Küfür içerikli hakaretler, Danimarka ve Fransa’dan Avrupa’ya, sonra da ABD’ye sıçradı. Hatta şimdi aşağılık müşrik Hindistan’da bile yayıldı. Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onuru alenen alay konusu oldu. Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu koruyan bir Halife olmadığı için bugün her erkek veya kadın kolayca hakaret edebiliyor. Müslümanların şimdiki diktatör ya da demokratik yöneticileri Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onuru koruyamazlar. Aksine küresel sömürgeci laik düzenin koruyucularıdırlar. Bu laik düzende ümmetin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur, bırakın İslam’ı, hiçbir dinin kutsallığı yoktur. Bu yöneticiler, kamuoyu baskısıyla sadece boş kınamalar yayınlarlar. İslamofobiye karşı ucuz jestler gibi sadece popülist açıklamalar yaparlar. Birleşmiş Milletler gibi sömürgeci forumlarda yaptıkları konuşmalarla sorumluluklarından kurtulacaklarını sanırlar. Bununla birlikte, hiçbir zaman kesin bir adım atamazlar. Hilafet döneminde Halife, zamanın büyük güçlerinin Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onuruna hakaret girişimlerini susturdu. Halife II. Abdülhamid, cihat fermanıyla hem İngiltere’yi hem de Fransa’yı dize getirdi.

Kalkanımız Hilafet olmadan, günümüzün Raja Dahir’i olan Modi, Müslümanlara düşman kesildi. Keşmir’i zorla gasp etti, Keşmir’deki liderlere ömür boyu hapis cezası verdi ve caminin yıkılmasını bizatihi denetledi. Müslüman kızlarını başörtüsü takma hakkından mahrum etti. Müslümanları dinlerini uygulama hakkından mahrum bıraktı. Modi’yi durdurmakla sorumlu olan General Bajwa ve yandaşları, Amerika’nın talimatı üzerine Modi’nin yolunu açtığı sürece azgınlık ve düşmanlıklarına devam edecektir. Pakistan yöneticileri, Hint ordusunun Çin karşısında sarsıldığı bir dönemde Kontrol Hattı’nda Modi ile ateşkes imzaladılar. Resmi kaynaklar, artan ticari ilişkilerden bahsediyorlar. Arka kapı diplomasisi yürütüyorlar. Pakistan Müslümanlarını Hindistan önünde dizi getirdikleri için Batılı efendilerinin övgüsüne nail oluyorlar. Müslümanların Cihat ve Hilafet kavramlarından etkilenmesini önlemek için acımasız önlemler alıyorlar. Silahlı kuvvetlerin moralini bozmak, şehadet ve zafer arzularını dindirmek için jeo- ekonomik gerekliliklere ve zayıf ekonomiye atıfta bulunuyorlar. Oysa Allah uğrunda kurban olmaya hazır ve Tebuk ruhunu canlandırmak isteyen bir Pakistan Müslümanları var.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Atacağınız bir kaç adımla Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu en iyi şekilde ve kalıcı olarak koruyabilirsiniz. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için hemen Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet, küstah kâfirlerin dillerini susturacak, ellerini kesecek, rüyalarında bile dine küfür edemeyeceklerdir. Hilafet, Hindistan’ın fethi için orduları seferber edecek, Allah yolunda şehadet veya zafer ruhunu yeniden diriltecektir. Bu gaspçı yöneticileri ve ordu komutanlarını, sizin onları, onların da sizi sevdiği komutanlar ve yöneticilerle değiştirecektir. Onlar için müminlerin, İslam dininin ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kutsallığından daha önemli hiçbir şey olmayacaktır. Birkaç saat içinde siz her şeyi yapabilirsiniz. Muhakkak ki omuzlarınızda büyük bir yük var. Çünkü siz Allah’a karşı sorumlusunuz. Hadi hemen nusret verin, boş konuşmaların yerini zafer tekbirleri alsın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ  “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”^{[Yasin 17]}