Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Siyonizm’in Genişleme Hayalleri

Gazze ve Batı Şeria Kayasında Parçalanan Bir Efsanedir

Yahudi varlığı, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün yardımı olmadan, sadece 5.800 km²'lik bir alanı geçmeyen ve 3 milyondan fazla insanın yaşadığı Batı Şeria'yı kontrol edemiyorsa, nasıl olur da 3.000.000 km²'lik bir alanı kontrol edebileceğini hayal edebilir ki?

Yahudi varlığı tüm gücünü ortaya koyup Batı ülkelerinin sahip olduğu yasaklı ve suç teşkil eden tüm silah ve mühimmatı kullanmasına rağmen 365 km²'yi aşmayan bir alanı kaplayan Gazze iki yıldan fazla bir süredir direnebilmişse ve dünyanın en güçlü, en şiddetli, en dinamik ve en kanlı ordusundan binlerce askeri öldürülüp, yaralanıp, sakat kalıp akıl hastası olmuşsa... Yahudi varlığı NATO ordularının bile sahip olmadığı teknolojilere sahip olmasına rağmen istihbarat üstünlüğü, caydırıcılık, daha uzun menzil ve istediği her noktaya ulaşma kabiliyeti gibi sahip olduğu tüm avantajlarını kaybetmişse ve Gazze'de sistematik katliamlar ve planlı yıkımlara rağmen hedeflerini gerçekleştirmek için kendisine birbiri ardına verilen süreler içinde hedeflerini gerçekleştirmede başarısız olmuşsa... peki hala bu genişleme sloganının bir anlamı veya mefhumu kalır mı?

Yahudi varlığı, çoğu silah kullanımı konusunda eğitimli ve varlığın sahip olmadığı silahlara sahip 100 milyondan fazla insanın yaşadığı topraklara doğru genişleyeceğini nasıl açıklayabilir?

Bu genişleme açıklaması, rejimler ve halklar arasında korku ve şok yaratmak için olup böylece varlığın iradesine teslim olsunlar ve ona körü körüne sadakat ve itaat göstersinler diye mi yoksa kastedilen kontrol ve askeri işgal değil de Batı Şeria'da yaptığı gibi bölgeyi operasyonlarının sahnesi haline getirmek için midir?

Şimdi bu soruları, Yahudi varlığının Nil'den Fırat'a kadar genişleme potansiyelinin boyutunu ve bunun sahadaki gerçekliğini analiz edip anlayalım ve cevaplayalım:

Birincisi: Eğer varlık Nil'den Fırat'a kadar genişlemek istiyorsa, neden o zaman bir apartheid duvarı inşa ediyor?

Bu sorunun cevabı, ideolojik sloganlar ile siyasi ve güvenlik gerçeklik arasındaki çelişkiyi ortaya koymaktadır.

“Nil’den Fırat'a” kadar genişleme sloganı, ilk dönem Siyonist hareketleri harekete geçirmek için kullanılan eski bir Tevrat/Siyonist slogan olup gayesi ise, yerleşim projesine dini ve “kaderci” bir karakter kazandırmak ve Yahudileri (ilahi vaadi) gerçekleştirmek amacıyla Filistin topraklarına göç etmeye teşvik etmektir! Ayrılık duvarına gelince; Aksa İntifadası sırasında fedai operasyonların tırmanmasının ardından, 2002 yılında Şaron'un döneminde inşa edilmiş olup bu, daha uzak topraklar bir yana Batı Şeria'yı bile tam olarak kontrol etme konusundaki güvenlik acziyetinin pratik bir kabulüydü.

Dolayısıyla duvar, bir savunma tahkimatı olup bir gücü yansıtmıyor, aksine Cenin, Nablus ve el-Halil gibi bölgelerde göreceli olarak savunmasız olan kuşatma altındaki halkın bile sızması korkusunu yansıtıyor

Duvar, bu varlığın coğrafi yakınlığı ve askeri üstünlüğüne rağmen Batı Şeria'yı “tamamen ilhak etme” kapasitesine bile sahip olmadığını açıklarken, peki Nil'den Fırat'a kadar uzanan büyük genişlemeler nasıl olacak ki?

İkincisi: Genişleme hayali, Batı Şeria'yı bile boyun eğdirmekten aciz kalmasıyla bağdaşıyor mu?

5.800 km²'lik bir alanı aşmayan ve yaklaşık 3 milyon Filistinli nüfusa sahip olan Batı Şeria'da Yahudi varlığı, neredeyse günlük çatışmalar olmadan Oslo otoritesinin yardımıyla bile bu bölge üzerinde tam kontrolü sağlamaktan aciz kalmıştır.

Baskı ve güvenlik koordinasyonuna rağmen, her şehirde silahlı direniş hücreleri ve gruplar için güvenlik altyapısı bulunmaktadır.

Bu başarısızlık, Irak, Suriye, Mısır gibi halkları ve ülkeleri içine alan geniş bölgelere doğru genişleme fikrinin, pratik olarak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yanılsama olduğunu ortaya koymaktadır.

Üçüncüsü: Gazze'ye hükmetmekten aciz olan biri, 3 milyon km2'lik bir alana hükmedebilir mi?

Gazze, Yahudi varlığını birçok düzeyde ifşa etmiştir:

  • Gazze alanı: Sadece 365 km2’dir.
  • Buna rağmen 2007'den bugüne kadar, Yahudi varlığı ona boyun eğdirme girişimlerinde başarısız olmuştur.
  • (2023-2025) son savaş, caydırıcılık, uzun kol ve onu karakterize eden önleyici saldırı efsanesinin çöküşünü ortaya çıkarmış ve tek başına askeri gücün, özgürlük ve direnişe inanan halklara karşı kesinlikle savaşamayacağını teyit etmiştir.
  • Yahudi varlığının uğradığı insani, maddi ve psikolojik kayıplar tüm tahminleri aşmış olup Yahudi varlığının Batı'daki destekçilerini bile utandırmıştır.

Eğer Gazze bile nükleer bir orduyu küçük düşürebiliyorsa, Irak veya Suriye gibi daha geniş bölgelerde doğrudan çatışmaya girmesi halinde nasıl olacak acaba?

Dördüncüsü: “Nil'den Fırat'a kadar” bir slogan mı yoksa bir proje mi?

Gerçeklik açısından: Yahudi varlığı, bu projenin askeri veya siyasi olarak gerçekleşebilir olmadığını biliyor ancak yine de onu aşağıdakiler için kullanıyor:

  • (Aşırı sağ için) iç ideolojik propaganda aracı olarak.
  • Özellikle Batı Şeria'daki sürüngen yerleşimcilerin meşrulaştırılması.
  • (Irak ve Suriye'de olduğu gibi) kaos ve bölünmeleri desteklemek yoluyla çevre Arap devletlerini parçalamak için bir argüman olması.

Ancak bugün Yahudi varlığı için fiili proje şudur:

Mümkün olduğunca saf, mümkün olduğunca büyük bir alanı kapsayan ve mümkün olduğunca Filistinlilerin az olduğu bir Yahudi devleti.

Bu da şöyle yorumlanabilir:

  • Kudüs ve Batı Şeria'da sürgün ve yerinden edilmenin devam etmesi.
  • Gazze'yi nihai olarak ayırma, orada savaşı sürdürme ve orayı işgal etmeye ve Amerikan katılımıyla yatırım bölgesine dönüştürmeye çağrı girişimleri.
  • (Özellikle Necef ve Batı Şeria'da olmak üzere) transfer ve alternatif nüfus projelerinin geçişi.

Beşincisi: Jeopolitik gerçeklik, Yahudi varlığının imparatorluk projesine izin vermez.

(Tarihteki en güçlü ülke) Amerika, güç dengesindeki farka rağmen Irak ve Afganistan üzerinde kontrolünü sağlayamamıştır. Yahudi varlığı ise küçük bir varlıktır:

  • Nüfusu 9 milyon (ki yaklaşık yarısı Yahudi değildir).
  • (Toplumsal bölünmeler, siyasi krizler, iç direniş) gibi iç kırılganlık.

Bu boyuttaki herhangi bir genişleme projesini yerine getirmek için pratik olarak, coğrafi, demografik ve askeri açıdan uygun değildir.

Özetle: Sözde “Nil'den Fırat'a kadar genişleme projesi” şudur:

1- Uygulanabilir bir plandan daha çok ideolojik bir efsanedir.

2- Yerleşim, saldırganlık ve ırk ayrımcılığını meşrulaştırmak için bir propaganda aracıdır.

3- Güç, imkanlar veya uluslararası koşullar açısından gerçeklik olarak ulaşılabilir değildir.

Şimdi asıl soru şudur: Bu varlık 1948 sınırları içinde bekasını sürdürebilir mi?

Gerçeklikteki verilere dayalı olarak, bir sonraki meydan okuma genişleme değil, iç çöküş ve artan direniş faktörlerine karşı dayanabilmektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.