بسم الله الرحمن الرحيم
Endonezya Halkına Bir Mesaj
Ey Endonezya halkı!
Bilin ki, ülkemiz ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu nedenle bütün insanlar, zimmete geçirme ile mücadele için özel bir komisyon kurulmasını istiyorlar. Özellikle Endonezya'nın böyle bir komisyona çok ihtiyacı var. Çünkü biz, bu ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların büyüklüğünün farkındayız. Eğer biz bu sorunların çözümünde gecikirsek, bu sorunlar, çığ gibi büyüyüp ülkeyi ve insanları yok edebilir.
Şimdi biz, neo-liberalizm ve gücü artan yeni sömürgecilik tehlikeleri ile karşı karşıyayız. Neo-liberalizm, ekonomide devletin işlevini hafifletmek isteyen bir fikirdir. Çünkü liberalizm, devleti, birey veya şirketlerin ekonomiyi kontrol etmelerinin önünde duran bir engel olarak görür. Ekonomide devletin işlevini hafifletmek, kamu sektöründe yapılan özelleştirmeler ile olur. Petrol ve gaz, elektrik, karayolu, vesaire... Aynı zamanda stratejik mallardan sübvansiyonu kısmakla olur [Petrol, gaz, elektrik, gübreler gibi] Ve yabancı da olsa özel şirketler ile devlet şirketlerini aynı gören yasalar yoluyla devlet şirketlerine verilen imtiyazları iptal etmekle olur. Binaenaleyh neo-liberalizm, devleti zayıflatmanın bir yoludur. Devlet şirketine doğru giden bir adımdır. Zira o zaman devlet, politikacılar ile iş sahipleri arasında oluşan Şer İttifakı tarafından yönetilir. Dolayısıyla vatandaşın yararından ziyade yerel ya da yabancı olsun özel şirketler lehine siyasi kararlar alınır.
2015 yılında ASEAN ülkeleri arasında serbest piyasa uygulamasına geçilince, neo-liberalizmin tehlikeleri iyice arttı. Oysa serbest piyasa düzeni, Endonezya da dâhil özellikle de gelişmekte olan ülke bölgelerinde, nüfuzunu genişletmek için küresel kapitalizmin bir planıdır. Serbest piyasada, vergi veya mevzuat olsun insan gücü, para ve malların serbest dolaşımına engel olan tüm kısıtlamalar ortadan kaldırılır. Ki kısıtlamalar, normalde yerli üretim ve yerel işgücünü korumak için konulan düzenlemelerdir. Buradan açığa çıkıyor ki ASEAN ülkeleri arasındaki serbest piyasa, pazarlarımızı sömürgeci büyük güçlerin ürünlerine ve 600 milyon insanın yaşadığı bölgelerde onların yatırımlarına açar.
Suharto devrildikten sonra devlet, doğrudan seçimleri cumhurbaşkanı, milletvekilleri ve valilerin seçimi için bir araç olarak benimsedi. Bilindiği üzere seçim kampanyalarının maliyetleri çok yüksektir. Büyük kapitalistler ya da kapitalistlerin finanse ettiği kişiler güç yetirebilir. Dolayısıyla sermaye, devletin tüm kurumlarını, özellikle yabancılar ve yerel kapitaller için kanunlar yapan milletvekillerini kontrol altına alır.
Hükümetin yakıt fiyatlarına zam yapma kararı, örneğin, liberalizm politikasına ve onun yabancı çıkarların etkisi altında kaldığına en iyi kanıttır. Her ne kadar bugün yakıt fiyatları, eski fiyatlar seviyesine düşmüş olsa da, bu, onun bu politikadaki özgün amaçlarını asla kamufle etmez. Bu bir tür petrol sektöründe liberal eylemlerin devamıdır. Hükümet, petrolden sübvansiyonu kaldırdı. Yabancı şirketlerin istediği de budur. Çünkü o zaman gaz sektörüne daha çok müdahil olacaklar. Bu ticaret, çok büyük ve geniştir. Öyle ki Endonezya'dan petrol alırlar, rafine edip dünya fiyatlarına göre insanlara satarlar. Böylece yabancı şirketler çok büyük karlar elde ederler. Karları yıllık 160 trilyon Rupi'den az değildir.
Yabancıların yasama alanına yaptıkları müdahale gözle görülebilir. Hatta parlamenterlerden biri, 76 yasanın belki daha fazlasının yabancılar tarafından formüle edildiğini söyledi. Petrol ve Gaz Kanunu, Yatırım Kanunu, Elektrik Yasası, Doğal Kaynaklar Kanunu, Bankacılık Kanunu ve liberalizmin Endonezya'ya egemen olmasını sağlayan diğer yasalar gibi. Bu nedenle biz, bu ülkeyi neo-liberalizm ve yeni sömürgeciliğe tabi bir ülke olarak tanımladık.
Yeni sömürgecilik, diğer ülkeleri kontrol altında tutmak ve sömürmek için kapitalist devletler tarafından benimsenen sömürgeciliğin yeni yollarından biridir. Antik çağda sömürgecilik politikasını tahrik edenin altın, azamet ve İncil olduğu biliniyor. Bugün dini dürtü zayıflasa da, ancak birinci ve ikinci güdüler hâlâ güçlüdür.
Ey Endonezya halkı!
Neo-liberalizm ve yeni sömürgeciliğin bizler üzerinde çok kötü ve korkunç etkisi vardır. Örneğin yoksul insanların sayısını, ekonomik eşitsizliği ve finansal yozlaşma yanı sıra ahlaki yozlaşmayı da artırır. Buna bağlı olarak ekonomik eşitsizlik ve yoksulluk nedeniyle suçların sayısı artar. Başkent ve diğer bölgelerdeki parlamenter ve yöneticilerin birçoğu, zimmete para geçirmek suçlamasıyla tutuklandı. Bu da onların mali ve siyasi amaçları için her tür yolu yasal gördüklerinin açık bir göstergesidir. İğrenç şekilde doğal kaynakları peşkeş çekilmesine gelince, bu yöneticilerin insanların çıkarı hakkında ne derece kör olduklarının açık kanıtıdır. Servetleri, bazı insanlar yararına peşkeş çekiyorlar. Servetleri yerel veya yabancı şirketlere havale ediyorlar, onlar da ceplerini doldurmak için o servetleri sömürüyorlar.
Bazıları demokratik sistemi, insanların taleplerini yansıtan, onların gerçek temsilcisi olan ideal bir siyasi sistem olarak görür. Ama bu görüntü aldatıcıdır. Zira siyasetçiler, sadece seçim kampanyaları sırasında insanlar ile yakınlaşırlar. Seçimlerden sonra insanların çıkarlarına pek önem vermezler. İster yerli isterse yabancı olsun sadece destekçilerinin ve yandaşlarının çıkarlarını önemserler. Bu nedenle hükümetlerin yabancı şirketler karşısında zayıf kaldıklarını görebiliriz. Örneğin Freeport şirketi, ülkenin altın, bakır, kurşun, gümüş gibi servetlerini yağmalıyor. Hükümet de Endonezya'nın tüm madenini absorbe etsin diye mevzuat alanında her türlü kolaylığı sağlıyor. Buna göre egemenlik, iddia edildiği gibi halka ait değil, aksine kapitalistlere aittir.
Ey Endonezya halkı!
Dolayısıyla hızlı bir şekilde bu ülkeyi kurtarmak gereklidir. Ortada İslam seçeneğinden başka bir seçenek yok. O da İslam Şeriatı ve Hilafettir. Haydi, Endonezya'yı kurtarın, Şeriat ve Hilafet ile onu koruyun.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Endonezya
H. 26 Cumâde’l Ûlâ 1436
M. Salı, 17 Mart 2015