Açıkçası Biden yönetimi de selefleri gibi karanlık bir zihniyete sahiptir. Son birkaç ayda küresel ekonomi üzerindeki hegemonyasını sürdürmek için dünyadaki herhangi bir siyasi durumu körükleme konusunda hiçbir sakıncasının olmadığını ortaya koydu.

Bu ayın başlarında ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Demokrat Parti’nin yaklaşan kongre seçimleri öncesinde gerileyen halk desteğini artırmak amacıyla Tayvan’ı ziyaret etti. Ziyaret, Çin’de hoşnutsuzluk yarattı. Dünya, geçen Şubat ayında ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya-Ukrayna savaşının fitilini ateşlemek için elinden gelen çabayı sarf ettiğini henüz unutmuş değil. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgale karar verdiğini defalarca yineleyen Biden’ın bu hamlesi, aslında Putin’i işgale sürüklemenin bariz bir taktiğiydi.

Sonunda Biden, provokasyonlarında başarılı oldu. Şimdiyse dünya, gıda güvenliği, ekonomik istikrar ve toplumsal kaygı gibi küresel yansımaları olan Rusya-Ukrayna felaketiyle baş etmek zorunda. Sürekli nükleer kış olasılığından söz ediliyor. Çin’i çevreleyen bölgelerde ateşten bir çember oluşturan Amerika’nın provokasyon ve blöflerine düşme sırası şimdi Çin’e geldi. Herhangi bir yerdeki sıcak gerilim, sonunda Çin’i küresel ekonomideki varlığını azaltmak mecburiyetinde bırakacaktır.

Asıl soru şu, bütün bunlar ne için? Bu ülkeler bize nasıl bir dünya vaat ediyorlar? Ne Amerika, ne Çin, ne de Rusya, insanlığa layık daha iyi bir dünya kurma ümidi vermiyor. İki İngiliz atasözünü karıştırdığımızda, “beyaz odadaki beyaz fili” tanımanın zamanının geldiğini söyleyebiliriz. Dünyanın artık kapitalizm ve diğer insan yapımı inançların batıllığını ve yarattıkları felaketi tanıma korkusunu bir kenara atmasının ve yurtlarında kaldıklarında maliyetli bir canavara dönüşecekleri gerçeğini tanımasının zamanı gelmiştir. Bu gerçeği tanımanın bedeli, insanlığın hayatta kalma mücadelesi olacaktır.

Bin yıldan fazla bir süredir uygulanan İslam, milyarlarca insanı mutluluğa eriştirdi. Hayatın her alanında eşit hakları ve insani ilerlemeyi teşvik etti. Bunun için iki örnek seçtik: Sistematik yargının temellerini ilk atan İslam Şeriatıydı... 8. Yüzyılda Hikmet Evi’ni kuran Bağdat’taki Hilafetti. Hikmet Evi, matematiksel denklem yani cebir bilimi de dâhil olmak üzere birçok bilime beşiklik yaptı. Bazı Batılı bilim adamları daha sonraki keşiflerine cebir bilim aracılığıyla ulaştılar.

Bir kez daha Müslüman düşünürleri, âlimleri ve etkili gazetecileri, güç ve kuvvet ehline baskı yapmak, İslam ümmetinin ikinci kalkınmasını sağlamak ve vaat edilen Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûl’üne icabet edin.” ^{[Enfal 24]}