حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Almanca Konuşulan Ülkeler
Medya Bürosu
No: AL–BA–2017–MB–TR–01 |
H. 8 Rabi’-ul Âhir 1439 M. Cuma, 26 Ocak 2018 |
Almanya’da Devam Eden Antisemitizm Tartışmaları
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Yahudi varlığının kuruluşunun 70. yıldönümü dolayısıyla 15 Aralık 2017 günü Berlin’de düzenlenen ve Yahudi varlığının Berlin büyükelçisinin de katıldığı törende bir konuşma yaptı. Konuşmasında Cumhurbaşkanı, antisemitizmin Almanya’da bile aşılamadığını belirterek, antisemitizmin “korkunç yüzünü” farklı şekillerde gösterdiğini ifade etti. Geçen hafta sonu Berlin’deki ünlü Brandenburg Kapısı önünde düzenlenen gösteride “İsrail” bayrağı yakılmış ve Yahudi düşmanlığı içeren sloganlar atılmıştı.
Almanya’nın “İsrail” konusundaki tarihi sorumluluğunu hatırlatan Steinmeier, “Ne İkinci Dünya Savaşı sonrasında doğanlar ne de Almanya’ya göçmen olarak gelenler için bu sorumluluğun sona erdiğini belirtti. Steinmeier, bu sorumluluğun Almanya’da yaşayan ve yaşamak isteyen herkes için geçerli olduğuna işaret etti. Steinmeier, “İsrail” bayrağının yakılmasının kendisini “üzdüğünü ve utandırdığını” söyledi. Alman hükümetinin bu tür antisemitist eylemleri gerçekleştirenlere cezai işlem uygulayacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı konuşmasında, Avrupa’nın antisemitizm hakkındaki tarihini yasadışı işgal ve Filistinlilerin yerinden yurdundan edilmesini kınayan gösteriler ile ilişkilendirdi. Avrupa’da gördüğü Yahudilerin zulümle Yahudi varlığının kuruluşu arasındaki nedensellik ilişkisini daha dün komplo teorisi olarak kabul edilenler, bugün Cumhurbaşkanının zihninde yer bulmuştur. Dolayısıyla Holokost”tan en çok yararlananlar Yahudiler olmuştur. Bu yüzden acılı öyküleri eleştiri üstüdür ve eleştirilemez. Ayrıca birbirinden bağımsız iki olayı birbirine karıştırmak Almanya için başka bir sorumluluk daha doğurmaktadır. Steinmeier konuşmasında bilinçli bir şekilde bu sorumluluğu görmezden geldi. Ortadoğu’daki çatışma Yahudilerin Almanya’da yaşadığı tarihi olayla ilişkilendirilemez. İlişkilendirildiği takdirde Filistinlilerin maruz kaldığı sürgün, katliam ve aşağılanma da o tarihi olayların bir sonucu olmuş olur. Buna göre Yahudilerin Filistin halkına yaptığı ve yapmakta olduğu enva çeşit zulmün doğrudan sorumlusu Almanya’dır... Mademki öykünün her ayrıntısı doğru ve “Ulusal çıkar” olarak kabul ediliyor, o halde Almanya ile İslam dünyası arasındaki ilişki de radikal şekilde değişmesi gerekiyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde sürgün olarak yaşayan Filistinliler, Almanya’ya tarihi felaketin sebebi olarak bakacaklardır... Ve ileri de yapılacak gösterilerde Alman bayrağını yakabileceklerdir.
Alman Ceza Kanununun 90a maddesi uyarınca Almanya’da yapılan gösterilerde devletin sembollerini aşağılamak suçtur. Madde 104 de yabancı devletlerin bayraklarının aşağılanmasını suç sayıyor. Ancak bu madde, spor etkinlikleri veya seminerlerde “açık sloganlar” ile yapılacak hakareti yasaklıyor. Kanuna göre kişilerin gösteriler sırasında yakmak için yaptıkları bayraklar istisnadır! Buna ek olarak Anayasa Mahkemesi, devletin sembollerinin aşağılanması halinde bir “Ön inceleme” yapılmasını, siyasi eleştiri ile bile bile aşağılama arasında ayrım yapmayı talep etmektedir. Madde 5/1c paragrafı, yönetimi eleştiri hakkını koruma altına almaktadır. Devletin sembollerini koruma, hiçbir şekilde devletin dokunulmazlığı ve eleştiriden muaf tutulması anlamına gelmez... Böylece antisemitizm hakkında devam eden tartışmalar sırasında yasal durumu bilinçli şekilde göz ardı etmek bu politik tartışmanın niteliğini ve arkasındaki art niyeti ortaya koymaktadır.
Bu arada sanki çözüme kavuştuktan sonra antisemitizmi yeniden Almanya’da alevlendirenlerin Müslümanlar olduğu ve Yahudilik karşıtı eylemlerden onların sorumlu olduğu algısı yaratılıyor. Oysa İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bilgiler, 2017 yılının ilk yarısında antisemitizm ve Yahudi düşmanlığı nedeniyle işlenen suçların yüzde 93’nün aşırı sağcı unsurlar tarafından işlendiğini göstermektedir. Dini veya yabancı geçmişi olanların, 23 suç vakasına karıştıkları tespit edilmiştir. Bu rakamlar, antisemitizm olgusunun dışarıdan ithal edildiği safsatasını ifşa etmektedir. Öte yandan aslında Müslümanların motivasyonu, siyasidir ve Yahudilerin Filistin’deki suçlarına bir reaksiyondur. Almanların işlediği suçlar ise Avrupa’da Yahudilere yönelik köklü ve irrasyonel geleneksel nefretin bir parçasıdır.
Kesinlikle Hizb-ut Tahrir, milliyetçi saplantının ürünü olan ve kabul edilemez bu denklemin karşısındadır. Yani antisemitizm ile Yahudi varlığının işlediği suçlara yönelik yapılan eleştiri aynı görülemez. Eleştirinin nedeni, gerçek zulüm ve Filistin halkının çektiği sayısız acılardır. Hâlbuki Avrupa’daki antisemitizm, sebepsiz yere Yahudi ırkını ortadan kaldırmayı amaçlıyor. İster Avrupa’daki antisemitizm olsun isterse İslam’ın hayata bakış açısı ve yaşam tarzını öcü gösterme girişimleri olsun hepsi de ırkçılık zihniyetinin bir ürünüdür... Avrupa’daki bu hasta zihniyet, üstünlük illüzyonundan kaynaklanıyor ve farklı bakış açıkları ile asla bir arada yaşayamaz.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ* أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ “Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.”[Bakara 11-12]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Almanca Konuşulan Ülkeler Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |