حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Doğu Afrika
Medya Bürosu
No: DA-BA-2014-MT-TR-008 |
H. 10 Cumâde’s Sânî 1435 M. Perşembe, 10 Nisan 2014 |
Basın Açıklaması Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika'dan Bir Heyet, Hizbin "Naveed Butt'u Derhal Serbest Bırakın" Kampanyası Kapsamında Pakistan Yüksek Komisyonu'na Bir Mektup Teslim Etti
Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika'dan Bir Heyet, Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika Medya Temsilcisi Yardımcısı Mesûd Msellem başkanlığında 08 Nisan 2014 Salı günü, Hizb-ut Tahrir tarafından başlatılan "Naveed Butt'u derhal serbest bırakın" küresel kampanyanın parçası olarak Pakistan Yüksek Komisyonu'na [Dar es Selam] bir mektup verdi. Heyet, İdari ve Konsolosluk Ateşe'si Sayın Muhammed Ümran ile bir araya geldi ve Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti tarafından yayınlanan bildirinin hükümete iletilmesi ifade edildi. Bildirinin içeriği aşağıdadır:
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلاَّ أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan ancak Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." [Buruc 8] İnsanlar arasında tanınan, toplumda herkes tarafından sayılan ve sistemin haydutları tarafından kaçırılan Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti Resmi Sözcüsü Naveed Butt, 11 Mayıs 2012'dan bu yana yani yaklaşık iki yıldır hâlâ kayıptır. Naveed Butt, sömürgeci tarafından Müslümanlara karşı kurulan komploları deşifre etmek için çalıştı. İslam ile yönetmek gerektiğini korkmadan açıkça ortaya koydu. İslam ile yönetmenin tüm dünyadaki Müslümanların hatta bunun da ötesinde tüm insanların nasıl hayrına olduğunu açıkladı. İşte onun bu çalışması ve cesareti, siyasi ve askeri liderlik içindeki hainleri çok tedirgin etti. Bu nedenle susturmak için haydutlar, Suriye'den Özbekistan'a kadar nerede olursa olsun Hilafete davet ile mücadele eden sömürgeci efendilerine körü körüne itaat adına seferber edildiler. Haydutlar, Hizb-ut Tahrir gençlerine karşı başlatılan işkence kampanyası ile yetinmediler. Nerede olurlarsa olsunlar, hatta bazı zamanlar insanların işlerini yolda bildiri dağıtarak güderlerken bile Hizbin gençlerini takip ettiler. Sadece bu da değil. İslam'a karşı işledikleri suçlara, orada burada Naveed Butt'u takip ederek suç defterlerini iyice kabarttılar. Nihayet onu, küçük çocuklarının gözleri önünde kaçırdılar. Bugüne kadar da hâlâ zindanlarda hapistir. Tüm bunların nedeni hakkın davetinden korkmalarıdır. Ey Pakistanlı Müslümanlar! Pişmanlık ve umutsuzluk Naveed için değildir. Eğer rejim, Naveed'i kaçırmakla kalbine korku salacağını düşünüyorsa, rejimin bu düşüncesi onu yer bitirir. Çünkü Naveed, hayra davette öncekilerin yolunda yürümek ve yolda tüm zorluklara katlanmak için yemin etti. Yürünen bu yol, Nebilerin, Sahabenin ve günümüze kadar onlara ihsanla uyanların yoludur. Uzun zamandır ailesinden ayrı olması pişmanlık ve umutsuzluk nedeni değildir. Çünkü dünya hayatı ne kadar uzun olursa olsun kısadır. Ahiret ise sonsuzdur. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu dünyadaki ayrılığa karşın onu ahirette ailesi ile daim eyler İnşaAllah. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: جَنَّـتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ ءَابَائِهِمْ وَأَزْوَجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلَـئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِمْ مِّن كُلِّ بَابٍ "Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler ." [Rad 23] İslam'a davet edenlerin karşı karşıya kaldıkları zulüm de pişmanlık ve umutsuzluk nedeni değildir. Çünkü onlar, zaferin yakın olduğuna inanırlar. Müminlerin imtihana çekilmesi, Allah'ın sünnetidir. Zafer ve rızanın nedenidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَآءُ وَالضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ َالَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللَّهِ أَلاَ إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ "Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber müminler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır." [Bakara 214] Evet, zorbalar karşısında hak kelimesini söyleyerek Allah Subhânehu ve Teâlâ'ya karşı görevini yapan kimse asla pişmanlık ve umutsuzluğa kapılmaz. Aksine pişmanlık ve umutsuzluk, İslam'a davet edenlerin çağrısına kulak vermek yerine onlara zulmeden zorbalara yakışır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ "Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır." [Buruc 10] Umutsuzluk ve pişmanlık, baskı uygulama direktiflerini verenlere, körü körüne itaat ederek bu komutların uygulanmasında haydutların gözleri, kulakları ve ayakları olanlara yakışır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle büyürdü: وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَ "Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." [Ahzab 67] Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! İslam'a davet edenlerin kaçırılıp zulme uğraması, siyasi ve askeri liderlik içindeki hainler tarafından bu ümmete karşı kurulan komploların bir uzantısıdır. Aslında onlar en üst düzeyde her türlü baskıyı uyguladılar. Ülkeyi düşmanlara teslim ettiler, insanları yoksulluk ve sıkıntıya duçar bıraktılar. Bu zulüm ve düşmana itaat devam ettiği, açıkça küfür hükümleri uyguladığı sürece biz her zaman aşağılanmaya, umutsuzluğa, öldürücü ıstıraba ve cezalandırılmaya maruz kalacağız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır." [Enfal 25] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إنَّ النَّاسَ إَذا رَأوُا الظَّالِمَ فَلمْ يَأْخُذُوا عَلى يَدَيْهِ أوْشَكَ أن يَعُمَّهُمُ اللَّهُ بعِقَاب "İnsanlar zalimi görür de ona engel olmazlarsa, Allah'ın onları genel bir cezalandırma ile cezalandırması yakındır." [Tirmizi, Ebu Davud] Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Bugün gözleriniz ve kulaklarınız önünde devam eden bu zulüm, size bağlıdır. Durdurmak da sizin sorumluluğunuzdadır. İslam'a göre siz nusret ehlisiniz. Küfür yönetimine son vererek, İslami yönetimi geri getirebilirsiniz. Sizden önceki mücahitler, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Ensar'ı bizzat böyle yaptılar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmek için Beni Kilab, Beni Hanife, Beni Amr, Beni Sa'sa Beni Kinde ve Beni Şeyban gibi çeşitli kabileleri ziyaret etti. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bu metot üzerinde Ensar nusret verene dek sabırlı devam etti. O gün Ensar, savaşçı insanlardan oluşan dürüst ve cesur küçük bir grup idi. İşte İslam'a yardım ancak Nebevi metot ile mümkündür. Dağınık ve bölük olan Yesrib, bir anda İslam'ın gücü ile dünyayı aydınlatan bir fener haline geliverdi. Yesrib'ten Medine'yi Münevvere'ye dönüştü. Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Naveed gibi adamlar ne ender yetişen ne de istisnai biridir. Bu ümmet verimli bir topraktır. Çok cesur müminler yetiştirir. Raşidi Halife döneminden itibaren İslam'a inanmakla artık hayatımızı İslam'a adadık. Yüzlerce yıl İslam ile hükmedildiğimiz için küfür güçlerine karşı hep zaferler elde ettik. Hatta o dönem Hindistan Yarımadası tüm dünyadaki bakışların odak noktası haline geldi. Bu ülke, Müslümanların kanıyla sulandı. Atalarınız korkmadan kâfir İngiltere ile yüz yıldan fazla savaştı. Nihayet İngiltere, birliklerini ülkeden çekmek zorunda kaldı. Böylece Pakistan, İslam adına kurulan bir ülke oldu. Müslüman Hindistan'ın taksimi sırasında yüz binlerce Müslüman, Allah rızasını arayarak hayatlarını feda ettiler. Kuşkusuz İslam, damarlarımızda akan kan gibidir. Ölüm kalım meselemizdir. İslam'ı hayatta var etmek için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna uymak farzdır. Bu farz da güç ve kuvvet ehlinden yani sizlerden nusret talep etmeyi gerektirir. Bu yüzden sakın dünyevi kazançlar için ahiretinizi mahvetmeyin. Rahil-Şerif rejimi saflarında kalarak yemininizi heder etmeyin. Ünlü devlet adamı Şeyh Ata ibn Halil Ebu Rasta komutası altındaki Hizb-ut Tahrir'e nusret vererek Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti geri getirmek için çalışın. Haydi, uyanın artık. Hilafeti kurma zamanı geldi. Bilin ki zarar ve fayda sadece Allah'ın elindedir. Mümin Allah'tan başka kimseden korkmaz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَوْهُ إِنْ كُنتُمْ مُؤْمِنِينَ "Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek müminler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır." [Tevbe 13]
|
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Doğu Afrika Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: Mob: +254(0737)606667 / +254(0717)606667 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: abuhusna84@yahoo.com |