بسم الله الرحمن الرحيم
Tunus'taki Şiddet Kimin Çıkarınadır?!
Tunus, Allah'ın haram ve korunmuş kıldığı dokunulması caiz olmayan kanların ve malların mubah kılındığı suni büyük bir şiddet dalgasıyla kasıp kavruluyor. Bazı mücrim habis eller, Müslümanları hadlerine bağlı kalmada Allah'a olan ahitlerini unutturan kör bir fitnenin içerisine sürükleyene kadar bu hususta uzun zaman istikrarlı bir çizgi takip etmişlerdir. Geçici hükümet, insanları gerçek değişimde istenilen umudu hatta köhneleşmiş döneme ve utancına karşı ayaklanmayı temsil ettiğine ikna etmeye çalışmasının ardından ağır bir başarısızlıktan başka bir şey elde edemedi. Hatta insanlar, bu hükümetin başında insanların üzerinde ağır bir yük olan Zeynel Bin Ali'nin olduğu eski rejimin yeniden teşkili olduğunu açıkça gördüler. İnsanlar, boğucu durumlara, öldürücü şartlara ve yabacıların çarkına bağlantılı politikalara karşı ayaklanınca rejimin bu yeni varisleri, etrafını sarmak ve istikametinden saptırmak için insanların ayaklanmasını suni bir rıza ile kapıverdiler. Ta ki ayaklanma, fesadın toptan kökünü kazıma, ülkenin idare edildiği politikaları söküp atma ve insanların hayatının seyrini kalpleri mutmain kılacak ve Rablerini razı edecek şekilde dizayn edecek ümmetin dininden kaynaklanan yeni politikalar belirleme gayesine ulaşmasın.
İnsanlar sakinleşti ve bazıları, bu geçici hükümete değişim ümidiyle geçici olarak rıza gösterdi! Çünkü onlar, değişimin bir gün ve bir gecede meydana gelmeyeceğine ikna edildiler. Dolayısıyla bu durumda değişimi gerçekleştirmesi ve değişimin alt zeminini hazırlaması için hükümete zaman verilmesi kaçınılmazdı. Ancak o, insanların istediğini istemeyen bir hükümetti!! Hatta o, insanların istediği şeylerle tamamen aksi bir yönde hareket ettirilmekte olup insanlar, yalan vaatlerinin gerçekleştireceği bir serabın peşinde koşuşturuyorlardı. Bununla birlikte sabırlarının tükendiği ve umutlarını yitirdikleri bir noktaya gelmişlerdi. Onlardan kimileri, her şeyini yitirmişti. Geçici hükümet ise tüm yaşanalar karşısında, "güvenlik aveneleri" ile insanlar arasında girilen müsabakada hakem rolü oynamakta olup insanların, ülkeyi tekrar ülkemizin yakın tarihinde birçok kez olduğu gibi ayaklanma bayrakları altında sömürgecilere teslim edecekleri ümitsiz yeni bir döneme girmesiyle sonuçlanacak şekilde topu yuvarlayıp ortaya bırakmaktan başka ne bunlara ne de onlara verecek bir şeyi vardı. Zira Müslümanların beldeleri, Ebi Cehil'in perçeminin erişemediği günahkar ve yalancı devrimler tepsisinde sömürgeci kafir düşmanlara sunulmuş olup (el-Fatih) devrimi bize hiç de uzak değildir!
Şu halde insanların haklarına zarar veren, kanlarını ve mallarını mubah kılan bu şiddet dalgası bizzat geçici hükümetin çıkarınadır. Çünkü o, insanları Rablerini razı edecek şekilde siyaset etmek istemiyor. Dahası o, insanları ülkelerini koruyacak, maslahatlarını gerçekleştirecek şekilde siyaset etmeyi istemenin yerine otoritedeki bekasının devamlılığını sağlayacak olanın Allah'ın değil de önce Batının sonra ümmetin rızası olduğunu zannederek Dünya Bankası ile IMF'nin şartlarını ve Hillary Clinton'un talimatlarını geçekleştirmeyi istemektedir!!
Bu ülkedeki akıllı olan herkes, söylediklerimizi anlamasına ve hissetmesine rağmen neden bu hükümet, birçok eski durumu pekiştirmek istiyor ve yalancılıkla kendisinin bir devrim hükümeti olduğunu iddia ediyor. Acaba akil kimseler, bu hükümetlerin ümmeti siyaset ettikleri cürüm politikalarını haklı çıkarmak için Arap ülkelerindeki tüm istihbarat birimlerinin, şiddet ürettiklerini ve bunları İslam esasına göre siyaset yapmak isteyen İslamî hareketlere yaftaladıklarını görmüyorlar mı? Keza bu cürüm politikalarından maksatlarının, ümmetin ve gerçek temsilcilerinin yapıcı siyasî faaliyette bulunmalarını engelleyerek güvenliğin korunması ve bununla oynayanlarla mücadele edilmesi gerekçesi altında sahtekarlığın pazarlanmasına ve ümmetin içerisindeki hak sözün susturulmasına yardımcı olacak bir dekor olması için bunu hükümetin ve türetilmiş partilerin tekeline vermek olduğunu görmüyorlar mı? Nitekim Cezayir, Mısır, Irak, Lübnan ve diğer yerlerdeki rejimlerin makamlarınca türetilen şiddet olayları sonucunda ortaya çıkanlar, bunun en açık kanıtıdır. Ta ki insanlar, şiddetin kızışması sonucunda "Yeter ki beni kurtar canımı al" durumuna ulaşmalarının ardından yüksek taleplerinden vazgeçsinler ve küçük taleplere dönsünler.
İşte tüm bunlardan dolayı bu hükümete, Allahuteala'nın şu kavlini hatırlatırız: مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا "Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur." [el-Maide 32] Şayet hükümet, insanların tekrar uykuya dalacağı, zafiyeti ve zilleti kabulleneceğine dair bahse girmek isterse bunu bir daha düşünmelidir. Çünkü insanlar, bugün daha önce bilmedikleri putları yıkmak olan yeni bir teknik öğrendiler. Şayet yeni bir uyku dönemi için bahse girecekse bunu hayal bile etmesin. Çünkü insanlar, ümmetin düşmanlarının icat ettiği hükümetlerin elinden bir şey içerken artık onlara güven duymayacaklardır. Ümmete ise deriz ki: Bu şiddet dalgasının maksadı, başarılarınızın etrafını sarıp sarmalamaktır. O halde dikkatli olun, Müslümanların kanları ile mallarını mubah kılanların güvenlikleriyle oynayan karanlık ellerin ve mücrimlerin şanını yüceltmeyin. Ve şunu iyi biliniz ki gerçek hayatınız, tüm işlerinizi insanları İslam'la yöneten ve insanlara Allah'ın şu nidası ile nida eden bir devlet altında Allah'ın dini üzerine ikame etmekte yatmaktadır:
أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلاَ يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ اْلأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ "İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu fâsık kimselerdir." [el-Hadîd 16]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
H. 6 Cumâde’s Sânî 1432
M. Pazartesi, 09 May 2011