حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
Medya Bürosu
No: AF-BA-2024-MB-TR-24 |
H. 24 Zilhicce 1445 M. Pazar, 30 Haziran 2024 |
Kandahar Asliye Mahkemesi’nin Nübüvvet Metodu Üzere Raşidi Hilafet ve Ümmetin Birliği Çağrısına Karşı Verdiği Tuhaf ve Gayri İslami Karar
Kandahar Eyaleti Asliye Mahkemesi, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet çağrısında bulunan 15 Hizb-ut Tahrir’li davet taşıyıcı hakkında Hilafete çağrıdan dolayı pişmanlık ve üzüntü duymadıkları ve tövbe etmedikleri gerekçesiyle süresiz olarak cezaevinde kalmalarına hükmetti. Bu karar, iktidar rejimi altında, İslam Şeriatının doğru ve eksiksiz uygulanması çağrısında bulunmaya devam eden herkesin ömür boyu hapis cezasına çarptırılacağı anlamına geliyor. Ne Orta Asya’nın en acımasız rejimleri, ne yetmiş yıllık otoriter Arap rejimleri, ne de laik ya da komünist ülkelerin hiçbiri şimdiye kadar böyle bir karara imza atmamışlardır. Tüm rekorları kırdığınız kesin. Böyle bir adaletsizliğin, bu dünya da olmasa bile ahirette Allah’ın adaletine inanan davet taşıyıcılarını korkutacağına gerçekten inanıyor musunuz?
Bu yargı kararını şiddetle kınamakla birlikte soruyoruz: Müslüman davet taşıyıcılarına karşı böylesi haksız bir hükmü kim verdi? Hangi esasa binaen böyle bir karara varıldı? Hangi İslami fıkıh kuralına, Şeri hükme veya mezhebe göre ve hangi emir, örf, yerel ve hatta uluslararası hukuka göre böyle bir karar verdiniz? Böylesine insanlık dışı bir hükümle, bize Mekke döneminde ya İslam’dan vazgeçmek ya da kızgın çölde ölene kadar işkenceyi maruz kalmak seçeneğinden başka bir seçeneği bulunmayan Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ashabını mı hatırlatmak istiyorsunuz?
İslam’da hâkimlik makamı yüksek bir mertebeye sahiptir. İslami fikirler, yargılar ve değerlere göre bir karara varılmalıdır. Ancak ne var ki bu yargı kararı, kaprisin bir sonucudur. Müslümanlar, yönetim ve yargıda Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in mirasçılarıdır. Hâkim, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yolundan giden bu davet taşıyıcılarına karşı böylesine adaletsiz bir hüküm vermeye nasıl cüret edebilir? İslami davete bilerek ya da bilmeyerek engel olan hakimleri, dünyada hüsran, ahirette ise acı verici bir azapla uyarıyor ve bu tür eylemlerden dolayı tövbe etmeleri gerektiğini söylüyoruz. Nitekim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
الْقُضَاةُ ثَلَاثَةٌ وَاحِدٌ فِي الْجَنَّةِ وَاثْنَانِ فِي النَّارِ؛ فَأَمَّا الَّذِي فِي الْجَنَّةِ فَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَقَضَى بِهِ، وَرَجُلٌ عَرَفَ الْحَقَّ فَجَارَ فِي الْحُكْمِ فَهُوَ فِي النَّارِ، وَرَجُلٌ قَضَى لِلنَّاسِ عَلَى جَهْلٍ فَهُوَ فِي النَّارِ “Kadılar/ hakimler/ yargıçlar üç sınıftır. Birisi cennette, diğer ikisi ateştedir. Cennette olanı, hakkı bilip onunla hüküm verendir. İnsanlar arasında bilgisizce hüküm veren ile hakkı bilip hükümde haksızlık yapan ise ateştedir.”
Garip olan şu ki, mahkeme, serbest bırakılabilmeleri için tövbe etmelerini şart koşmuş, aksi takdirde süresiz olarak cezaevinde kalacaklarını bildirmiştir. Oysa şeriata göre tövbe, günahları ve haramları terk etmek anlamına gelir. Nübüvvet metodu üzere Hilafete, ümmetin birliğine çağırmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak haram bir fiil midir de daveti yüklenenler tövbe etsinler ya da ömür boyu hapiste kalsınlar? Biz buna Taha süresindeki şu ayetle cevap veriyoruz:
فَاقْضِ مَا أَنتَ قَاضٍ إِنَّمَا تَقْضِي هَذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا “Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.” [Taha 72]
Birleşmiş Milletler, düşman ülkelerin büyükelçilikleri, siyasi kurumları ve yüzlerce sivil toplum örgütü açıkça İslami değerlere ve Afganistan’daki rejime savaş açmışken mevcut rejimin çoğu yetkilisi, Hizb-ut Tahrir’in çağrısını tehlikeli olarak değerlendirmektedir. Onların tüm çaba ve gayretleri, iktidardaki rejimi seküler uluslararası düzene entegre etmeye yoğunlaşmış durumda. Bu yüzden İslami olmayan faaliyetleri ve misyonları maalesef kimsenin umurunda değil. Çünkü milyonları bulan mali paketler ve teşvikler, iktidar rejimini siyasi vizyondan ve sömürgeci kurumlara karşı şeri bir duruş sergilemekten mahrum bırakmıştır. Nitekim BM Afganistan özel temsilcisi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Taliban dağlardan indi ve ilkelerimizi kabul etmeleri zaman alacak” ifadelerini kullandı. Peki mevcut rejimin bir yetkilisi, bu aşağılayıcı ifadelere karşı şeri bir duruş sergiledi mi? Kesinlikle hayır! Rejimin bekasına temel tehdit, yukarıda bahsedilen konular olsa da kalplerinde “hastalık” bulunan rejimin bazı yetkilileri, daveti yüklenenleri düşman bellemiş, onları tutuklayıp işkence etmiş ve mahkemelerde haklarında zalimane kararlar vermişlerdir.
Eğer bu yetkililer, Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini ve samimiyetini net ve doğru bir şekilde anlamış, ahireti ve İslam’ın kapsamlı bir şekilde uygulanmasını umursamış olsalardı, bu tür haksız ve beyhude eylemlere asla girişmezlerdi.
Hizb ut-Tahrir’in çağrısı, evrensel bir çağrıdır. İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma farzının yerine getirilmesi, yöneticileri ve iktidar sahiplerini Hilafeti kurma ve ümmetin birliğini sağlama gibi hayati bir meselenin farkına varmalarını sağlar ve onlara yönetimin temel önceliklerini açıklar. İslami daveti yüklenenlerin samimiyetine zulümle karşılık verenler bilmelidir ki, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın sünneti, tarih boyunca zalim bir milletin yerine her zaman başka bir milletin geldiğini ispat etmiştir.
وإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم“Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Afganistan Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: http://hizb-afghanistan.org/ |
E-Mail: info@hizb-afghanistan.org |