بسم الله الرحمن الرحيم
Don Dalgası Biladu'ş Şam'ı Etkisi Altına Alırken Lübnan Yönetimi Suriye'den Ölümden Kaçıp Gelenlerin Boğazına Kement Atıyor
Dondurucu soğuk dalgası altında kalan Suriyeli mülteci misafirlerin, hatta Lübnan halkının işlerini bile gütmekten aciz olan Lübnan hükümeti ve onun tüm kurumları, bu yetmiyor gibi bir de Baas rejimi ve öfkeli katillerin zorbalığından kaçıp gelen insanların boğazına kement atıyor. Bu ilmiğin son düğümü olarak İçişleri Bakanlığı 2015 yılının başında Suriye'den gelenlerin ülkeye girişine yönelik yeni kriterler koydu. Bu kriterlere göre komşu ülkelerin halkları ülkeye sadece "Seyahat, çalışmak gayrimenkul sahibi olmak, eğitim, tedavi, yabancı elçiliğe başvurmak ya da önceden yapılan anlaşma gereğince Lübnan vatandaşının sorumluluğu altında" girebilen yabancı statüsünde muamele görecek. Böylece bu kriterler, Lübnan ve Suriye rejimlerinin Sykes-Picot'un kalıntılarından olduğunu ve bu iki rejimin parçalanmışlık ve bölünmüşlüğü daha da perçinleştirmek için başa getirildiklerini kanıtlıyor. Oysa bu iki rejim, yıllarca bunun aksini iddia ettiler. Kararlılık ve sebatıyla kutsal Suriye devrimi, bu ülkelerdeki rejimlerin gerçek yüzünü ve yıllarca dile doladıkları o çürük bağların hakikatini insanlara gösterdi. O bağlar sanki
كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآَنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا "Issız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamaz." [Nur 39] Kuşkusuz bu "Milliyetçilik" ve "Ulusalcılık" bağları, "İki ülkenin tek bir halkı" söylemi ve temelinde anlaşmaların yapıldığı diğer nutuklar, yaz yağmuru gibi gelip geçicidirler. Kalıcı olan vizeler ve sömürgeciler tarafından çizilen, yöneticiler ve onların laik, milliyetçi ve mezhepçi yandaşları tarafından da iyice perçinlenen Sykes-Picot sınırlarıdır.
Bundan daha şaşırtıcı olan ise, bu gibi durumlarda ülkeler misilleme yapması gerekirken Suriye'nin Lübnan Büyükelçisi, bu düşmanca önlemi sineye çekerek bunun Lübnan'a ilişkin idari bir düzenleme olduğunu açıkladı. Beşşar rejimi, bu adım karşısında memnuniyetini dile getirdi. Çünkü akın akın gelen Suriye halkına baskı uygulayan bu düzenleme, halkı varil bombaları ve sistematik katliamlar altında ikamet etmeye mecbur ediyor.
Lübnan yönetimi, bu melun sınırlar ve bu sınırlar üzerine kurulan ayrışık rejimler olmadan önce Lübnan ve Suriye halkı da dâhil olmak üzere Biladu'ş Şam halkını birleştiren kardeşlik ve akrabalık bağlarını herhalde unutuyor. Bu despot ve hain rejimlerden önce Lübnan ve Suriye'deki aileler, soy ve evlilik ilişkilerine sahiptiler. O kadar ki Lübnanlı bazı aileler, Humusi, Şami, Dimeşki, Halebi ve Hamevi olarak anılıyor, aynı şekilde Suriye'deki aileler de Trablusi, Beyruti, Saydavi, Balebekki ve Halbavi olarak adlandırılıyorlardı. Bir ülkeden diğerine kolayca geçiyorlar, orada yaşıyorlar ve oraya yerleşiyorlardı. Bundan dolayı geldikleri belde ve kasabanın isimleriyle tanınıyorlardı. Sömürgecilerin hizmetkârları tarafından yönetilmeden ve ajanları tarafından da oralar parçalara ayrılmadan önce neredeyse Biladu'ş Şam'ın tamamında durum böyleydi. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:
بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنْ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ "Kişiye şer olarak Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeter. Her Müslüman Müslümana kanı, malı ve ırzı haramdır."
Ey Lübnan halkı!
Size şunu hatırlatmak isteriz ki bugün Suriye halkı, hem kendisine hem de size zulmeden zalimin karşısında durmanın bedelini ödüyor. Lübnan halkı, bu mücrim rejim tarafından katliama ve zorla göçe maruz kalmadı mı? Hatta kimileri bu rejim tarafından kaçırılmadı mı? Hâlâ kayıp olanlar ve Beşşar rejiminin zindanlarında akıbetinin ne olduğu bilinmeyenler yok mu? Bu yüzden ey Lübnan halkı! Siz Suriye halkının yaşadıklarından pek uzak değilsiniz? Ayrıca Lübnan iç savaşı sırasında Suriye halkının size nasıl kucak açtığını, sizi nasıl misafir ettiğini unutmak caiz değildir. Temmuz 2006 savaşının tazeliği daha hafızalarınızdan silinmiş değildir.
Ey Lübnan'daki Müslümanlar! Ey Biladu'ş Şam halkı!
Kureyş'in zulüm ve işkencesinden canlarını, ailelerini ve dinlerini kurtarmak amacıyla kaçıp gelen Mekkeli muhacirleri Medine'yi Münevvere'de ağırlayan, onlarla yiyeceklerini, ticaretlerini ve evlerini paylaşan Ensar'ı ne çabuk unuttunuz? Allah Subhânehu ve Teâlâ onları şu sözüyle övmedi mi?
وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." [Haşr 9] Bunun üzerine Allah Subhânehu ve Teâlâ, Medine'yi Münevvere'yi kutsal kılarak İslam Devletinin ilk başkenti yaptı. Otoritesi bütün Arap Yarımadası'na, birkaç yıl sonra da Kayser ve Kisra'ya yayıldı. Kendilerine hicret edenlerin liderliğinde ummadıkları yerden rızka boğuldular.
Onun için Suriye'den gelen kaygılı, endişeli göçmen kardeşleriniz hakkında Allah'tan korkun. Yüzlerine kapıları kapatmayın. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ, Kıyamet günü bundan dolayı sizi hesaba çekecektir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ، وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللهُ فِي حَاجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez. Kim, kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da kıyamet günü onu örter." Yine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
المسلم أخو المسلم يسعهما الماء والشجر ويتعاونان على الفتّان "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Su ve ağaç her ikisi için de müşterektir, fitnecilere karşı yardımlaşırlar." Yani şeytana karşı.
Dolayısıyla bütün gücünüzle bu haksız kararları reddedin. Umulur ki Allah Subhânehu ve Teâlâ rızkınızı genişletir. Siz aynı annenin ve Allah yolunda darda kalana, sığınana yardım elini uzatan güzide İslam ümmetinin seçkin çocuklarısınız. O halde çadırlarında dondurucu soğuğa maruz kalan, hatta düşmanlarınız tarafından çizilen sınırlar yüzünden gözleriniz önünde don ve soğuktan çocukları ölen kardeşlerinizi, halkınızı ve akrabalarınızı nasıl yalnız bırakabilirsiniz?
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ "O ülkelerin halkı inansalar ve sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik." [Araf 95]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 17 Rabi-ul Evve 1436
M. Perşembe, 08 Ocak 2015