بسم الله الرحمن الرحيم
Şu Çektiğiniz Zulmün ve Fesâdın Müsebbibi Amerika'dan Kurtulun, Ey Müslümanlar!
Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurdu: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." [Âl-i İmrân 118]
Hiç kuşkusuz Batılı sömürgecilerin İslâm'a nefretlerinin düzeyi, tüm sınırları zorlamaktadır. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e saldıran karikatürlerin yeniden yayınlanması, Yahudi varlığının Filistin Müslümanlarına yönelik katliamlarına sessiz kalınması ve Kur'ân-il Kerîm'i suçlayan filmler yapılması, Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yönelik bu Haçlı nefretin yalnızca birkaç örneğidir.
Batılı güçleri, halkı Müslüman devletlerin en güçlüsü olan Pakistan'ın işlerine faal olarak karışmaya, gerek büyük şehirlerde bombalar patlatmak şeklinde, gerekse Belucistan ve kabile bölgeleri gibi yerlerde sanal iç savaşlar şeklinde, ülke içerisinde benzersiz bir kaos ve katliam ortamı şekillendirmeye zorlayan da İslâm'a yönelik bu düşmanlıktır.
Bunun içindir ki Amerika, son yedi senedir, bu bölgede İslâm'a ve Müslümanlara karşı bir savaş başlatmıştır. Ne hazindir ki içler acısı durum, Amerika'nın sürekli bizâtihi Müslümanlara karşı Müslümanların kuvvetini kullanmayı alışkanlık haline getirme raddesine varmıştır. Kabile bölgelerinde, Svat ve Belucistan'da da böyledir, Lâl Mescid katliamında da böyledir, Afganistan istilâsına verilen lojistik destekte de böyledir.
Pakistan'da istikrarsızlık ve kan gölü ortamı oluşturan muhakkak Amerika'dır. Öyle ki aynen geçmişte Ortadoğu'da, Orta ve Güney Amerika'da ve Afrika'da yaptığı gibi, müdâhalesini haklı çıkarabilmektedir. Amerikalı yetkilileri sevinçten ayağa kaldıracak derecede, sözde İslâm'ı isteme suçundan ötürü Müşerref'in Lâl Mescid'e saldırması, mâsum erkeklerin ve kızların kanlarını akıtması işte bundandır. Nitekim İçişleri Bakanı Hamid Navaz bu açık gerçeği, Amerika'nın bugün ülkedeki kaos ve çatışmada eli olduğunu söyleyerek ifşa ediyor, Amerikan Büyükelçisi Bayan Anne Patterson, suçüstü yakalanmışçasına köpürerek tepki gösteriyordu.
Çıkarlarının güvencede olduğundan ve Pakistan'ın anayasal olarak Amerika'nın tahakkümü altında kaldığından emin olmak maksadıyla siyâsî yapıda meydana gelen değişimlere doğrudan işrâf eden Amerika'dır. Bunun içindir ki seçimlerden aylar önce Amerikalı yetkililer, politikacılar arasında mekik diplomasisi yürütüyorlar, Amerikan politikalarını uygulamaya hırsından dolayı bir nefret figürü haline gelen ajanları Müşerref'i korumak için otorite paylaşım pazarlıklarına tutuşuyorlardı. Sonra, seçimlerin ardından Amerikan Büyükelçisi, her cinsten ve renkten politikacı ile tek tek görüşmeye özen gösteriyordu. Seçimlerden başarıyla çıkan siyâsî partilerin liderleri ise Amerika'yı hoşnut etmeye öylesine hevesliydiler ki olur da bayan büyükelçinin desteğini kaybederler endişesiyle, Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yapılan korkunç saldırılar hakkında tek kelime etmeye yanaşmıyorlardı. Sanki Amerika'yı râzı etmek, -hâşâ- Allah [Subhânehu ve Te'alâ] ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i râzı etmekten daha önemliymiş gibi! Bu nedenle her ne kadar seçim sonuçları Müşerref'ten ve Amerika'dan nefretin bir yansıması olsa da, bu suretle meydana gelecek bir siyâsî değişim, Amerika'nın Pakistan üzerindeki elini zayıflatmayacaktır.
Sanki Amerika'nın hâlihazırdaki şeytanlıkları yetmiyormuş gibi, şimdi de Amerika, Müşerref'in zaafının daha belirgin hale gelmesinden ötürü, doğrudan nüfûzunu genişletmenin peşindedir. Amerika zaten Pakistan'da, zulüm ve fesat üsleri gibi hareket eden kırkın üzerine FBI bürosu kurmuş durumdadır. Sonra Amerika Pakistan toprakları üzerinde, insansız uçaklar kullanarak kabile bölgelerini hedef alan füzeler fırlatıp çatışmayı iç savaşa dönüştürmeye çalışmaktadır. Yine kısa bir süre önce Amerika, Pakistan Ordusu'ndaki Müslümanlara doğrudan komuta etmek üzere yüz subayının gelmesine izin verilmesini talep etmiştir.
Ey Pakistan Müslümanları!
Pakistan'ı Amerika'ya bağımlı kılmanın sonuçları işte karşınızda! Yöneticiler sizleri, Pakistan'ın Amerika'ya muhtaç olduğu palavrasıyla aldatmaya uğraşarak Amerika ile dostluğun millî menfaat için olduğu iddiasına inandırmak için sesleri kısılıncaya kadar bağırmaktadırlar. Fakat gerçekte Amerika'ya muhtaç olan yalnızca Müşerref'tir, âvâneleridir ve utanma duygularını yitirmiş fırsatçı politikacılardır. Onlar ki iktidara ulaşmak uğrunda Amerika karşısında el pençe divan dururlar, bütün halkın çıkarını Amerikan çıkarları uğruna fedâ ederler. Hem bizler nasıl Sömürgeci Kâfirlere muhtaç oluruz, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu kavlini okuduğumuz halde: كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لاَ يَرْقُبُواْ فِيكُمْ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ "Nasıl olabilir ki? Onlar size gâlip gelselerdi, sizin hakkınızda ne bir ahit, ne de bir antlaşma gözetirlerdi. Onlar sizi ağızlarıyla râzı ediyorlar, oysa kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu fâsıktır." [et-Tevbe 8]
Amerika'ya egemenlik vermek bir yana, sırf ona sarılmak bile, sizi sokmak için usul usul yanaşan bir yılana sarılmak gibidir. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَآءً وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ "Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten onlar inkâr edivermenizi istemektedirler." [el-Mumtehine 2]
Ey Silahlı Kuvvetlerdeki Müslümanlar!
Ey Salâhuddîn'in ve Muhammed ibn-u Kâsım'ın Torunları!
Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Müslümanları şöyle uyarmıştır: لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ "Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz."
Birilerinin sizlere aynı delikten iki kez sokulmayacağınıza yemin edip de İslâm'ın ve Müslümanların apaçık düşmanı Amerika ile ittifak kurarak sayısız kez sokulmanıza neden olmaları esef kaynağı değil midir? Îlâ-i Kelimetullah uğrunda çalışacaklarına Müslüman öz kardeşlerinize karşı savaşarak Afganistan'daki Amerikan işgâlini güvencede tutmak için mâsum kanlarınızın akıtılması utanç kaynağı değil midir? Mevcut vâkıa, Sömürgeci askerî ve siyâsî yetkililerle herhangi işbirliği içinde olmayı ve istihbarat bürolarına yanaşmayı reddedip hepsini ve tüm ajanlarını ülkeden asla dönmemecesine kovmanızı gerektirir ki siz buna kesinlikle muktedirsiniz.
Gerçek şu ki Müslümanlar üzerindeki Amerikan hâkimiyetine kalıcı olarak son vermenin, bir devlet ve yönetim olarak İslâm'ı ikâmet etmekten başka hiçbir yolu yoktur. Rivâyet edildi ki Sâ'd ibn-u Mu'âz [RadiyAllahu Anh] vefât ettiğinde Allah'ın arşı sarsıldı. Zîra RadiyAllahu Anh, İslâm'ın ikâmesi için nusret veren bir zât idi. İşte böylesine muhteşem bir fırsat, bugün sizleri beklemektedir. Şu an, İkinci Râşidî Hilâfet'in kurulması için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermenizin tam zamanıdır! Ancak ve sadece bundan sonra, Ümmetimizi düşmanlarımız Amerika, İngiltere ve müttefiklerine karşı tek yumruk olarak birleştirebiliriz, ancak ve sadece bundan sonra, dünyaya liderlik edebilir, İslâm'ı bir hidâyet ve nûr risâleti olarak tüm âleme taşıyabiliriz. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur: وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine ğâlibdir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 4 Rabi-ul Evve 1429
M. Çarşamba, 12 Mart 2008