7 Ekim 2017 günü Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina, BM Genel Kurul’unda (UNGA) Rohingya Müslümanları adına yaptığı “cesur konuşması” nedeniyle partilileri ve aktivistler tarafından hava alanında törenle karşılandı. İktidar partisinin liderleri, bütün dünya liderlerinin Rohingya krizinde Bangladeş tarafında yer alması sebebiyle 5 maddelik talebinin dünya kamuoyunun dikkatini çektiğini iddia ettiler. Awami Ligi aktivistleri, onu “İnsanlığın Annesi” olarak anmaya başladılar bile. Bu bazı İngiliz medyasının Rohingya krizinde oynadığı sözde insanlık rolü nedeniyle ona vermiş olduğu bir tabirdir.

Şeyh Hasina, Rohingya krizini istismar etmek için birbiri ardına süper melodramlar sahneledi. Ağustos sonundan beri kaçan binlerce Rohingya Müslümanı acımasız bir şekilde zorla denize geri itti. Daha sonra Batılı efendilerinin tavsiyesi üzerine halkın İslami duyarlılığına dokunmak ve böylece popülerliğini artırmak için Rohingya Müslümanlarına sözde “insani yardım” elini uzattı. Kurnazlık yaparak bir kaç gün önce Cox’s Bazar mülteci kamplarını ziyaret eden Hasina burada yaptığı açıklamada, “160 milyon Bangladeşliyi besleyebiliyorsak, 700 bin Rohingyalı mültecileri de besleyebiliriz.” diye konuştu. Barbarca zulme maruz kalan bu Müslümanlar, yiyecek için geldiler de sanki! Kaldı ki bu mazlum insanlar, Bangladeş’e anne aramak için de gelmediler. Anneden ziyade Romalı bir askerin saldırısına uğrayan mazlum Müslüman bir kadının çağrısına yanıt veren Halife Mutasım Billah gibi güçlü bir lidere muhtaçlar. O Mutasım ki barbar Roma ordusunu yerle yeksan etti. O topraklardaki bütün onurlu Müslüman kadınların ilelebet güvenliğini sağladı. Bugün de Rohingyalı Müslüman kadınların onurunu ve Müslüman kardeşlerimizin hayatını ilelebet korumak için “İnsanlığın Annesi” yerine cesur bir liderliğe muhtacız. O cesur liderlik, insanlığı tehdit eden cani ve aşağılık Myanmar ordusunu yok edecektir. Bunu ancak İslam Devletinin yöneticisi Halife yapabilir. Zira Halife, İslam’ın dış politikasını uygulayacaktır. Demokratik küfür Hasina hükümetinin uyguladığı saçma dış politika (herkesle dost olmak, sıfır düşmanlık) ise, onca ihlallerine rağmen terörist Myanmar devleti ile dostluğunu sürdürmekte, hatta kendi güvenliği için ortak askeri operasyonlar yürütülmesi teklifinde bulunmaktadır. Ayrıca Hasina hükümeti, hakiki dostları “Hindistan-Çin” ve Batılı efendileri ABD-İngiltere’ye sığındı. O yüzden Hasina hükümeti, Rohingya krizinin çözümünde tamamen başarısız oldu. Başarısızlığı da bu ülkelerin her birinin Myanmar ile ilgili kendine özgü ekonomik, bölgesel ve jeopolitik çıkarları olduğunu fark edememesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla Hasina’ya “İnsanlığın Annesi” unvanı vermek ve onu törenle karşılamak, hataları gizlemek için yapılan beyhude bir girişimdir.

Zorba yöntemlerle ülkeyi terör yuvasına dönüştüren Hasina, nasıl oluyor da “İnsanlığın Annesi” olarak adlandırılabiliyor? Pilkhana’da askeri yetkilileri öldürmekle işe koyulan Hasina, o zamandan beri halka karşı birbiri ardına haince eylemler yürütüyor. Müslümanlara ve İslam’a olan nefreti nedeniyle de dürüst ve samimi siyasal İslam aktivistlerine karşı sistematik işkence uyguluyor. Uygulanan bu işkence, insanlığa karşı yürütülen işkenceden geri kalır değil. Zulmüne karşı çıkan herkes ya zorla susturuluyor ya da “ortadan kayboluyor”. Sonuç olarak Hasina, bu halktan “Zorbalığın Annesi” unvanına layık görülmüştür. Batılı sömürgeciler, deşifre olan İslam düşmanı maskeleri nedeniyle kuklalarının halktan uzaklaşmaya başladıklarını biliyorlar. Bu yüzden Batılı efendileri, “İnsanlık Annesi” gibi unvanın, uşaklarına vatandaşlar arasında bazı güvenirlilik kazandıracağını düşünüyorlar. Bu nedenle Hasina adına düzenlenen görkemli tören ve verilen sahte “İnsanlığın Annesi” unvanı, insanları gerçeklerden saptırmaktan başka bir şey değildir.