Salı, 24 Şevval 1446 | 2025/04/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS-BA-2025-MB-TR-14 H. 21 Şevvâl 1446
M. Cumartesi, 19 Nisan 2025

Mısır’daki ‘Fetva Düzenleme’ Yasası: Şeriatı Bastırmak, Dine Değil Rejime Hizmet Etmektir!

Mısır rejimi, dini gasp edip iktidara ram etme çabasını bir adım daha ileri taşıdı! Mısır hükümeti, yetkisiz kişilerce fetva verilmesini engellemek amacıyla yeni bir yasa tasarısını kabul etti. ‘Fetva Düzenleme Yasası’ olarak adlandırılan tasarıya göre, yetkisiz fetva verenlere 6 ay hapis ve 100 bin Mısır lirası para cezası uygulanacak. Yasa ayrıca medya organları ve sosyal medya platformlarına yalnızca belirli kurumların fetvalarını yayımlama şartı getiriyor. Bu yetkili kurumlar ise şunlar: Kıdemli Âlimler Heyeti, Fetva Kurumu (Dârü’l-İftâ), İslami Araştırmalar Kurulu ve Vakıflar Bakanlığı’na bağlı komisyonlar. Verilen fetvalar arasında bir ihtilaf veya çelişki söz konusu olduğunda, Kıdemli Âlimler Heyeti’nin görüşü öncelikli kabul edilecektir.

Dışarıdan bakıldığında bu yasa, fetva sahasındaki düzensizliğe son vermeye ve fetva konusuna ehil olmayan kişilerin önüne kesmeye yönelik bir adım olarak görünebilir. Ama fetva yetkisinin verildiği kurumlar, bu yasanın çıkarıldığı siyasi atmosfer ve mevcut rejimin durumu göz önüne alındığında, bu düzenlemenin aslında dini kontrol altına almak, muhalif sesleri susturmak ve şeriatı iktidarın çıkarları doğrultusunda kullanmak için çıkarılmış bir düzenleme olduğu anlaşılacaktır. Bu bağlamda yasa, dinin rejim tarafından içeride ve dışarıda izlenen suç politikalarına payanda kılınmasının güncel bir tezahürüdür.

Fetvaları düzenlemekten söz etmeden sormamız gereken can alıcı soru şudur: Bu rejim, Allah’ın indirdikleriyle mi hükmediyor ki, insanların işlerini Allah’ın indirdiklerine göre çekip çevirsin ve şeriata aykırı olan fetvaları düzenlemeye kalksın? Yoksa bu rejim, İslam’la hükmetmeyen; bilakis İslam’la hükmedilmesi çağrısında bulunan herkese savaş açan, Allah’ın hükümlerine bağlı bireyleri dahi takip edip cezalandıran seküler bir rejim midir?! Madem İslam ne onun benimsediği din, ne de savunduğu değerler bütünüdür o halde fetvaların doğruluğu ve denetlenmesiyle neden ilgileniyor ki? Belli ki bu işin içinde başka işler var. O zaman biz de bu rejime soruyoruz: Fetva alanındaki kaosu kim körükledi? Her türlü suçuna fetva bulsunlar diye, paralı din adamlarını ekranlara çıkaran kendisi değil mi? İlimle alakası olmayan din simsarlarının, cihat, başörtüsü ve ticaret gibi konularda siyasi çizgisine uygun fetvalar vermelerine göz yuman kendisi değil mi? Dar-ül İfta’nın kendisi, Filistin’deki işgale direnişi ‘terör’ diye nitelendirip, zalimlere karşı çıkmayı haram ilan etmedi mi? Demek o ‘tepecik’ ve ardındaki pislik işte tam da bu, öyle değil mi?!

İslam’a göre fetva, kendisine arz edilen meselelerde müftünün soran kişiye Allah’ın hükmünü haber vermesidir. Eğer bu görevi yerine getiren kimseler varsa, fetva farz-ı kifaye olur; eğer hakka göre fetva verecek kimseler yoksa, o zaman farz-ı ayn hâline gelir. İslam’da fetva vermek, bir devlet kurumunun tekelinde değildir. İslam fetva verecek kişinin bilgili, takvalı ve adaletli olmasını şart koşmuştur! resmî bir kuruma mensubiyeti şart değildir. Ebu Davud’un rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ أُفْتِيَ بِغَيْرِ عِلْمٍ كَانَ إِثْمُهُ عَلَى مَنْ أَفْتَاهُ“Bilgisizce verilen bir fetva ile amel eden kimsenin günahı, o fetvayı verene aittir.” O hâlde, bir fetvanın şer’î geçerliliğini tayin eden ölçüt, herhangi bir resmî merciden alınmış ruhsatname değil; müftünün Kitap ve Sünnet’e vukufu, istinbat kabiliyeti ve Allah hakkında hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacak derecede takvalı oluşudur.

Fetva yetkisini belli kurumlara hasretmek, devlete bu alanı kontrol ve denetleme yetkisi vermek ve başkalarının fetva vermesini yasaklamak, İslam’la hiçbir şekilde bağdaşmaz. Bilakis bu, despot yöneticilerin ümmetten otoriteyi gasp ettiklerinden beri uydurdukları siyasi bir bidattir.

İşin en tehlikeli yanı ise rejim bu adımla, tıpkı Orta Çağ karanlığındaki Avrupa Kilisesi’ne benzer biçimde resmi bir Mısır ruhban sınıfı yaratmayı hedeflemektedir. Burada belirli bir zümre, din adına konuşma tekelini elinde tutacak, sıradan insanlar ve özgür âlimler ise yöneticinin arzusuna aykırı düştüğünde Allah’ın hükmünü açıklamaktan men edileceklerdir. Bu anlayış, İslam’ın özüne tamamen aykırıdır. İslam’da ne “din adamları sınıfı” ne de şeriatı tekeli altına alan resmî kurumlar vardır. İslam’da ruhbanlık yoktur, insanlar ile Rableri arasında bir aracı bulunmaz. İslam’da sadece ilim talep eden, araştıran, delillere göre hüküm veren ve öğrendiklerini aktaran âlimler, fakihler ve muhaddisler vardır. Onları bir sultan tayin etmez, onlara yetki belgesi de vermez.

İslam, hiçbir otoriteye dini tekeline alma hakkı tanımaz. Devletin tek bir dinî yorumu dayatması da caiz değildir. Çünkü bu, dine hizmet değil; dini kullanmak ve diğer sesleri susturmaktır.

Kanunda “fetva vermeye yetkili” olarak tanımlanan kurumlar, zalimlere biat eden, adaletsizliği destekleyen kurumların ta kendileridirler. Bu kurumlar, kapitalist sistemle hükmeden, İslam’a ve onu yeniden hayata döndürmek isteyen davetçilere karşı savaşan bir rejimin ayrılmaz parçasıdırlar. Örneğin, Mısır Daru’l-İfta’sı, Uluslararası Para Fonu’ndan alınan faizli kredilerin helal olduğuna dair fetva vermiştir. Kıdemli Âlimler Heyeti ise Es Sisi’nin darbesini desteklemiş ve ona karşı çıkmanın haram olduğuna hükmetmiştir! Halbuki mevcut rejim, İslam’a göre hükmetmemektedir, meşru bir biat yoluyla da iş başına gelmiş değildir. Dahası Sykes-Picot sınırlarının bekçiliğini yapmaktadır! Vakıflar Bakanlığı ise, tam bir siyasi dalkavuktur! Hak sözü söyleyenlere veya mücahitlere karşı vaizleri örgütlemekte, camilerde rejime itaat etmenin ve politikalarını kabul etmenin propagandasını yapmaktadır! İslami Araştırmalar Kurulu, cihat, hilafet ve had cezalarına dair hükümleri görmezden gelmekte, onun yerine “Amerikan usulü” yozlaştırılmış bir İslam anlayışını pazarlamaktadır! O halde bu kurumlar İslami bir meşruiyete mi sahipler? Yoksa otoritenin verdiği bir meşruiyete mi sahipler? Şeriat, hükümdarın kılıcı altında verilen bir fetvayı asla tanımaz! İslam’da her dönemin politik şartlarına göre fetvalar veren, “istikrar” adına hakkı eğip büken “genel müftülük” diye de bir makam yoktur.

Bugün Mısır, dini bürokratik bir memuriyete, fetvayı da İçişleri Bakanlığı’ndan alınan bir izne bağlamak istemektedir. Buradaki amaç, fetva konusundaki düzensizliği gidermek değil, aksine bizzat halkı kontrol altında tutmak ve din adına rejimin siyasetine karşı çıkan her türlü sesi yok etmektir. Oysa bu, İslam’ın yöntemiyle tamamen çelişmektedir. İslam’da âlimler, hakkı söylemekte özgürdürler; Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Hükümdarın alimler üzerinde hiçbir otoritesi yoktur. Bilakis onlar, zalim yöneticilere karşı şeriatın bekçileridirler.

Paradoks şu ki, fetva verme yetkisinden men edilmek istenenlerin çoğu, cihadın ehemmiyetinden Filistin’in kurtuluşuna, normalleşme ihanetinden hilafetin ikamesinin farz olduğuna kadar ümmetin hayati meselelerinde konuşan samimi davetçilerdir. Sorunun özü işte budur: Otorite gerçek, sahih bir şer’i fetva peşinde değildir! Aksine yıkıcı politikalarına ve ihanetlerine dini bir kisve giydirecek bir fetva peşindedir. İşte bu yüzden, talimat dışı dinî konuşmalar yapanları suçlu gösterecek bir yasa çıkarmak zorunda kaldılar! Böylece artık fetva, Allah’ın hükmüne göre değil; güvenlik birimlerinin kontrolüne göre verilecek. Bu ise, dinin tam anlamıyla sekülerleştirilmesidir.

İşte tam da bu yüzden, Hizb-ut Tahrir / Mısır Vilayeti olarak biz, mevcut düzenin tüm çarpıklıklarına karşı yegâne meşru ve köklü alternatifin: dini devletin cenderesinden çekip almak, İslam akidesini devletin, anayasasının, yasaların ve her şeyin temeli yapmak ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak olduğunu ilan ediyoruz. Hilafet, devletin kadı, müftü, âlim, hatta ilim ve genel olarak ümmet üzerindeki tahakkümünü söküp atacak, onlara hakkı açıklama, iyiliği emretme ve kötülükten men etme hakkı tanıyacaktır. Böylece Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan nesiller yetişecektir.

Mısır’daki bu ‘Fetva Düzenleme’ yasası, fetvayı düzenleme değil, şeriatı hırpalama yasasıdır! Batı’nın ve işbirlikçilerinin ekmeğine yağ sürme girişimidir! İnsanları cehaletten korumak için değil, onları haktan korumak ve cehaletlerini derinleştirmek içindir. Dini kontrol altına almak için değil, onu özünden soyutlamak içindir.

Ey Ezher âlimleri ve ey ümmetin âlimleri! Sizler peygamberlerini varislerisiniz, Allah katındaki makamınız yücedir ve taşıdığınız emanet dağlardan daha ağırdır. Bugün, şer’î hükümlerin ayaklar altına alındığı, İslam’ın çehresinin karartıldığı, fetvaların ise despotların zulmüne dayanak kılındığı bir zaman yaşıyoruz. O yüzden sakın zalime omuz veren, tirana kılıç tutan, devletin sesi olan âlimler olmayın. Bilakis, Allah’ın size emrettiği gibi kimseler olun:

الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَداً إِلَّا اللهَ“Onlar ki Allah’ın mesajlarını tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’tan başka kimseden korkmazlar.” [Ahzab 39] Hakkı söyleyin, şer’î hükümleri açıklayın, mazlumların yanında olun, dinin tekelleştirilmesine ve ehlileştirilmesine karşı çıkın. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ“Cihadın en üstünü zalim sultana karşı doğruyu söylemektir” Şunu iyi bilin ki tarih asla merhamet etmez! Ümmet sizi izliyor! Ve Rabbiniz hak susturulduğunda, dürüstler zindanlara atıldığında, din tekelleştirildiğinde siz ne yaptınız? diye sizden hesap soracaktır.

Ey Kinane halkı! Bu zalimane yasa, ne dininizi korumak ne de aklınızı muhafaza etmek içindir. Aksine dininize hükmetme ve sizi en güçlü silahınız olan şeriat ve haktan soyutlama serisinin bir halkasıdır. Kuşkusuz onlar, dürüst alimlerin sesini kısmak, özgür davetçileri susturmak, size İslam’ın zillet değil izzet dini olduğunu, fetva kisvesine bürünse dahi Tağuta asla itaat edilmeyeceğini hatırlatan herkesin önünü kesmek istiyorlar! Bu yüzden sakın ha, sloganlara aldanmayın! “Fetvayı düzenleme” laflarına kanmayın! Çünkü amaç dini düzenlemek değil, sizi zapturapt altına almaktır! Amaç, hakkın sesini işitmenizi engellemektir! Böylece uyanmayasınız, ayaklanmayasınız ve size zulmeden, rızkınızı çalan ve düşmanınızla işbirliği yapan kimseden hesap sormayasınız.

Ey Kinane halkı! Dininiz bir emanettir, boynunuzdaki en büyük sorumluluktur! O yüzden onu yozlaşmış bir rejimin inisiyatifine terk etmeyin. Hakkın bertaraf edildiği, Kur’an’ın hükümlerinden arındırıldığı, âlimlerin zindanlara atıldığı ve mescitlerin ihanete ve işbirlikçilere payanda kılındığı bir düzene rıza göstermeyin. Hakkın yanında olun ve münker karşısında susmayın. Zira hakkı söylemeyen, dilsiz bir şeytandır.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَـئِكَ يَلعَنُهُمُ اللّهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَ “İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” [Bakara 159]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER