ABD Başkanı Joe Biden düzenlediği basın toplantısında, Afganistan’ın tek bir hükümet altında birleşemeyeceğini ve bu nedenle bu toprakların imparatorluklar mezarlığına dönüştüğünü belirtti.

Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu, ABD Başkanının bu son açıklamalarını şiddetli bir şekilde kınıyor ve bu açıklamalarını saçma sapan sözler olarak nitelendiriyor. Açıklamalar, Amerika’nın küçük düşürücü yenilgisini ve kuyruğunu kıstırarak Afganistan’dan kaçışını örtbas etmeyi amaçlıyor. Açıkçası Biden’ın açıklamaları, Amerikalı yöneticilerin Afganistan halkına karşı beslediği derin düşmanlığı gösteriyor.

ABD Başkanı, Afganistan hakkında böyle çelişkili ve saçma sapan açıklamalar yapmak yerine ABD içindeki siyasal, ırksal ve entelektüel bölünmeler üzerine odaklanmalı. Zira ABD’de zenginler ve fakirler arasındaki uçurum eşi görülmemiş bir şekilde fazlalaştı. Beyaz Avrupa ırkının, siyahlar ve yerli Amerikalılar üzerindeki ırkçılığı ve mutlak egemenliği, potansiyel bir krizdir. Alevleri, yakında büyük bir felakete dönüşecek küllerdeki kor gibidir, ABD’yi küllerinden çıkarıp ateşe atacaktır. 2020’de beyaz bir polisin, siyahi Amerikalı George Floyd’u öldürmesi, ABD toplumundaki sosyal bölünmeyi açıkça ortaya koydu. Diğer taraftan Kaliforniya da dâhil olmak üzere bir dizi ABD eyaleti, ayrılma ve bağımsızlık istiyor. Amerikalılar, tamamen çaresizlik içerisinde, çünkü birlikte yaşayacakları bir ideoloji ya da değerlerden yoksunlar. Bu nedenle Amerikalı politikacılar ve aydınlar, Amerikalılara hayali düşmanlar üretmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kamuoyunun dikkatini ABD’deki iç sorunlardan ve tartışmalardan uzak tutmak için hayali dış düşmanları abartıyorlar.

Afganistan’da etnik sorunların varlığı kuşkusuz inkâr edilemez, ancak tarih ve araştırmalar, bu çatışmaların büyük bir bölümünün, İslami değerlerin uygulanmamasından, halk arasında yozlaşmış milliyetçilik düşüncesinin varlığından, İngiliz ve Amerikan sömürgeci politikalarının uygulanmasından kaynaklandığını gösteriyor. 19. yüzyılda olduğu gibi İngiltere, çeşitli anlaşmalar imzaladı, Afganistan’ı krizlerle dolu bir coğrafya olarak betimledi. ABD de Bonn Konferansı’ndan ülkeden kaçışının son günlerine kadar etnik-odaklı aynı politika izlemeyi sürdürdü.

Gerçek şu ki, İslam ümmetinin tek bir inancı, tek bir kıblesi, tek bir Peygamberi SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve tek bir Kitabı vardır; bu nedenle, İslam dünyasının her yerinden mücahitler, Afganistan cihadına katılmak için akın akın ülkeye gelmişlerdir. İşte ABD’nin yenilgisinin nedeni bu birlikteliktir. Şüphesiz Afganistan Müslümanları da, devletin inşası sürecinde cihattaki bu birlikteliğin temsilcisi olabilirler. Bu ise, Afganistan’daki yönetimin İslam inancına dayalı olmasıyla ve yöneticilerin biat yoluyla iktidara gelmesiyle mümkündür. İslam’ın altın tarihi, Müslümanların güzide çağı hakkında bize bilgi vermektedir. Hilafet, farklı kabileleri, ırkları ve toprakları tek bir çatı altında birleştirmiştir. Dolayısıyla, Allah’ın izniyle Hilafet, yeniden Nübüvvet metodu üzere olacak ve sömürgecilerin çarpık açıklamalarına layıkıyla cevap verecektir İnşaAllah!

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيباً  “Öyleyse sana başlarını sallayacaklar ve “Bu ne zaman olacak?” diyecekler. “Belki çok yakında olacak” deyin.” ^{[İsra 51]}