بسم الله الرحمن الرحيم
Hasina Rejimi, Kapitalist Milletleri Körü Körüne Taklit Ederek İnsanları “Virüs Ya da Açlık” Arasında Seçime Zorluyor, Sadece Hilafet Devleti Ekonomiyi Ya da Yaşamı Felç Etmeden Bir Pandeminin Üstesinden Gelebilir
Ey insanlar! Yüksek iman atmosferine sahip olduğumuz bir zamanda mübarek Ramazan ayına kavuşuyoruz. Şiddetli belirsizlik ve anksiyetin egemen olduğu bir zamandan geçiyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu yüce ay hakkında şöyle buyurdu:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin.”[Bakara 185] Allah Subhânehu ve Teâlâ Kuran hakkında da şöyle buyurdu:
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا“Doğrusu, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitap’ı sana hak olarak indirdik; hakkı gözet, hainlerden taraf olma.”[Nisa 105] Küfür laik kapitalist ideolojiyi ve rejimlerini takip eden milletlerin, ülkelerini Korona virüs salgınından koruyamadıklarını görüyoruz. Dünyada milyarlarca insanı benzeri görülmemiş bir şekilde evlerine kilitlediler. Ekonomiyi ve insanların hayatlarını felç ettiler, krizi daha da karmaşıklaştırdılar. Laik küfür kapitalist ideolojiyi körü körüne takip eden Hasina rejimi, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinini reddederek, Batılı kapitalist milletlerin Korona virüs (COVİD-19) kriziyle mücadele politikasını izledi. Sonuçta Bangladeş, Batı gibi aynı felaketi yaşadı. Hükümet, insanlara ya enfekte olmak ya da açlıktan ölmek arasında başka bir seçenek bırakmadı. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti olarak biz, bu krizin temel nedeni olan kapitalist sistemi ortadan kaldırmak, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinini yani İslam ideolojisini temel alarak bu krize çözüm bulmak için bir yol sunuyoruz. İman temelli doğru adımlar atabilirsek, o zaman bu Ramazan bizim için bir dönüm noktası olacaktır inşallah.
Birincisi: Bu laik kapitalist yöneticiler, halkları pahasına dar siyasi, ticari ve stratejik çıkarlara öncelik verdiler. Çin, ölümcül virüsü gizlerken, kapitalist Avrupa ve Amerika da virüsün yayılmasını görmezden geldi. Böylece, Korona virüs hastalığı, ortaya çıktığı Vuhan kentinden Çin’e sonra da neredeyse tüm dünyaya yayıldı. Hasina rejimi, sağlık uzmanlarının uyarısına rağmen Mujib’in yıldönümü programlarını kutladı. Çin ve Batı ülkeleri ile olan ticari ve diplomatik ilişkilere zarar vermemek, gözdağı ve gözaltı eylemlerini yürütmek için Bangladeş’te bu hastalığın varlığını gizledi. Buna ek olarak Hasina rejimi, yurt dışından gelen insanlar üzerinden enfeksiyonun yayılmasını önlemek için etkili bir inisiyatif almadı.
İkincisi: Bu laik yöneticiler ve yandaşları kapitalistler, bu virüsün zengin ile fakir arasında ayrım yapmadığını görünce, - Devlet Başkanları, üst düzey politikacılar, işadamları ve etkili insanlar da enfekte olup tıbbi destek olmadan ölebilirler- insanlık dışı tecritler uyguladılar ve insanları politikalarının kurbanı yaptılar. 8 Mart’ta ilk resmi Korona virüs vakasının tespitinin ardından Hasina rejimi de o rejimlerden farksız değildi. Hükümet, 23 Mart’ta (26 Mart-4 Nisan) tatil ilan ederek kasten milyonlarca insanın başkentten ayrılmasına izin verdi. Böylece hastalık tüm ülkeye yayıldı. Öte yandan hükümet, VIP hastanelerinde kendi sağlığını güvence altına aldı. Bu virüs enfeksiyonuna bağlı ülkenin çeşitli yerlerinde rapor edilen ölümlere karşın hükümetin tehdit ve sindirmesinden kaçınmak için medya, bu ölümlere yeni bir isim üretti: “ateş ve öksürük nedeniyle ölümler”
Üçüncüsü: Bu tecritler dolayısıyla aniden dünyada milyarlarca insan işsiz ve açıkta kaldı, işlerini kaybetti. Yandaş kapitalistlerin koruyucu meleği olarak Hasina hükümeti, sözde ekonomiyi krizden kurtarmak için 11,3 milyar dolarlık (956,19 milyar taka yani GSYİH’nın yaklaşık yüzde 3,3’ü ) bir teşvik paketi açıkladı. Bu paket kapsamında çok sayıda kapitaliste ve daha önce bankaları yağmalayan büyük şirketlere düşük faizli kredi imkânı sağladı. Bu, ABD, İngiltere veya AB politikalarının, yani önce kapitalistlerin çıkarlarını ve karlarını güvence altına alma, insanları sefalete terk etme politikalarının körü körüne taklit etmekten başka bir şey değil. Şimdi de Hasina hükümeti, binlerce konfeksiyon işçisini yakıt olarak kullanarak aynı kafadar grupların işletmelerini kurtardı, hiçbir koruyucu önlem almadan fabrikaların açılmasına izin verdi.
Dördüncüsü: Sıkı tecrit uygulamak için hükümet, insanları “evde kalmak da mezara gitmek de sizin seçiminiz” şeklinde tehdit etti. Ama insanlar, evde kaldıklarında öleceklerini, çünkü sözde hükümet yardımlarının yağmacıların evlerine gittiğini görüyorlar. İş ve aş için sokağa çıkan çaresiz insanlar virüsü yaymakla suçlandılar. İnsanların gereksiz yere sokağa çıktıkları, “sosyal mesafeyi” vb. korumadıkları söylendi.
Son olarak bu Korona virüsü bize Batılı kapitalist devletlerin ve hükümetlerin ne kadar savunmasız olduğunu gösterdi! Batı ve ajan yöneticiler, Korona virüs suçlamasıyla ekonomi ve hizmet sektörlerindeki ciddi zayıflığı gizlemek istiyorlar. Oysa borsalara, para piyasalarına, spekülasyonlara ve tefeciliğe dayalı kapitalizmin yapay ekonomisi gerçekten büyük bir ekonomik balon yarattı. Bu yapay ekonomi, örümcek ağından daha zayıf ve Korona virüs gibi bir kriz, o ekonominin temellerini sarsmak için yeterli olmuş ve onu serbest düşüş fazına sokmuştur. Sözde kalkınma teorileri, sorgulanabilir hale geldi. Sağlık hizmetleri gibi insanların temel haklarından ziyade devasa GSYİH ve sözde mega projelere öncelik verildi. Gelişim teorilerinde, PPE gibi temel koruma ekipmanlara, doktorlar ve sağlık çalışanları için maskelere ya da hastalar için yeterli YBÜ vantilatörlere öncelik verilmemiştir. COVİD-19 ile mücadelede Bangladeş’in tamamında sadece 192 YBÜ yatağı var. [20.04.2020 Dhaka Tribune] Avrupa ve Amerika’daki sağlık çalışanları, kalkansız savaşa gönderildikleri için öfkelerini sokaklarda dile getirdiler, yetersiz yoğun bakım ünitesi ve vantilatörler nedeniyle ölüm oranları artıyor.
Dünya çapında kapitalizm ideolojisine olan güven tüm dünyada sarsıldı. Batılı kapitalist ülkelerde bile insanlar sistemden rahatsız, sistemin kendilerini hastalıktan veya açlıktan koruyamadığını düşünüyorlar. Bununla birlikte Hasina ve Müslümanların diğer yöneticileri, İslam’ın açık kurallarını reddederek Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya isyan ettiler. Bu krizle mücadelede Batılı politikaları körü körüne takip ederek, milyarlarca insanı açlığa, yoksulluğa ve karanlığa sürüklediler.
Ey Müslümanlar! Hilafet Devleti, salgın hastalıklar, açlık ve yoksullukla mücadelede açık kurallara sahip ve Halife bunlara uymak zorunda. Temelde Hilafet, sadece birkaç kapitalist ve şirketin çıkarlarını gözeten bir şirket devleti değil. Aksine insanlık için Allah’tan korkan, vatandaşları ve tüm insanlığı koruyup kollayan bir devlettir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
الْإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ“İmam çobandır ve güttüklerinden sorumludur.”[Buhari, Müslim] Hilafet Devleti, halkın açlık ve gıda krizini kapitalist ülkelerin sahte vaatlerine ya da zenginlerin bağış ya da yardımına terk etmeyecektir. Aksine bireylerin sorumluluğunu üstlenecek, dinine ve ırkına bakmaksızın tüm vatandaşların haklarını yerine getirmek için kaynaklarını ve gücünü seferber edecek, böylece gıda güvenliği ve sağlık güvence altında olacaktır. Hilafet Devletinin reel ekonomisi, malların üretimine ve hizmetlere dayanır. Felaket anında fabrikalar, işçiler, mağazalar, sağlık sektörü, ofisler ve kurumlar kesintisiz çalışacak, yıkılmayacaktır. Ayrıca bu sistemde faiz ödemeleri gibi gider kaybı olmayacak, böylece Devlet hem kriz hem de normal zamanlarda insanlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için gelirlerini istihdam edebilecektir. Nitekim İslam, açlık ve hastalığı bir seçenek olarak sunmaz. Çünkü hem hastalık hem de açlıkla mücadele devlet üzerine bir zorunluluktur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in mübarek Sünnetine göre hem sağlık hizmeti hem de ihtiyaçların karşılanması devletin görevleri arasındadır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَنْ أَصْبَحَ مِنْكُمْ آمِنًا فِي سِرْبِهِ مُعَافًى فِي جَسَدِهِ عِنْدَهُ قُوتُ يَوْمِهِ فَكَأَنَّمَا حِيزَتْ لَهُ الدُّنْيَا“Bedeni sağlıklı, gönlü rahat ve cebinde de yeteri kadar harçlığı olan kimse, sanki bütün dünyaya sahip olmuş gibidir.”[Tirmizi]
Ey Müslümanlar! Batıdan Doğuya laik kapitalist yöneticilerin başarısızlığı vesilesiyle Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti olarak biz, bir pandemi ile mücadelede İslam’a dayalı bazı önemli politikaları ümmete sunuyoruz:
Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rehberliğinde bulaşıcı bir hastalık ve salgınla mücadelenin doğru yolu: Devlet, hastalığı başından itibaren izleyecek, hastalığı çıkış yeriyle sınırlamak için çalışacak, diğer bölgelerde sağlıklı insanlar, çalışmaya ve üretmeye devam edeceklerdir. Bunu uygulamak için:
Birincisi: Hilafet devlet düzeyinde hastalığı çıkış yeriyle sınırlamak için inisiyatif alacaktır. Buhari, Sahihinde Usame Bin Zeyd’den rivayet ettiğine göre Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
سَمِعْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الطَّاعُونِ فَقَالَ أُسَامَةُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الطَّاعُونُ رِجْزٌ أُرْسِلَ عَلَى طَائِفَةٍ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَوْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ فَإِذَا سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ فَلَا تَدْخُلُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلَا تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ“Taun, bir azaptır. Beni İsrail’den bir kavme, yahut sizden önce geçen bir ümmete gönderilmiştir. Siz bir yerde onun çıktığını duydunuz mu, o taunlu yere gitmeyiniz! İçinde bulunduğunuz bir yerde de taun zuhur ederse, ondan kaçarak oradan çıkmayınız!”Müslim’in rivayetinde ise Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الطَّاعُونُ رِجْزٌ أُرْسِلَ عَلَى طَائِفَةٍ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَوْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ فَإِذَا سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ فَلَا تَدْخُلُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلَا تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ“Taun, bir ricz veya azaptır. Yahut İsrail oğullarından bir kavme ya da sizden önce geçen bir ümmet üzerine gönderilmiş bir azaptır. Bir yerde onun zuhur ettiğini işittiniz mi o Taunlu yere gitmeyiniz. Bir yerde zuhur ederse, siz de orada bulunursanız, ondan kaçmak için oradan çıkmayın.” Çin başlangıçta salgın bölgesi Vuhan kentini karantina altına almadı. Krizin tespit edilmesinin ardından salgının çıkış yeri Vuhan kenti de dâhil olmak üzere 430 bin Çinli Çin’den ABD’ye gitti. Benzer şekilde Hasina hükümeti de bu hastalığın merkez üssü olan Vuhan ile birlikte enfekte olan Avrupa ülkeleriyle hava trafiğini açık tuttu.
İkincisi: İslam, bulaşıcı hastalığa yakalanmış olanların sağlıklı olanlardan ayrılmasını emreder. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لا يورد ممرض على مصح“Hasta kişi, sağlıklı kişinin yanına girmesin.”[Buhari] Böylece Devlet hastaları tanımlayacak, onları izole edecek, sağlık hizmetlerini ve ilaçlarını ücretsiz karşılayacaktır. Ayrıca enfeksiyon taşıyıcılarının kendiliğinden tecritleri için Kuran ve Sünnetle onları motive edecektir. Yine kim olursa olsun enfekte olanlara, akrabalarına veya doktorlara koruyucu ekipman sağlayacak, böylece toplum düzeyinde yayılmasını önleyecektir. Koruyucu ekipman sıkıntısı nedeniyle şu anda Bangladeş’te enfekte olanların yüzde 11’inin doktorlar ve sağlık çalışanları olduğuna tanık oluyoruz. Öte yandan sağlıklı insanlar, ekonomik ve sosyal yaşamlarına devam edecektir. Böylece, salgın insanların hayatını felç edemeyecek ve ekonomi yıkıma uğramayacaktır.
Üçüncüsü: İslam’da karantina politikası kapitalizmin tam tersidir, yani İslam, halkı karantinaya almaz, hastalıklı olanları karantinaya alır. Devlet, büyük ölçekli sanitasyon ve sterilizasyon programını hayata geçirecek, yeterli maske ve KKD temin edecek, vatandaşlarını bunları kullanmaya teşvik edecektir. İslam’ın ayrıca enfekte olup hastalıklı olmayan, ama salgının hızlı şekilde yayılmasına neden olan çok sayıda sessiz taşıyıcılara yönelik rehberliği de söz konusu. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ“Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur”[İbn Mace] Sessiz taşıyıcıların da salgını bulaştırması nedeniyle devlet, sessiz taşıyıcıları hızlı bir şekilde tespit etmek için çok sayıda vatandaşına kitlesel test yapacaktır.
Dördüncüsü: Hilafet Devletinin Anayasasına göre dinine ve ırkına bakılmaksızın tüm vatandaşların sağlık güvenliğini karşılamak devletin görevidir. Devlet, araştırma kurumları kurmalı, otlar ve vitamin takviyeleri de dâhil olmak üzere tüm formları ile beslenme, egzersiz veya ilaç gibi enfeksiyona karşı bağışıklığı artırıcı tüm araçları incelemelidir. Devlet ayrıca belirli bulaşıcı salgınlara karşı doğal sürü bağışıklığı geliştirici popülasyonların olasılığını ve aşıların güvenliğini ve etkinliğini araştırmalıdır. Mevcut yöneticilerin aksine devlet, sağlık sektörünü kâfir kapitalistlere bağımlı hale getirmeyecek ya da kapitalist şirketlerin para kazanma araçları haline gelmesine izin vermeyecektir, çünkü bu, İslam Şeriatına tamamen aykırıdır.
Beşincisi: Tedbir almak sorumsuzluk anlamına gelmez, mevcut rejim, tedbir adına insanlara sorumsuzluk fikrini aşıladı. Ölülerin gömülmesinde bunun sonuçlarını görüyoruz, hastalarla ilgilenilmiyor vb. Hilafet Devleti, insanların uygun önlemlerle hastalarla ilgilenmelerini sağlayacak, yaşlılar veya akciğer, astım ve şeker hastaları gibi hastalığa karşı bağışıklık sistemi zayıf olanlara özel itina gösterecektir. Devlet, sürekli insanlara hastalıktan değil Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan korkmak gerektiğini, yaşamın, ölümün ve rızkın sadece ve sadece Allah’ın elinde olduğunu hatırlatacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ“De ki: “Allah’ın bize yazdığından başkası başımıza gelmez. O bizim Mevla’mızdır, Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.”[Tevbe 51]
Son olarak İslam, sağlığa zarar verici hususları ve bulaşıcı salgınlar kaynaklı mali sıkıntıları en aza indirmek için yol gösterdiği gibi Müslümanların bu tür salgınlar sırasında can kayıplarına nasıl bakmaları gerektiğini de öğretti. Buhari, müminlerin annesi, Aişe Radiyallahu Anha’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
سَأَلَتْ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الطَّاعُونِ، فَأَخْبَرَهَا أَنَّهُ كَانَ عَذَابًا يَبْعَثُهُ اللهُ تَعَالَى عَلَى مَنْ يشَاءُ، فَجَعَلَهُ اللهُ تَعَالَى رَحْمَةً لِلْمُؤْمِنينَ، فَلَيْسَ مِنْ عَبْدٍ يَقَعُ ، فَيَمْكُثُ فِي بَلَدِهِ صَابرًا مُحْتَسِبًا يَعْلَمُ أَنَّهُ لَا يُصِيبُهُ إِلَّا مَا كَتَبَ اللهُ لَهُ إِلَّا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ الشَّهِيدِ“Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e “taun”dan sordum da bana şöyle cevap verdi: “Taun (veba), şüphesiz bir azaptır; Allah dilediği kuluna gönderir. Yine muhakkak ki, Allah, taunu müminler hakkında şehadet vesilesi kılmıştır. Bir yerde taun zuhur eder de orada bulunan bir mümin, sabrederek, sevap umarak, bu taun yalnız Allah’ın takdir ettiği kimseye isabet eder, kanaatini besleyerek bulunduğu şehirde kalırsa, muhakkak Allah ona şehit ecrinin misli sevap takdir eder.”Şimdiye kadar dünyada panik ve korkunun yayılmasıyla birlikte Müslümanlar, imtihana sabrettiler, sevap umdular, imtihanı yeniden yaşattığı için Âlemlerin Rabbi olan Allah’a ‘ dua ettiler.
Bu şekilde İslam, bulaşıcı hastalığın etkisinin sınırlı olmasını ve tüm ülkeye yayılmamasına sağlar, böylece Amerika ve diğer kapitalist ülkelerde tanık olduğumuz tam tecrit durumu ortaya çıkmaz. Tarihte Müslümanlar, bu gibi birçok benzer durumlarla karşılaştılar: Ümmet, H. altıncı yüzyılın ortalarında “El-Sakfa” belasıyla imtihan edildiler. Stafilokok bakterileri ciltte yaralara neden olmuştur. Yine Müslümanlar H. sekizinci yüzyılın ortalarında Şam’da büyük veba yaşadılar, buna rağmen bütün bu vakalarda camilere kilit vurulmamış, Cuma, teravih veya cemaat namazları iptal edilmemiştir. Sağlıklı insanlar evlerine hapsedilmemiş, sadece hasta olanlar izolasyon altına alınmış, sağlıklı kişiler işlerini yürüterek uygarlık inşa etmişlerdir. Namaz kılmak için camilere gitmişler, hastalığın kötülüğünden korunmak için Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yalvarmışlar, sağlık tedavisine ek olarak hastaların bakımını yapmışlardır.
Ey Müslümanlar! Bu Korona virüsü sizi her zamankinden daha fazla Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yöneltti. Batılı yöneticiler ve takipçileri, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bu sınavını komplo teorileri ile örtbas etmek, böylece Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yakınlaşmaktan uzaklaştırmak istiyorlar. Onun için onlara aldanmayın. Kapitalist dünya, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın en küçük yaratığı nedeniyle felaket yaşıyor. Ancak yine de Hasina gibi laik yöneticiler, hâlâ insanlığı gözetemeyen bu küfür kapitalist ideolojiye yöneliyorlar. Karış karış, arşın arşın onları takip ediyorlar. Sağlık ve tedaviyi onlar katında arıyorlar! Ebu Said’den rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
لَتَتْبَعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ شِبْرًا شِبْرًا وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ حَتَّى لَوْ دَخَلُوا جُحْرَ ضَبٍّ تَبِعْتُمُوهُمْ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَمَا الإِقْرَادُ قَالَ فَمَنْ؟“Sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz.” “Ya Rasûlullah, Yahudi ve Hristiyanlara mı uyacağız?’ diye sorduk. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem: Ya kime?” yanıtını verdi.”[Buhari, Müslim] Bu seküler yöneticilerde umut yok; aslında bu krizin sebebi, dünya çapındaki fitne-fesat ve onlardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ“İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.”[Rum 41]
Bu nedenle ey Müslümanlar! Bu mübarek ayda, Kur’an’ın vahyedildiği bu ayda bu laik kapitalist yöneticileri ortadan kaldırmak için siyasi mücadeleye katılacağınızı, bilinçli ya da bilinçsiz veya korkudan bu laik kapitalist sistemi ve yöneticileri asla takip etmeyeceğinizi ya da desteklemeyeceğinizi, Allah’ın dinini ikame etmek yani 99 yıl önce 28 Recep 1342’de yıkılan Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti yeniden kurmak için var gücünüzle çalışacağınızı taahhüt edin. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
انما السطان ظل الله في الأرض “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir.”
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Bangladeş Vilâyeti
H. 3 Ramazan 1441
M. Pazar, 26 Nisan 2020