بسم الله الرحمن الرحيم
Basın Açıklaması BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Sudan Hükümetinden Daha Fazla Bağımlılık ve Sadakat İstiyor
Sudan ziyaretinin bitiminde BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Sayın Rashida MANJOO, basına yaptığı açıklamada "Bu ziyaret için yaptığı davetten dolayı Sudan hükümetine teşekkür ediyorum. Ancak onca yasa, politika ve programlara rağmen kadına yönelik şiddet hâlâ endişe verici boyuttadır. Kadın ve kız çocuklarının büyük bir kısmı, devlet ya da diğer kesimler eliyle eşitsizliğe maruz kalıyorlar." dedi ve kadınların sünneti, kızların erken evliliği üzerinde durdu. Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadın Kolları olarak biz, bu gerçek karşısında şunları belirtmek isteriz:
Birincisi: Hükümetin, BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü'nü Sudan'ı ziyarete davet etmesi, Batılı insan hakları yasalarına tam sadakat ve bağlılığı kanıtlamak içindir. Hükümet, bunun için gerekli tüm hazırlıkları yaptı ve insan haklarına bağlılığını dünyaya göstermek için elinden gelen çabayı gösterdi. Bu yüzden Raportör, hükümet tarafından alınan bir dizi yasal önlemlere işaret etti:
1- Kadına karşı ayrımcılığı önlemek, hayatın her alanında kadını eşit görmek ve kadının siyasete katılım oranını %30 çıkarmak için 2005 yılında çıkarılan yasanın 10. ve 15. Maddesine.
2- Hükümet tarafından kurulan ve dokuz eyalette şubesi olan kadına karşı şiddetle mücadele birimine. Cinsiyet sorunları hakkında valilerin danışmanları ve birçok eyalette 152 sayılı Güvenlik Konseyi kararına ilişkin özel komitelere.
3- İçişleri Bakanlığı, 2005 yılından bu yana kademeli olarak polis hizmetinin bir parçası olarak Çocuk ve Aileyi Koruma birimleri kurdu. Her Bakanlık ve ulusal Komite bünyesinde cinsiyet iletişim noktaları bulunuyor.
Tüm bu çabaları, hükümet tarafından onaylanan uluslararası yasalar belirliyor. Buna rağmen yine de -Raportörün görüşüne göre- devlet tarafından kadınlara karşı ayrımcılık uygulanıyor. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَنِ الْتَمَسَ رِضَا اللَّهِ بِسَخَطِ النَّاسِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، وَأَرْضَى النَّاسَ عَنْهُ، وَمَنِ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللَّهِ سَخَطَ اللَّهُ عَلَيْهِ، وَأَسْخَطَ عَلَيْهِ النَّاسَ "Kim halkın öfkesi pahasına Allah'ın rızasını ararsa, hem Allah ondan razı olur hem de insanları ondan razı eder. Kim de Allah'ın gazabı pahasına insanların rızasını ararsa, hem Allah ona gadaplanır hem de insanlar ona gadaplanır." Bu çabalar, eğer İslam'ın hükümlerinin uygulanması için sarf edilmiş olsaydı, Allah Subhânehu ve Teâlâ o çabaları boşa çıkarmaz ve bu çabalardan dolayı inanan bir kavmin onurunu yüceltirdi. Ama bu yöneticiler, yere çakılıp kaldılar ve kâfirlere dayandılar. Düşman ve onun rejimlerinin çıkarları için ileri savunma hattı oldular. Erken evlilik ve sünneti suç saydılar, kadına yönelik şiddet uygulanmasını affedilmez bir suç olarak gördüler.
İkincisi: Bu ziyarette örneğin yoksulluk, açlık, cehalet, iltica ve sıkıntılar gibi kadınların gerçek sorunları gündeme gelmedi. Zira bazı kamplar, asgari yaşam ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Ziyarette bu gerçekliğe yol açan faktörler de ele alınmadı. Oysa bu rezil gerçek, her gün, hatta her saniye bir kadının hayatına mal oluyor. Sonra hükümetin bu olguları azaltmak için ortaya koyduğu çabalar nelerdir. Evet, bu gerçekler gündeme gelmedi ve gelmeyecektir de. Çünkü kâfir Batının uşağı olan BM, sözde Üçüncü Dünya hükümetlerinin, bu alanda kendilerine tevdi edilen rolü ifa ettiklerini biliyor. Kuşkusuz o rol de kapitalist sistemlerin uygulanması için çaba sarf etmektir. İnsanlığın, özellikle de kadınların sıkıntılarının doğrudan ve tek nedeni kapitalist sistemlerdir.
Üçüncüsü: Hükümetin, bizim Müslüman kadınlar olduğumuzu bilmesi gerekir. Biz, Batılı kanunların bize empoze ettiklerine asla güvenmeyiz. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَلا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لا تُنْصَرُونَ "Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez." [Hud 113] Biz, Müslüman kadını Hanif dinin hükümlerinden uzaklaştıran bu kanunları reddetmek için kadınları bilinçlendirme konusunda elimizden gelen tüm çabayı sarf edeceğiz. Biz, idealler, değerler ve ahlaktan yoksun küfür Hadâratı ile toplumu bir canavara dönüştürmek için toplumu yıkan Batılı değer ve kavramların toplumda yaygınlaşmasını asla kabul etmiyoruz.
Sudanlı Müslüman kadınlar, inandıkları akide ve dinin hükümleri ile onur ve gurur duyuyorlar. Zerre kadar ondan ödün vermezler. Onlar, kalkan olan, kendilerini kâfirlerin şerrinden ve komplolarından koruyan imamın gölgesi altında yaşamanın özlemini çekiyorlar.
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "O gün Allah'ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir." [Rum 6-7]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
H. 10 Şa'bân 1436
M. Perşembe, 28 May 2015