Husi milisler, Cuma günü arabalarıyla Havalan bölgesinden San’a’ya dönerken yolda saldırıya uğrayan Hizb-ut Tahrir’in beş gencini tutukladılar. Milisler tutukladıkları gençleri aynı güzergâhta bulunan Cehane Emniyet Müdürlüğüne götürdüler. Gençler bu bölgeyi ziyarete gitmişlerdi. Bazıları bu bölgede oturuyordu. Bölge halkı ile tartışma oturumu düzenlemişlerdi. Özelde Yemen, genelde Müslüman ülkelerin yaşadığı kriz ve çalkantılardan kurtulmanın doğru yöntem ve çözümünün ne olduğunu açıklamışlardı. Tutuklanan gençlerin isimleri şöyledir: Mühendis Şefik Hamis ve Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu üyesi Abdullah el-Kadı, oğlu Ali Abdullah el-Kadı, Muhsin el-Ca’deni ve Abdülkerim es-Südei’dir. Husi milislerin, Hizb-ut Tahrir ve Yemen halkına karşı işlediği iğrenç suçları, ancak mafya ve suç çeteleri işler. Zira onlar, savaş ve fitne çıkarıyorlar. Öldürüyor ve tutukluyorlar. Yol kesiyor ve baskı yapıyorlar. Kendilerine muhalefet eden herkesi tasfiye ediyor, hak sözden tir tir titriyorlar. Hüccet ve burhan ortaya koyarak hak sözle yüzleşemiyorlar. Aksine silah sarhoşu içerisinde zorbaların küstah tavrı gibi tavır sergiliyorlar. Bu sadece iflas ve gururun kanıtıdır. Bu kişiyi dipsiz çukura sürükler. Bu hal üzere devam ederse, Allah’ın gazabına nail olur.

Birçok bildiri, seminer ve konferanslarda Hizb-ut Tahrir olarak bizler, fiziksel eylemi benimsemediğimizi, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin kurulması yolunda silah kullanmadığımızı defaatla açıkladık. Korktuğumuz ya da çekindiğimiz için değil, Medine’yi Münevvere’de ilk devletini kuran Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’ikendimize örnek edindiğimiz için silahı yöntem olarak benimsemedik. Buna rağmen gençlerimiz tutuklandı, faaliyetlerimiz kısıtlandı, sinsi ve çürük gerekçelerle San’a sokaklarına asılı pankartlarımız indirildi. Milisler, bu cürümsel eylemlerini çeşitli bahaneler ile haklı göstermeye çalıştılar. Bir karışıklık olduğunu, Hizbin, el-Kaide ve IŞİD kapsamında çalıştığı şüphesini taşıdıklarını ileri sürdüler! Böyle yapmalarının nedeni, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inbayrağını taşımamız, yayın ve bildirilerimize onu eklememiz, Nübüvvet metodu üzere Hilafete çağırmamızdır. Oysa daha önce biz, Husilerin Siyasi Bürosu’nu ziyaret etmiş, onlarla tartışmış, metodumuzu açıklamıştık. Onlar ne zaman Hizb-ut Tahrir’in davetini ve çalışma metodunu anlayacaklar? Yoksa anlamak mı istemiyorlar?

Husi milisler, iktidar sarhoşluğuna tutuldular, küstahlık hastalığına yakalandılar. Zalimlere başkaldırış sloganı ile yola çıkan bir hareketin bugün onlarla ittifak kurduğunu ve onları koruduğunu görüyoruz. Hizb-ut Tahrir’in samimi ve çalışkan gençlerini tutuklayarak onlara karşı şiddet kullanıyor. Oysa bu gençler, zulmü değiştirmek ve mücrimleri ortadan kaldırmak, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak yeryüzünde Allah’ın yönetimine hayat vermek istiyorlar. Milislerin bu hareketi, boğazlanıp da can çekişen bir hayvanın hareketi gibidir. Güçlü ve hızlı ama bilinçsizce bir harekettir. Bu da onları Batı’nın siyasi ve mezhepçilik projeleri için kolay lokma haline getiriyor. Bilindiği üzere mezhepçilik, Batının Müslümanlar için devreye koyduğu bir projedir. Hizb-ut Tahrir, iç ve dış savaş, Batının Yemen’i zayıflatmak istediği mezhepçilik fitnesi karşısında tavrını kamuoyuna açıkladı. Husileri bu sarhoşluktan uyanmaya, Yemen halkı ve Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı işledikleri cürümlerden Allah’a tövbe etmeye ve tutuklu gençleri derhal serbest bırakmaya çağırıyoruz. Ve tarihi harekete karşı düşmanca tavrına bir son vermesi için onları uyarıyoruz. Hizb, Allah’ın vaadini, vahiy ve onun hükümlerinden esinlenerek Peygamberin müjdesini gerçekleştirmek üzere ümmetle birlikte tarih yazmak üzeredir. Böylece İslam ümmeti, tek bir devlette tek bir ümmet olsun. Bu devlet, farklı içtihadi mezheplerine rağmen bütün Müslümanları kucaklasın. Mücahit ve fatihler olarak düşmanlara karşı ümmetle savaşsın. وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ“De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” ^{[Tevbe 105]}