29.03'de Bağdat'ta düzenlenen Arap Zirvesi'nden bir gün sonra, yani 30.03'deki Cuma'nın adı; "Müslüman Araplar Olarak İhanete Uğradık, Ancak Allah Bizimle Beraberdir" olarak ilan edilmiştir. Gerçekten doğru. Zira Arap yöneticileri, ihanet sınırını çoktan aşıp cürüme ortak olma sınırına ulaşmışlardır. Nitekim Konferansçılar değil Komplocular bu konferansta, Kofi Annan'ın uyguladığı Amerikan planına tam destek verdiklerini açıklamışlar ve kapanış beyanatlarında da, Suriye hükümeti ile diğer tüm muhalif çevrelerin, Arap Birliği'nin ortaya attığı plan ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararlarına dayalı ciddi ulusal bir diyalogun başlaması için "Kofi Annan'ın olduğu" ortak elçi ile birlikte pozitif ilişki kurma çağrısında bulunmuşlardır... Bu gibi konferanslar, kararlar ve girişimler, ayaklanmaya son vermesi, muhlisleri katletmesi,insanların değişim için olan iradelerini kırması ve Amerika'nın gelecekteki çözümünün kabul edilmesi yönünde büyük baskı yapması için vahşi Suriye rejimine fırsat üzerine fırsat vermektedir... Ayrıca bunlar, süresi dolan ajanı fasit Beşar'ın alternatifini garantilemesi için Amerika'ya, çok daha büyük fırsat vermektedir.

Suriye'deki Müslümanların üzerine düşen; kendilerinden bundan başka bir şey beklenmeyen yöneticilerin ihanetlerine ve komplolarına tepki vermek değil kesinlikle bir tek olan Allah'a yönelmeleridir. Zira bu zirveye katılan yada katılmayan Müslüman Arap yöneticileri, bu ümmetin başının belasıdırlar... Zira onlardan bir kısmı, Suriye'deki Müslümanları Şam Hülagü'sü Beşar'ın başlattığı katliam, nefret ve cürüm makinelerine teslim etmişler ve bir kısmı da onlara ihanet etmişlerdir. Dolayısıyla onlar, sizin acınız için acı çeken ve sizlere yardım etmeyi engelleyen Beşar Esad benzeri yöneticilere alev püsküren ümmetinizin evlatları değillerdir.

Suriye ve Diğer Müslüman Ülkelerdeki Müslümanlara:

Bütün her yerdeki Müslümanların, yardım isteyen ve nidaları sert kayaları bile ağlatacak kadar gözyaşı döken Suriye halkımıza güçlü bir şekilde yardım etmeleri gerekmektedir... Yine onların, ülkelerindeki meydanları doldurmaları, kafir Batı nüfuzunu yok etmeye ve her yerde ümmetin göğsüne çöreklenmiş Ruvaybida yöneticileri kaldırıp atmaya davet etmek için seslerini yükseltmeleri, bir Müslümanın Müslüman kardeşine yardım etmesinin vacip olduğunu önemseyerek hızla harekete geçmeleri ve yollarında ayak bağı olan bütün ajanlar ile satılıkları kökünden söküp atmaları için Müslüman ordular içerisindeki muhlis evlatlarımızdan olan güç ve kuvvet ehline yönelmeleri gerekmektedir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:  وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur." ^{[el-Enfâl 72]} Ayrıca onların, tüm Müslümanların izzetini ve gücünü gerçekleştirecek olan ve Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, Mekke'nin açık fethinden önce şu menkıbeyle kendisinden yardım isteyen Amr İbn-u Sâlim'e karşılık verdiği gibi âhir zamandaki Raşit Halife'nin de tüm mazlumlara karşılık vereceği vaat edilmiş İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmaları gerekmektedir. Menkıbe şöyledir:

Allah'ın sana verdiği salahiyetle yardım et, destek ol

Allah'ın kullarını çağır acele gelip imdadımıza yetişsinler

Bizi Vetir'de, geceleyin uykuda iken bir de baskına uğrattılar

Bizi, rukû ve secde halinde namaz kılarken bile öldürdüler.

Bunun üzerine Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem],  şöyle buyurmuştur:

نُصرْتَ يا عمرُو بن سالم "Sen yardım olundun ey Amr İbn-u Sâlim." Nusret, güç ve kuvvet sahibi Allah'tandır.

İşte Hizb-ut Tahrir de sizleri, bunun için davet etmektedir. O halde onun davetinde, Allahu [Subhânehu ve Te'âla] ve onunla birlikte olun.