Hizb-ut Tahrir / Kenya, ülkedeki ve genel olarak dünyadaki Müslümanların mübarek Ramazan ayını tebrik ediyor. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş ayına giriyoruz. Bu vesileyle Müslümanlara, anlamını içselleştirerek Kuran’ı okumayı ve öğretilerine sadık kalmayı hatırlatmak istiyoruz.

Ramazan gelirken, Koronavirüsle mücadele bahanesiyle başkent Nairobi de dâhil olmak üzere bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Pandemi, ekonomik olarak birçok Kenyalıya zarar verdi. Ayrıca, bölgedeki Müslüman erkek ve kız kardeşlerimiz bu ay boyunca cemaatle namaz kılamayacaklar. Camilerde ibadet edenlerin sayısını sınırlamak, İslam’a ve Müslümanlara karşı küstahlıktır. Yinelemek istiyoruz, pandemik hastalığın yayılması, camilerin kapatılmasını gerektirmez. Aksine enfekte olmuş kişiler izole edilmeli ve camilere girmeleri yasaklanmalıdır. Ek olarak hastalığın enfeksiyonunu önlemek için sterilizasyon, maske takma, kitle testi ve el yıkama gibi önlemler alınmalıdır.

Ramazan yaklaşırken, zaten ekonomik durgunluk söz konusu ve hükümetin dış borçlanma iştahı hala zirvede. Nairobi IMF ile bir anlaşma imzaladı. Üç yıllık bir finansman paketi hazırlandı. Yetkililerin COVID-19 önlemlerinden sonraki aşamayı “desteklemeyi” ve borç açıklarını azaltmayı amaçlıyor. IMF, ölümcül reçetelerine göre borç veriyor, bu, ekonomiyi şaha kaldırmaz, aksine milyonlarca Kenyalıyı daha fazla ekonomik zarara uğratacaktır. Bu yılın başından beri un, süt, yemeklik yağ, parafin ve şeker gibi temel gıda mallarının fiyatları üçe katlandı! Malların üretimi ve tüketiminde fiyatın belirleyici faktör olduğunu söyleyen kapitalizmin vicdansız ekonomik politikaları, malların üretimi ve dağıtımının kapitalistlerin kontrolünde olmasını sağlıyor. Kapitalist rejimler kendi vatandaşlarının çıkarlarını umursamazlar.

Ramazan’ın tüm Müslümanlara iyilik getirmesini umuyoruz, ancak özellikle Müslüman dünyasındaki ümmetin durumu korkunç. Myanmar, Suriye, Filistin ve Yemen’deki Müslümanlar hala uzun süredir devam eden baskılarla karşı karşıya. Bu acılar Kuran’ın hayatlarında egemen olmamasından kaynaklanıyor. İslam ümmeti, acıların Nübüvvet metodu üzere Hilafet farzını yerine getirdiklerinde ancak sona ereceğini anlamalıdır.

Bugün biz, dini ikincil bir mesele olarak gören laik liberal bir toplumda yaşıyoruz, İslam’ın kapsamlı bir din olduğunu anlamalıyız. Bu nedenle tüm politik ve sosyo-ekonomik konularda İslam’a uymalıyız.

Sonuç olarak orucun amacına erişmek için Allah’tan bize güç vermesini niyaz ediyoruz. Takva, Müslüman için en yüksek mertebedir. Allah’ın emirlerine uyulmasının doğal sonucudur.