حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu
No: KA-BA-2010-MB-TR-0002 |
H. 24 Muharrem 1431 M. Salı, 12 Ocak 2010 |
- Basın Açıklaması - Zengibar'daki Elektrik Krizi Öncelikli Olarak İdeolojik Bir Krizdir
2009 aralığının onundan bu yana insanlara verilen elektriğin kesilmesi nedeniyle Zengibar Adası gecenin karanlığına gömülmüştür. Su-Enerji ve Arazi Bakanı, 11.12.2009'da basına yaptığı ilk açıklamasında elektriğin insanlara tekrar tabii bir şekilde verilmesi için üç haftaya ihtiyaç olduğunu söylemiştir. Bundan iki hafta sonra elektrik akımı başladı ama en fazla beş dakika sürdü ve 21.12.2009'da bahsi geçen bakan, elektriğin tekrar verilmeye başlamasının iki haftaya ek olarak bir aya daha ihtiyaç duyduğu şeklinde bir açıklamada bulundu. Bunun ardından 20.02.2010'da, yani elektrik krizinin başlamasından yaklaşık üç ay sonra üçüncü kez elektriğin tekrar verileceğine dair bir açıklamada bulundu!
Kriz, Zengibar Fomba'da bulunan elektrik santralindeki patlama nedeniyle başlamıştır. Zira santral, elektrik akımını Tanzanya'daki Ras Kimuni'den tedarik etmektedir. Ancak bu sorunun kökü sadece bir ay öncesine dayanmamaktadır. Zira sorunun aslı, eski santral donanımlarına, yedek parçalara ve santralin 1976 yılında inşa edilmesinden bu yana gerekli bakımın yapılmamasına dayanmaktadır.
Bu kriz, insanların zaten zor olan yaşam zorluklarını artırmıştır. Zira Zibuki Şirketi ile Zengibar Plastik Şirketi gibi bazı şirketler kapılarını kapatmak zorunda kalmışlardır. [Günlük el-Ahbar Gazetesi/28.12.2009] İnsanlar yüksek elektrik üretim maliyetlerine tahammül ederlerken içmeye elverişli temiz su yokluğu, güvenlik eksikliği, toplu ulaşım bilet fiyatlarındaki artış, geceleri hırsızlık ve soygun olaylarının artmasından dolayı insanların mal güvenliğinin kaybolduğu ve insanlar arasında kolera gibi salgın hastalıklarının yayıldığı bir ortamda petrol fiyatlarındaki artışa da katlanmaktadırlar. [Zengibar'ın Sesi/27.12.2009] Ayrıca motor kullanmaları nedeniyle birçok kişide yanıklar oluşurken pirinç fiyatları da yükselmiştir.
İnsanlar bu trajik krizin ve yaşam zorluklarının altında iken hükümet sanki bu krizi bilmiyormuşçasına hareket etmesinin yanı sıra muhalefet partisi de sessiz kalıp kılını dahi kıpırdatmamaktadır! En garip olanı ise hükümete karşı koymalarıyla bilinen bazı şeyhlerin ve İslami kuruluşların, insanların hayatını kurtarmak amacıyla acil çözüm oluşturması için hükümete baskı yapmak yerine kabir ehlinin sessizliği gibi sessiz kalmaya devam etmeleridir. Bilakis bunların yerine onlardan bazıları, bunun Allah Subhanehu ve Te'alâ'nın bir kazası olduğu hususunda Müslümanları bilgilendirmeye başvurmakta ve bu gerçeği reddedenleri de cehennem ateşi ile tehdit etmektedirler. Zira kusur ve ihmal olarak bilinen bu felaket nasıl olur da kaza olarak nitelendirilebilinir?! Bunun yanı sıra bazı enstitüler, sorunun hakikati ve çözümü noktasında insanları bilinçlendirmek yerine uyuşturmak ve hipnotize etmek için onları tılsımlarla donatmaktalar ve cemaat salatı ile festivaller düzenlemeye teşvik etmekteler.!!
Hükümet ulusal ekonominin %35'ine ortak olmasına rağmen elektrik krizi, sadece Zengibar'da değil tüm Tanzanya'da olan köklü bir sorundur. Yani hükümet, her ay 1.7 milyar şilinden daha fazla kayba uğrarken bazı ekonomik sektörler %10'dan daha fazla kayıplara uğramaktadırlar. Bundan daha beteri ise Tanzanya vatandaşlarından sadece %15'i bu hizmetlerden faydalanmaktadırlar.
Hükümetin, sadece 30 megawatt üretmelerine rağmen çalışmayan "Sun Gaz" ve "Halle" santralleri gibi elektrik üretim santrallerindeki elektrik motorlarının üretimi ile ilgili pek çok sorunların içerisine düştüğünü söylemeye gerek bile yoktur.
Bu krizin kökü ne kaynak yetersizliği ne santrallerin onarımına olan ihtiyaç ne de yedek parça eksikliğidir. Bilakis kriz bundan daha büyüktür ki o da insanların sorunlarını adil bir şekilde gözetmekte başarısız olan kapitalizm ideolojisi sorunudur. Zira o, özellikle fakirler olmak üzere insanların geneline önem vermeyen sömürgeci kafir Batılı devletler tarafından genç ve zayıf milletlerin başlarına dayatılan sömürgeci bir ideolojidir.
İslami ideoloji, insanın bu hayattaki sülukunu dünya ve ahiret hayatını ıslah edecek şeylere bağlayan sağlam bir akide üzerine bina edilmiştir. Zira o, kainatı, insanı ve hayatı yaratan bir yaratıcının varlığına ve bu hayattan sonra Allah Subhanehu ve Te'alâ'nın tüm beşeri, dünyadaki amellerinden dolayı hesaba çekeceği hesap günü olduğuna inanmaya mebnidir. İslam, insana bir üretim ve fayda aracı olarak da bakmaz. Bilakis insana, Allah Subhanehu ve Te'alâ'nın kerim kıldığı ve kendisine ibadet etmesi için yarattığı bir kul olarak bakar ki ne zulmetsin ne de zulme uğratılsın. İslam, Allah'a olan ubudiyetin gerçekleşmesi için insanların hayatını, insanlardan hiç birine başkalarını faydalanmaktan mahrum ederek kendi özel çıkarları için servetlere sahip olmalarına izin vermeyecek şekilde tafsili olarak tanzim etmiştir. Bunun içindir ki İslam, ferdi mülkiyet, devlet mülkiyeti ve kamu mülkiyetinin arasını ayırmış ve fertlerin, insanların genelinin ihtiyaç duyduğu kamu mallarını sahiplenmemelerine hırs göstermiştir. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
الناس شركاء في ثلاث، الماء والكلأ والنار "İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Su, mera ve ateş." Buradaki ateşe enerji üreten motorlar da girmektedir.
Bundan dolayı enerji, şeri hükümlere göre insanlara tedarik edilmesi gereken kamu mülkiyetinden sayılmaktadır. Dolayısıyla devlet, insanların ihtiyaçlarını tatmin edecek şekilde ve şayet bedava sağlama imkanı yoksa maliyet fiyatına elektriğin sağlanmasını garantilemek için çaba sarfetmelidir. Dolayısıyla da insanlara elektrik tedarik ederken maddi bir kazanç beklememesi gerekmesinin yanı sıra bu kamu mallarını özelleştirmesi de caiz değildir.
Bunun yanı sıra İslam'da siyaset, insanların işlerini şeri kaynaklardan elde edilmiş şeri hükümlere göre gözetmektir. İslam'daki siyasiler ve yöneticiler ise Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'dan ittika eden, hesap gününden, cehennem ateşinden korkan ve cenneti uman kimselerdir. Zira siyaset, kapitalist ideolojinin durumunda olduğu gibi hızlı bir şekilde servetler elde etme sanatı değildir.
Velhasıl Hizb-ut Tahrir, yeterli kapasiteye sahip belli başlı İslami ülkelerde ikame etmek ardından da dünyanın dört bir tarafına yaymak ve genişletmek için çalıştığımız Hilafet Devleti'nin kurulması amacıya çalışmak için Müslümanların saflarını kendi safıyla birleştirmeye davet etmektedir. Bizler de gayrimüslimlerden olan akıl sahiplerini yalnız İslam'a davet ediyoruz ki Dünyanın kapitalizmin bu sorunları çözmede başarısız olduğuna dahası toplumları parçaladığına şahit olduğu bir sırada İslam, beşerin tüm sorunlarını çözmeye muktedirdir.
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
Mesut Museylem
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Doğu Afrika
Medya Temsilcisi Yardımcısı
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |