ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, 14 Eylül’de düzenlediği basın toplantısında, “Tanımayı düşünmediğimizi çok net bir şekilde ifade ettik. Çıkarlarımıza göre hareket ederiz. Sadece pratik katılımın Taliban’ı doğru yöne iteceğini umuyoruz. En çok önem verdiğimiz alanlarda iyileştirmeler görene kadar onlarla bu temelde ilişki kurmaya devam edeceğiz.” dedi.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, bu konuda aşağıdaki noktaların dikkate değer olduğunu düşünüyor:

1- ABD’nin “doğru yön”den bahsetmesinin nedeni, her hükümet ve sistemin sadece kendisinin doğru yönde olduğuna inanmasından kaynaklanıyor. Seküler fikirlerine ve sömürgeci çıkarlarına dayanan ABD hükümeti de kendi yönünün doğru, başkalarının yönünün ise yanlış olduğuna inanıyor. ABD, İslam Emirliğini “doğru yöne” yönlendirmek istediğinde, aslında İslam Emirliğini ‘laiklik’, ‘laik dünya düzeni’ ve ‘liberal değerler’ gibi “yanlış yöne” yönlendirmek istiyor. Ayrıca bölgedeki çıkarlarını güvence altına almak için İslam Emirliğini Batı kulübüne katılmaya teşvik ediyor.

2- Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Amerika’nın Taliban hükümetini doğru yöne yönlendirmek için pratik bir katılımdan yola çıktığını belirtti. Nitekim “pratik katılım” terimi, başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin onlarca yıldır İslam ümmetine karşı uyguladığı strateji ve politikaların aynısını ifade etmektedir. Alternatif olarak, “Havuç ve Sopa” politikası, ABD’nin İslam Emirliğini Batı değerleri ve sömürgeci çıkarlarına doğru yönlendirmek için kullandığı pratik adımlardır. Mali yardım ve siyasi katılım, “Havuç” politikasını yansıtırken, siyasi baskı, ekonomik yaptırımlar, Afgan varlıklarının dondurulması, hava saldırıları, esrarengiz istihbarat kaynaklı patlamalar “Çubuk” politikasını ifade etmektedir. Buna bağlı olarak, insan haklarına, kadın haklarına saygı duyan, terörle mücadele eden, Afganistan’ın teröristler için güvenli bir sığınağa dönüşmesine izin vermeyen kapsayıcı [temsilci] bir hükümet çağrısı, ABD’nin İslam Emirliğini kendi “doğru yön”üne yönlendirmek için istediği pratik taleplerdir.

3- Her ideolojik hükümetin, neyin iyi, neyin kötü olduğunu tanımlayan, neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu ölçen bir akidesi vardır. Liberal dünya düzeninin lideri olduğunu iddia eden Amerika, bir yandan dünyanın doğru yöne gittiğine ve “laikliğin” tek doğru yön olduğuna inanırken, öte yandan dış politikasında doğru yönden söz ettiğinde, aslında başkalarını teslimiyete itmek için sömürgeci çıkarlarına [yönlerine] atıfta bulunmaktadır. Oysa tek doğru yön, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem aracılığıyla bize bildirdiği yöndür. İslam, tek doğru yöndür (doğru yol). Dar-ül-İslam’da İslami bir yönetim bu doğru yönü uygulayacak, davet ve cihat yoluyla Dar-ül-küfre götürecektir.

Bu nedenle biz, misyonumuzu ve sorumluluklarımızı üstlenmezsek, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmazsak, sağlam İslami dış politikamızla başkalarını cennete ve doğru yola yönlendirmezsek, o zaman başkaları bizi cehenneme yönlendirecektir. Çünkü “doğru” savaş alanını terk etmeyi planladığında, “yanlış” kendisini doğru olarak adlandıracak ve cesurca başkalarını kulübüne katılmaya çağıracaktır.