Pazartesi, 30 Şevval 1446 | 2025/04/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafet, Yahudiler, Müttefikleri ve İşbirlikçileri Hoşlanmasa da Akdeniz Kıyılarında ve İslam Dünyasının Kalbi Şam’da Mutlaka Kurulacaktır

21 Nisan 2025 Pazartesi günü çeşitli basın organlarına göre, ‘İsrail’in Yafa kentinde bir anma töreninde konuşan mücrim Yahudi varlığı başbakanı Binyamin Netanyahu, “Birkaç kilometre ötemizde Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyeceğiz. Yemen’le sınırlı kalmayacağız, Lübnan ve diğer cepheler de nasibini alacak. Ortadoğu’nun çehresini değiştireceğimizi defalarca tekrarladım ve şu anda da bunu yapıyoruz. Gazze, Lübnan ve Suriye’de İran eksenine büyük darbe vurduk. Düşmanımızı iyi tanıyoruz. Ne burada ne de Lübnan’da bir hilafet devletinin kurulmasını asla kabul etmeyeceğiz. İsrail’in bekasını garanti altına almak için elimizden geleni yapacağız.” dedi.

Kâfir Yahudi ve Hristiyanların yüz yılı aşkın bir süredir özellikle de Hilafet Devletinin yıkılışından beri yaptıkları bu tür açıklamalar aslında yeni bir şey değil. Endonezya’dan Fas’a uzanan bir İslam Hilafetinin yeniden doğuşundan duydukları korkuyu ifade etmektedir... Ancak böyle bir açıklamanın, ümmetin, o aklı kıt suçlunun “Akdeniz kıyıları” diye ifade ettiği Şam toprakları başta olmak üzere Müslüman ülkelerde zorlu bir doğum sancısı çektiği bir zamanda gelmesi, Yahudilerin ve arkasındakilerin bu çatışmanın hakikatini ve doğum sancısının mahiyetini kavradıklarının apaçık bir göstergesidir; Allah’ın izniyle beklenen bu doğum sancısı, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetin geçireceği siyasi evreleri tasvir ederken müjdelediği ve sonunun misk kokusuyla tamamlanacağını haber verdiği Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafetten başkası değildir. Nitekim Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ نُبُوَّةٍ، ثُمَّ سَكَتَ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra sustu.” Şu hâlde, içinde yaşadığımız ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in aynı hadiste “ceberut saltanat” olarak tanımladığı bu yönetimden sonra alimlerin ittifakıyla gelecek olan tek şey Hilafettir...

İnsanlar, Netanyahu’nun bu sözleri güç ve zafer edasıyla söylediği izlenimine kapılabilir. Ancak işin aslını bilen biri, onun bu sözlerinin kalbinin derinlerinde hissettiği ve kalbini çepeçevre saran Hilafet paranoyasından ve korkusundan kaynaklandığını açıkça görür. Netanyahu, Yaradan’ından başka kimseye boyun eğen İslam ümmetine yönelik tehditler savurduğu bu açıklamasıyla aslında Batılı güçlere ‘Bölgede yeniden bir Hilafet devletinin kurulmasını engelleme misyonunu sizin adınıza ben yürütüyorum’ mesajı vermektedir. Zafer ve güç edasında bulunsa da İslam ümmetinin onun önünde asla boyun eğmeyeceğinin ve İslam ümmetini asla yenemeyeceğinin farkındadır. Bu ümmetin öncüsü ve başı, Şam, Kudüs, çevresi ve Gazze halkıdır, sonu ise en ücra köşede yaşayan Müslümanlardır... Eğer tek başına Gazze bile bu ucube varlığı ve arkasındaki tüm kafir ve işbirlikçi devletleri âciz bırakabiliyorsa, bayrağı taşımak, onların yüzlerini kara çıkarmak ve Allah’ın vaat ettiği zaferi gerçekleştirmek için yanıp tutuşan koskoca bir ümmetin neler yapabileceğini düşünebiliyor musunuz?

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً “İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Onun “Birkaç kilometre ötemizde Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması, aslında coğrafi sınırlarla çerçevelenemeyecek bir ümmet projesini anlamadığını gösteriyor. Zira Hilafet, yalnızca bölge halklarının değil, tüm İslam ümmetinin ortak talebidir! Tek bir Müslüman ülkesinde İslami Hilafet taraftarlarının iktidara gelmesi, bu fikrin tüm İslam coğrafyasında hızla yayılması için yeterli bir kıvılcım olacaktır. Bu pislik herif, bu denli bir korku ve paranoya içinde yaşıyorsa, nasıl olur da başkalarını korkutabiliyor ve tehdit edebiliyor?!

Ey Müslümanlar! Akdeniz’in serin rüzgârlarını taşıyan Lübnan kıyılarından size sesleniyoruz:

Şüphesiz ümmet, dört gözle kalpleri imanla, kolları güçle yoğrulmuş temiz kimselerden, Allah’ın dinine yardım etmelerini, bu yöneticileri tahtlarından indirmelerini ve yeryüzünde Allah’ın yönetimini kurmalarını beklemektedir... Eğer bu yöneticilerde, ümmetlerine karşı zerre kadar bir düşkünlük, kendilerini ve ailelerini yaklaşan halk fırtınasından koruma arzusu olsaydı, hiç durmaz mazlumların safında yerlerini alırlardı. Ama gel gör ki aralarında aklı başında bir tane adam bile yok!

Ey Mısır’ın imanlı yiğitleri! Ey yeryüzünün en hayırlı ordusu! Ey Ürdün’ün kahraman yiğitleri! Ey Yahudilere gücün acısını tattıran Kerame’nin aslanları! Ey Fatih Sultan Mehmet ve Sultan Abdülhamid Türkiye’sinin askerleri! Ey daha düne kadar gür bir seda ile “Her şey Allah için, her şey Allah için!” diye haykıran Şam’ın yiğit mücahitleri!

İşte bakın, düşmanınız, Allah Azze ve Celle’nin asla yalan olmayan vaadinden ve Peygamberiniz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan hilafetten gerçekten korktuğunu açıkça ifade ediyor! O halde mümin kulları müjdele...! Ey yürekleri temiz, niyetleri halis subaylar ve askerler! Üzerinize düşeni yapın, Allah’ın yardımcıları olun ve Hilafeti kurmak için çalışanlara katılın...! Düşmanınız, sizin en iyi, kendisinin ise en güçsüz durumda olduğunun farkındadır. Peki ya siz, bunun bilincinde misiniz? Özellikle Mısır ve Ürdün’de olmak üzere düşman size hamlesini yapmadan önce siz ona hamlenizi yapın. Dininizi ve ümmetinizi savunmak için hemen harekete geçin! Allah’ın izniyle buna muktedirsiniz. Hadi Allah’ın sevdiği ve hoşuna gittiği amelleri yapın...! Şüphesiz ümmet, yürek çırpıntısıyla büyük bir anı gözlemektedir. Allah’ın hükmünü tesis etmek için çalışanlar da tıpkı Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in içeride İslam Devletini kurmak, dışarıya ise İslam’ı davet ve cihat yoluyla yaymak için harekete geçtiği gibi İslam Devletinden sonra harekete geçmek üzere hazır ve nazır beklemektedirler... İşte bu, işleri düzeltecek olan, Müslümanların da dünyadaki tüm gayrimüslimlerin de durumlarını ıslah edecek olan dosdoğru yoldur... İşte böylece, doğru yola iletmek yalnızca Allah’a mahsustur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 24 Şevvâl 1446
M.  Salı, 22 Nisan 2025

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER