Logo
Bu sayfayı yazdır
Gazze: Bir İmtihan, Şerî Vacip ve Sorumluluktur!

بسم الله الرحمن الرحيم

Gazze: Bir İmtihan, Şerî Vacip ve Sorumluluktur!

Gazze’de yaşananlar, sırf bir savaş veya geçici bir saldırganlık olmadığı gibi haber bültenleri sona erdiğinde unutulacak trajik bir sahne de değildir; aksine Allah’ın bizden yaptıklarımızı ve hangi yolu izlediğimizi görmesi için yeryüzünün doğusu ve batısındaki tüm Müslümanlar için ilahi bir sınav ve şerî bir testtir.

Gazze, sahada yalnız değildir; zira bir çocuğunun vücudundaki her yara, yaslı bir annenin her feryadı, yıkılan her ev, harap edilen her cami ve her bir yetimin gözyaşı; evet tüm bunlar, Allah Azze ve Celle katında bizi, büyük bir sorumlulukla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu ise gelip geçici bir sempati veya sadece dua etmek değil, gerçekten yardım etme sorumluluğudur, dahası zulmü kökünden söküp atmaya ve İslam’ın otoritesini doğal konumuna geri döndürmeye yardım etmektir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72] Ayet gayet açıktır: Din konusunda yardım istenildiğinde yardım etmek, düşmeyen ve gecikmeyen bir farzdır. Peki Gazze halkı din konusunda bizden yardım istediğinde, işittik ve icabet ettik mi?

Müslümanların başındaki yöneticilerden gördüğümüz yüzüstü bırakma, yeni bir durum değildir; zira Irak, Şam, Bosna, Afganistan, Keşmir, Doğu Türkistan, Orta Afrika ve benzeri yerleri yüzüstü bırakanlar da bizzat onlardır. Nitekim bugün de Gazze’ye yönelik ihanetlerine devam etmektedirler. Ayrıca onlar ordu ve silahlara sahipler ama Amerika’nın emirlerine ve Batı başkentlerinin direktiflerine bağlıdırlar. Yine onlar, zirveler ve konferanslar düzenleyip yalan çağrılar yapıyorlar ama yaralıların yüzüne sınırları kapatıyorlar, hatta Gazze halkının nefes almasını bile engelliyorlar.

Evet kardeşlerim, bu hain yöneticileri hiçbir taviz vermeden köklerinden söküp atmaktan başka gerçek bir çözüm yoktur; zira orduların harekete geçmesinin önündeki en büyük engel bizzat onlardır. Gerçek hareket, ümmetin, gerçek projesine, yani ümmeti birleştirecek ve Filistin'i ve işgal altındaki diğer tüm Müslüman topraklarını kurtarmak için orduları seferber edecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurma projesine geri dönmesiyle başlar.

Bu azim farz için çalışmayı geciktirmek, daha fazla kan, ihlaller ve yüzüstü bırakma anlamına gelmektedir. Zira ümmet muktedir, ordular hazır ve akide canlıdır; dolayısıyla bizde eksik olan tek şey, Allah’ın emriyle bağlantılı bir irade ve İslami hayatı yeniden başlatmak için ideolojik siyasi bir çalışmadır. 

Evet, Ukab Râyesi olan “لا إله إلا الله محمد رسول الله” Râyesi altında ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin gölgesinde ümmetin orduları dine yardım etmek ve Beytu’l Makdis’i kurtarmak için seferber olmadıkça Yahudi varlığı ortadan kalmayacaktır. Bu bir hayal veya temenni değildir; aksine bu, kati olan şerî bir farz ve kesin olan nebevi bir müjdedir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı Üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.” Ancak bu şekilde Beytu’l Makdis, Dâru’l İslam’ın merkezi olarak geri dönecektir.

Ey Müslümanlar: Bu çalışmayı geciktirdiğimiz her gün, kan dökülmesinin ve yüzüstü bırakmanın günahını taşıdığımız gibi dine ve mustazaflara yardım etme konusundaki ihmalkarlığın günahını da taşıyoruz. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقِفُوهُمْ إِنَّهُمْ مَسْؤُولُونَDurdurun onları; çünkü sorguya çekileceklerdir!” [Saffat 24] Yani sessiz kalmamızdan, emaneti koruyamadığımızdan, İslam’ın otoritesini ikam etmek için çalışmayı terk etmemizden ve dinlerini satan ve ülkeyi ve insanları Allah’ın düşmanlarına teslim eden yöneticileri devirmekten aciz kaldığımızdan dolayı hesaba çekileceğiz demektir.

Bugünden sonra bir mazeret yoktur; zira her birimiz, Allah’ın bildiği gücümüz oranında sorumluyuz; o halde çok geç olmadan ve pişmanlığın bir fayda vermeyeceği ve hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceği gün, yani siz neredeydiniz ve ne yaptınız? Diye sorguya çekileceğimiz gün gelmeden önce aman ha çalışalım.

Allah’ım bizi kullan ve bizi değiştirme; Allah’ım, hainlerin ihanetinden, boyun eğenlerin sessizliğinden, ajanların ve suçluların komplolarından Sana sığınıyoruz; Allah’ım, tiranların tahtlarını sars ve bizleri, mustazaflara yardım edecek, Senin şeriatınla hükmedecek, Kudüs'ü İslam’ın ve Müslümanların başkenti olduğu konumuna geri döndürecek olan Raşidi Hilafeti kurmak için kullan. Senden, bizim için, Senin kelimeni yüceltmek, Dinine yardım etmek, Senin hükmünü ikame etmek ve Senin şu vaadini gerçekleştirmek için çalışma şerefini yazmanı temenni ediyoruz: وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِAllah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Remzi Racih – Yemen

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.