Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Kıyamet Patlaması, Bütün Çirkeflikleri Açığa Çıkardı!

4 Ağustos 2020’de başkent Beyrut’u sarsan patlamanın üzerinden iki hafta geçti. Patlama sonrası Lübnan, siyasi, uluslararası ve bölgesel düzeyde çılgınca uluslararası trafiğe tanık oldu. Patlamadan iki gün sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, jet hızıyla Lübnan’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ardından ABD Başkanı Trump ile Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun telefon görüşmesi yaptı. Görüşmenin ardından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Hill Lübnan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret öncesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif Lübnan’a bir ziyaret gerçekleştirdi.

Patlamanın ardından gerçekleşen bu siyasi trafikten, bu hareketliliğin ana başlığının olaydan yararlanmak olduğu anlaşılıyor. Bu, büyük güçlerin politik geleneğidir. Eğer olay kendi ürünleri değilse, istismar etmeye çalışırlar.

Fransa, Lübnan’daki muazzam siyasi etkisini yeniden elde etme hayalini kuruyor. Bu yüzden olaydan yararlanmak amacıyla hemen Lübnan’a koştu. 2005 yılında Refik Hariri suikastından de istifade etmişti. Genel olarak Avrupa, özel olarak Fransa, Suriye rejim ordusu ve istihbarat servisine Lübnan’dan çıkması için baskı yapmıştı. Bu, Suriye rejimi ve İran partisinin nüfuzunu etkilemek için özellikle de Koronavirüs ve ırkçılığın Amerika’yı felç etmesi nedeniyle dış politikasının karışıklık yaşadığı bir zamanda ikinci bir fırsat olabilir. Fransa bunun Birleşmiş Milletler ve Avrupa’dan bağımsız olarak Irak’a müdahale ettiğinde Amerika’nın yaşadığı kargaşaya biraz benzediğini düşünüyor.

Lübnan’da Amerikan hegemonyası söz konusu. Cumhurbaşkanlığını, hükümet ve parlamenter oluşumları uzun yıllar Amerika şekillendirdi. Lübnan’daki nüfuzunu Suudi Arabistan, Suriye ve İran gibi bölgesel ülkeler aracılığıyla genişletti. Bazen İran’ın rolünü arttırdı, bazen de kıstı. Tarafları çatıştırdı, sonra istediği bir saatte masaya oturmalarını sağladı. Dahası Lübnan’daki Avrupa ajanı rakiplerini bile korku ve sindirme yoluyla masaya oturttu. Efendileri ile hemfikir olduğu sürece Lübnan pastasından pay verdi... Amerika şimdi sanki bölge ve dünyadaki yeni politikaları doğrultusunda İran’ın rolünü yeniden belirlemeye çalışıyor. Tek taraflı nükleer anlaşma imzalamak için İran’a daha fazla baskı uyguluyor. Belki bunun Lübnan’a yansımaları olacaktır. İran’ın Lübnan’daki rolünü ABD politikalarına, İran partisinin Tahran’daki efendileri ile yapacağı anlaşmaya uygun bir şekilde yeniden çizebilir.

Dolayısıyla sömürgeci kâfir Batı Amerika ve Fransa’nın çıkarları burada örtüşüyor. Bu nedenle Fransa, Lübnan’daki tüm partilerle aynı masa etrafında bir araya geldi. Amerika, açık bir şekilde böyle bir görüntü veremez... Mezhepçilik hükümeti ve yozlaşmış siyasi ortam üzerinde vizyonlar çakışıyor. Sadece görünürde isimler değişik. Fransa, ulusal birlik hükümeti isterken, Amerika, tarafsız bir hükümet istiyor. Yolsuzluk ve yönetim biçiminin yeniden yapılandırılması konusunda zımnen hemfikirler. Ancak bu, Lübnan kıyılarındaki petrol ve doğalgaz zenginliği beklentisine bağlıdır.

Macron’un -tüzük değişikliği ve yeni bir siyasi sözleşme- gürültü koparmasına gelince, iraptan mahalli yoktur. Her zaman ki gibi bu, alenen çatışmayı seven Fransa’nın dış politikasıdır. Çünkü büyüklük gösterisinde bulunmayı seviyor. Siyasi manevralarda uzman olmasa da daima bunu pekiştirmeye çalışıyor. Sık sık yüksek sesle gürültü çıkarır ama az eylemde bulunur, kendinden ziyade başkalarına hizmet eder. Hatta bu politika alay konusu bile olmuştur (İngiltere son Fransız askeri kalana kadar savaşır) Buna ek olarak Fransa, 1 Eylül 2020’de Lübnan varlığının yüzyıllık kuruluş törenine katılmak için biraz siyasi parıltı arzusunda. Bu varlığı kurma gururunu yeniliyor. Frankofon kültürel mirasıdır. Ayrıca eski kolonilerini tanımlamayı da seviyor!

Burada bölgedeki Amerikan uşağı ve jandarması Türkiye ve İran’ın açık rolüne de değinmek gerekiyor. Efendilerine hizmet etmek ve bölgesel rollerini kanıtlamak için hemen Lübnan yolunu tuttular. Fransa bu rolün üstesinden gelemez. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’yı sömürgecilikle suçladı. Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de örtülü bir şekilde yardım karşılığında Lübnan’a şantaj yapılmasını kabul etmeyeceklerini söyledi.

Yardım için Doğu Akdeniz bölgesi ve Lübnan kıyılarında seyreden Fransız, İngiliz ve Amerikan askeri birliklerine gelince, Macron’un Twitter adresinden yaptığı paylaşım belki bazı amaçlarını ifşa edebilir: “ABD Başkanı Donald Trump ile Doğu Akdeniz, Libya ve Lübnan’daki durumu ele aldım. Aynı görüşleri paylaşıyoruz. Bölgede barış ve güvenlik, ortak çıkarlarımızdır, destekleyeceğiz.” Bilindiği üzere esas birlikler, Yunanistan ve Kıbrıs Rum üslerinde yoğunlaşmıştır ve bazı Yahudi varlığı uçakları o üslere katılmıştır.

Ey yaralı Lübnan halkı! Patlama bütün pislikleri açığa çıkarmıştır. Bugünkü durumunuz bu.

Patlama fırtınası bu politikacıların makamlarını rüzgâr gibi alıp götürmesi gerekiyordu. Normalde bir saat bile o makamda durmamaları, açıklama yapmamaları, halkın huzuruna çıkmamaları gerekirdi. Ama görüyorsunuz, hala makamlarında duruyorlar! Özellikle savaş ağası farklı parti liderleri, ülkeyi benzeri görülmemiş yolsuzlukla yöneten mezhep ve kota lortları, yozlaşmış iktidarları, limanı hatta ülkeyi paylaşmaları nedeniyle kıyamet patlamasına yol açtılar... Amerika, Fransa ve adamlarının gerçekleştirdiği uluslararası hareketlilik, yozlaşmış aynı yöneticiler ve siyasi sınıftan, ismi ve niteliği ne olursa olsun bir hükümet kurulması çağrısında bulundu. Bu efendiler, meclisi feshetmek veya erken seçim yapmak gibi işe yaramaz yamaları bile yakalıyorlar. Diyab erken seçim talebinde bulunduğunda, hükümeti hemen devrildi. İki aylık bir şans bile verilmedi, hatta çağrısından iki gün sonra hükümet istifa etti. Çünkü Amerika’daki efendileri ve Lübnan’daki efendilerin yandaşları bunu uygun görmedi!

Ey yaralı Lübnan halkı! Patlamanın tozundan silkinin. Bununla birlikte bu yozlaşmış siyasi sınıfın pislik ve çamurundan da silkinin. Bunların olduğu hiçbir çözümü kabul etmeyin. Hizb-ut Tahrir / Lübnan sizden bunu istiyor. Yamalı çözümleri gözlerinizden uzak tutmaya çalışıyor. Benimsediği köklü çözüm için yolunuzu aydınlatıyor. Lübnan, bir sistemle Şam ve Müslümanların ülkesine eklemlenmelidir. O sistem bozguncu kim olursa olsun tereddüt etmeden ve acımasızca bozguncuları muhasebe edecektir.

أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّـمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ قَبْلَكُمْ أَنَّـهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ، وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْـحَدَّ، وَايْمُ اللهِ، لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا Ey insanlar! Sizden öncekilerin helâk olmalarının sebebi, aralarından soylu, kuvvetli kimseler çaldıklarında, onlara ceza uygulamamaları, zayıf biri çaldığında ise ona hemen haddi uygulamalarıydı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma çalmış olsaydı elini keserdim.” Pastoral siyasi sistem, yönetim makamını onur değil sorumluluk makamı olarak görür. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ما مِن رجُلٍ يَلي أمرَ عشرةٍ فما فوقَ ذلك؛ إلَّا أتاه اللهُ - عزَّ وجلَّ - مَغلولا يومَ القيامةِ يدُه إلى عنقِه: فكَّه برُّه، أو أوبقَه إثـمُهُ: أوَّلُها ملامةٌ، وأوسطُها ندامةٌ، وآخرُها خزيٌ يومَ القيامةِOn kişi üzerinde bile olsa, yöneticilik yapmış olan her insan kıyamet gününde (Allahın huzuruna) elleri boynuna bağlı olarak gelir. Sonra da ya adaleti sayesinde kurtulur veya haksızlık etmiş olduğu için mahvolur. Onun başı azar, ortası nedamet, sonu da kıyamet günü hüsrandır.Rabbani ekonomik sistem, Allah ve Rasûl’üne savaş açmak anlamına gelen faizi haram kılar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنتُمْ مُؤْمِنِينَ * فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِEy iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin. Şayet yapmazsanız, Allah ve Rasûlü tarafından açılan savaştan haberiniz olsun.” [Bakara 278-279] Hizb-ut Tahrir / Lübnan, köklü değişim yolunda çalışmanız için çağrısını yeniliyor. Nübüvvet metodu üzere Hilafet, Lübnan’ın İslam Devletinde Müslüman ülkesi olarak aslına geri dönmesini sağlayacaktır. Gölgesi altında Müslümanlar ve Gayrimüslimler huzur içinde yaşadılar. Yaşadığımız bu rejimlerde olduğu gibi hiçbir zaman kriz, borç, katliam ve yıkım yüzü görmediler.

أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْـحَـقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَİman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” [Hadid 16]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti


H. 29 Zilhicce 1441
M.  Çarşamba, 19 Ağustos 2020

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER