Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: H. 16 Muharrem 1429
M. Perşembe, 24 Ocak 2008

- Basın Açıklaması - Seçimler Kanunu Tasarısı, İslâm Esâsına Dayanmamaktadır

Anayasa komisyonu tarafından, seçim kanununa ilişkin anlaşmazlık noktalarındaki tutumlarını netleştirmeleri için tüm politik güçlere verilen süre bugün doldu. Peki, bu tasarı nedir? Hangi esâsa dayanmaktadır? Buna ilişkin İslâmî hüküm nedir? Tüm bunları açıklamamız kaçınılmazdır ki herkes hakkı bâtıldan ayırt etsin.

Birincisi: Seçimler kanunu tasarısının üzerine binâ edildiği esâs, -tasarının 1. maddesine göre- 2005 yılı geçiş anayasasıdır. Bilindiği gibi bu anayasa, İslâm esâsına dayanmamakta ve yasama hakkını, Vatanî Meclis'te, il meclislerinde ve il yasama meclislerinde çoğunluğa sahip olan beşere vermektedir. Ayrıca bu anayasa, Güney Sudan'ın ayrılmasını tesis etmekte ve diğer vilâyetlerin ayrılmasına da zemin teşkil etmektedir.

İkincisi: Gerek bu kanun, gerekse partiler kanunu, -geçiş anayasasında olduğu gibi- Güney Sudan'ın kuzeyden ayrılmasına odaklanırken; kanunun tüm fıkralarında bu hususa değindiğinde güneyi sanki özerk bir varlıkmış gibi ele alınmaktadır.

Üçüncüsü: Bu kanun, cumhurbaşkanlığı, il vâliliği, vatanî yada il yasama meclislerine adaylık şartları kapsamında sıklıkla "Sudanlılar" ifadesine vurgu yapmaktadır...

Seçim; belirli işleri yapmak üzere bir şahsı veya şahısları seçme üslubu olması bakımından, belirlenen işin şer'ân câiz olması şartıyla, şer'ân câizdir.

Bu kanun ise şer'î olmayan bir iş için kullanılmaktadır ki bu, Cumhurbaşkanlığı seçimidir. İslâm'da ise cumhurbaşkanlığı yoktur, tam aksine Müslümanlar için Hilâfet vardır. Rasûl [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:  وَإنّهُ لاَ نَبِيّ بَعْدِي. وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ ... "Artık Benden sonra Nebî yoktur. Halîfeler olacak da çoğalacaklardır..." Ayrıca bu kanun, Allah'ın dışında yasama yapacak yasama kurulunun seçimi için de kullanılacaktır. Oysa İslâm'da yasama hakkı, yalnız Allah'a aittir, beşere ait değildir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:  إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Muhakkak ki hüküm ancak Allah'a aittir. O size Kendisinden başkasına asla kulluk etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru dîn budur, velâkin insanların çoğu bilmezler." [Yûsuf 40] Ve şöyle buyurmuştur:  وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile yönetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." [el-Mâ'ide 44] Dahası Güney Sudan'ın kuzeyden ayrılması da haramdır, Rasûl [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlinden dolayı câiz değildir:  مَنْ أَتَاكُمْ، وَأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ، عَلَىَ رَجُلٍ وَاحِدٍ، يُرِيدُ أَنْ يَشُقّ عَصَاكُمْ، أَوْ يُفَرّقَ جَمَاعَتَكُمْ، فَاقْتُلُوهُ "İşleriniz (yönetiminiz) bir adam üzerinde birleşmiş iken her kim gelir de asânızı parçalamak veya cemaatinizi (bütünlüğünüzü) bölmek isterse onu hemen öldürün."

"Sudanlılar" meselesine ve bunun şart koşulmasına gelince; bu bâtıl bir şarttır ve Sömürgeci Kâfirin türettiği, ajanlarının ardı sıra koruduğu vatancılık esâsı üzerine Müslümanların parçalanmışlığını pekiştirmektir. Oysa asıl olan; ülkeleri ve beldeleri birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, Müslümanların kardeş olmasıdır. Allahu Subhânehû ve Te'alâ şöyle buyurmuştur:   إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ "Mü'minler ancak kardeştirler." [Hucurat 10]

İlâveten bu kanun, -daha önce belirttiğimiz gibi-, İslâm esâsı üzerine değil, aksine Nifâşa Antlaşması esâsı üzerine inşâ edilmiştir. Oysa Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:  أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَم مَّنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىَ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ "Binâsını Allah korkusu ve rızâsı üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binâsını yıkılacak bir uçurumun kenarına kurup onunla beraber kendisi de çöküp Cehennem ateşine giden kimse mi? Şüphesiz ki Allah zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez." [et-Tevbe 109]

Bütün bunlardan açığa çıkmaktadır ki bu kanun şer'ân bâtıldır:

Siyâsî partiler, toplum içerisindeki etkin güçler, daha da ötesi bu beldedeki tüm Müslümanlar, bu tasarıyı ve üzerine kurulu olduğu esâsı reddetmeli ve herkes, Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdelediği Hilâfet'i kurmaya çalışarak İslâm esâsı ve ahkâmı üzerine bir devletin ve toplumun inşâsı için çalışmalıdır ki hem üstünlüğümüzün, hem Rabbimizin rızâsını kazanmamızın, hem de düşmanlarımıza galebe çalmamızın tek yolu budur. Allahu Te'alâ şöyle buyurmuştur:  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  "Ey imân edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan
Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07
http://www.hizb-sudan.org/
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER