, hükümetin işlediği cürümlerden dikkatleri sarfı nazar etmek ve o bölgede olup bitenleri farklı eğilimlere sahip mahkûmlar arasında çıkan çatışmanın acı verici bir sonucu olarak göstermektir. Hâlbuki cezaevine nakledilen mahkûmların devlet yanlısı oldukları bilinmektedir. Daha doğrusu onlar, devlet destekli suç çeteleridir. Bunların yaptığı diğer herhangi bir suç çetesinin yaptığından daha çok kötüdür. Bu hapishaneye nakledilmelerinden bu yana devlet yanlısı suç çetesi bu mahkûmlar, Hizb-ut Tahrir’in sebatkâr üyelerinin iradesini kırmak için çalıştılar. Bu yüzden özellikle Andican’lı Kazakova Ahmed Can’ın ayaklarını bile kırdılar... Hatta akrabaları kendisini ziyarete geldiğinde, devlet yanlısı suç çetesi bu mahkûmlar, ondan eşini boşamasını istediler. Ama o bunu katiyen reddetti. Aldıkları bu keskin yanıtla neye uğradıklarını şaşıran suç çetesi mahkûmlar, 64/51 nolu cezaevi yönetiminin yardım ve işbirliğiyle 5 Ekim’de Ahmed Can’ın karnını bıçakla yardılar... Kaldı ki cezaevi yönetimi dahi devlet yanlısı suç çetesi mahkûmların kontrolü altındadır. Bu mahkûmlar, 159. maddesi uyarınca dini nedenlerden ötürü mahkûm olanlara, özellikle Hizb-ut Tahrir üyesi mahkûmlara karşı barbarca, vahşice işkenceler yapıyorlar. Tecrit odasına atılan Hizb-ut Tahrir’limahkûmlar, orada her türlü aşırı işkence ve aşağılamaya maruz kalıyorlar. Eller ve ayakları vahşice kırılıyor. Bununla da yetinmeyen suç çeteleri, ailelerin mahkûmlar ile görüştüğü odaya küstahça ve edepsizce giriyor, parazit yapıyor ve onları incitiyorlar. Hem de tüm bunlar, cezaevi idaresinin bilgisi dâhilinde cereyan ediyor.”
Biz, Özbekistan hapishanelerinde 6000’den fazla Hizb-ut Tahrir üyesi olduğunu hatırlatmak isteriz. Birçoğu da 1999’dan beri yani yaklaşık 16 yıldır cezaevlerinde yatıyorlar. Mahkûmiyetlerini tamamlayanlar ise, yasadışı bir şekilde Özbekistan devleti tarafından cezalarının ikinci, üçüncü, dördüncü kez uzatılmasıyla karşı karşıya kalıyorlar... Kaldı ki bu, sadece erkekler için geçerli değil. Müslüman kadınlar da Kerimov cezaevlerinde aynı kaderi paylaşıyorlar. Öte yandan biz, tüm dünyaya açıkça şunu ilan ediyoruz ki bu suçlar, Allah’ın izniyle bu dünyada cezasız kalmayacaktır. Ahiret azabı ise daha şiddetli ve daha korkunçtur... Ayrıca bu suçlar, İslam’ı hayat sahasına koymak için çalışan Hizb-ut Tahrir’in sebatkâr, sabırlı ve başı dik üyelerini davalarından asla alıkoymayacaktır. Hizbin gençleri, Allah’ın zafer ve dininin izzetinin yakın olduğuna inanıyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ“Allah’ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.”[Tevbe 32]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Özbekistan
H. 15 Muharrem 1437
M. Pazartesi, 09 Kasım 2015