Çarşamba, 16 Zilkâde 1446 | 2025/05/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- "Adolf Wilders", Milyonlarca Müslümanın Kovulmasını İstiyor

Benim elimde olsa milyonlarca Müslümanı Avrupa'dan sürgün ederdim. "Adolf Wilders", Danimarka'daki bir konuşmasında böyle dedi ve buna gerekçe olarak da şu sözlerini gösterdi: "Çünkü hem totaliter İslâm, şiddete teşvik etmektedir hem de Müslümanlar birer mücrim olup asla Batılı değerlere entegre olmayacaklardır." Ardından şöyle ekliyor: "Avrupa'daki Müslümanların nüfus oranı, yükselmekte ve durum bu minvalde devam ederse, Müslümanlar yirmi otuz yıl sonra çoğunluk haline gelecekler, otorite ellerine geçecek ve Şeriatı tatbik etmeye çalışacaklardır."

Bu sözden anlıyoruz ki "Wilders", Müslümanların dinleri üzerinde baki kalacaklarından ve Batılı liberalizmi ile değerleri için asla İslâm'dan vazgeçmeyeceklerinden emindir. Bu da onu kaygılandırmakta ve kalbine korku salmaktadır. Ancak bu adam, pek çok kez Batılı hadâratın en yüce hadârat ve İslâmî hadâratın da düşük, barbarca bir hadârat olduğunu açıkladığı halde bu kadar korku ne diye? Çoğunluğun hadâratı olan yüce Batı hadâratının yok olup gitmesinden ve azınlık hadâratı olan düşük hadâratın baki kalmasından ne diye emindir? O halde bu, bizzat "Wilder'sin", kendi hadâratına ve hadâratının başkalarını ikna etmeye ve kuşatmaya muktedir olduğuna güvenmediğini göstermez mi? Bu şekilde, fikrî acziyeti ve ötekileri kendi değerlerine ve mefhumlarına bağlılığa zorlamak için kuvvete dayandığını kabullenmiş olmuyor mu? Tüm bunlardan sonra kalkmış bir de utanmaksızın İslâm'ı "totaliter bir ideoloji" olmakla itham ediyor? Şimdi totaliter olan kimdir? İslâm dini ile alay edip kuvvet yoluyla Müslümanları dinlerini terke etmeye zorlamak istemesine rağmen özgürlükten dem vuran sen misin? Yoksa Yahudileri ve Nasranileri İslâm Devleti altında kabul eden, onları koruyan ve ihsan ile onlara muamele eden biz Müslümanlar mı? Zira bizler, ne onlarla, ne dinleriyle alay ettik, ne de onları inançlarını terk etmeye zorladık.


Okay Pala [Ebu Zeyn]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Yahudilerin Kibir ve Küstahlığı, Uluslararası Bir Memnuniyet ve Otorite ile Müslümanların Yöneticilerinin Teslimiyetçiliğiyle Karşılanmakta

Netanyahu'nun Filistin ve Arap taraflarının "İsrail'in" bir Yahudi Devleti, Kudüs'ün de "İsrail'in" bölünmez ebedî başkenti olduğunu ve mültecilerin geri dönmeyeceğini tanımaları karşılığında ne kara, ne deniz, ne de hava üzerinde hâkimiyeti olan silahtan arındırılmış bir Filistin Devleti'ni kabul ettiğine dair barış hakkındaki görüşünü dile getirdiği 14.06.2009 Pazar günkü konuşmasının üzerine Beyaz Saray ve Başkanı Obama'nın yanı sıra Avrupalılar, konuşmayı memnuniyetle karşıladılar. Otorite'nin bazı adamları ile bir kısım Arap yöneticileri ise, konuşmaya yönelik içi boş kuru kalabalık eleştiriler yönelttiler ve Amerika ile dörtlü guruptan -kendi ifadelerine göre- Netanyahu'nun baltaladığı barış sürecine yönelik sorumluluklarını üstlenmeleri talebinde bulundular.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, hem Yahudi varlığına yönelik muamelenin, İslâmî Ümmet ve orduları yoluyla mübarek Filistin arzını gasp eden bu varlığı bitirmeye götürecek bir bağlamda olması gerektiğini, hem de meselenin Amerika'ya, Ortadoğu dörtlüsüne, Birleşmiş Milletler'e ve Ümmetin diğer düşmanlarına isnat edilmesinin Filistin'in daha fazla heba olmasına ve halkının sürgün edilmesine götüren siyasî bir intihar olduğunu sık sık dile getirdik ve aşağıdaki hakikatleri vurgularız:

1. Netanyahu'nun açıkça söyledikleri, Yahudi varlığı içerisindeki tüm siyasîlerin gerçek politikasını temsil etmektedir. Ancak onun dışındakiler, temennide bulundukları ve Müslümanların kanlarına bulaşmış ellerini salladıkları bir sırada katledip tehcir de etmektedirler ki "Barış Güvercini" Perez'in Netanyahu'nun konuşmasını övmesi bunun en çarpıcı kanıtıdır.

2. Netanyahu'yu bu denli açık ve kibirlilikle konuşmaya iten şey, barış vehminin peşinde soluk soluğa kalan ve onu dilenen Arap yöneticileri ile Otorite'nin boyun eğmeleridir. Dahası o, sunduğu şeylerin hepsinin Otorite'nin adamları ile Arap yöneticileri nezdinde kabul gördüğünün, konuşmasını reddetmelerinin insanların öfkesini dindirmek ve insan kitlelerinden korkmaktan öte bir şey olmadığının, hatta reddedenlerin dahi katletmek veya bası uygulamak veya para ve mevki ile yola geleceğinin tamamen farkındadır. Nitekim başkaldıranlardan ve direnenlerden çoğu yola gelerek 67 yılında işgal edilen topraklar üzerinde bir Filistin Devleti'ni kabul etmişlerdir. Otorite ile bazı yöneticilerin, Netanyahu'nun konuşmasında geçenleri reddetmelerinin hakikatine açıklık getirmek için ortaya bir takım sorular koyacağız:

-Otorite, Filistin Kurtuluş Örgütü ve yöneticiler, "Devletlerarası Meşruiyet" kararlarını -ki bir "Yahudi" devletini ifade eden taksim kararı da bunlardandır- kabul edip bunların uygulanmasını talep etmediler mi?

-Eğer Otorite, bir vehim olan Filistin Devleti'nin "silahtan arındırılmış" olarak nitelendirilmesine itirazında samimi ve bu itiraz bir gerçek ise o halde müstakbel devleti için istediği silah, Yahudilerle savaşmak için midir, yoksa kiminle savaşmak içindir?

-Filistinli resmî liderler, "geri dönüş" ibaresini kullanmaktan vazgeçerek bunu, "geri dönüşü" ilga eden ve bu "hakkı" el-İsrâ ve'l Mirâç arzı için birkaç dirhem bedel kılan veya Filistin Otoritesi bölgelerine simgesel bir dönüş haline getiren "geri dönüş hakkı" ibaresi ile değiştirmediler mi?

-Ya Yahudiler, bu tutumlarında ısrar ederlerse, Otorite ne yapacak? Filistin'i geri almak veya mültecilerin geri dönmesi için onlara savaş mı açacak, yoksa -İslâm'ın ve Müslümanların düşmanı olan- Amerika, işimizin sahibi olacak ve Amerika'nın bizler adına kabul ettiklerini kabul edip şükredenlerden mi olacağız? Filistin halkı, Yahudilerin bu tutumlarında ısrar etmesi halinde özellikle yirmi sene içerisinde yerin dibine geçiren müzakereler üzerinden Yahudilerle şansını denemesinden sonra Otorite'nin ne yapacağını kendilerine haber vermesini beklemektedir.

3. Hiç şüphesiz bugünlerde meydana gelenler, hakların dilenilmeyeceğine, Yahudilerin ne bir ahit, ne de bir zimmet gözettiklerine ve ne zaman bir anlaşma yapsalar yine kendilerinden bir gurubun onu bozduğuna dair bir kanıttır. O halde müzakereciler, aldatmacadan başka bir şey vaat etmediği halde her defasında Amerika'nın kendilerine vaat ettiği barış serabının peşinde ne zamana kadar koşuşturacaklar?

2. Bir kez daha yineler ve vurgularız ki Filistin'i, tüm Filistin'i Yahudilerin pençelerinden kurtararak onu yeniden İslâm diyarının bir parçası haline döndürecek fetih birliklerini harekete geçirmeye muktedir olacak şekilde Ümmetin durumlarını düzenlemek için gecesini gündüzüne katan Filistin'in süvarileri vardır.

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَن يَكُونَ قَرِيبًا  "Diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki çok yakındır." [el-İsrâ' 51]

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine gâliptir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]

 

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ Mü'min Erkeklere ve Mü'mine Kadınlara İşkence Eden, Sonra Tevbe de Etmeyenlere, Cehennem Azâbı

Allah'ın emrettiği kadının kıyafeti hususunda Allah'ın şiarlarıyla savaşan ve azgınlık bakımından yeryüzündeki kâfirlerin en şiddetlisiyle yarışan Tunus rejiminin, Allah'ın dinini yeryüzünde ikame etmek, Ümmetin dinini yenilemek, onu yüceltmek ve onun üzerindeki zulmü kaldırmak isteyen kimselerle savaştığını görmekteyiz. Neredeyse daha bir dönem geçmeden bu rejim, İslâm'ı yeryüzünde ikame etmek için davet taşıyan Hizb-ut Tahrir şebâbına zarar verdiği gibi oradaki Ümmetin pek çok evladına da bunu yapmaktadır.

Özgürlük ve İnsaf Örgütü İdarî Ofisi, 01.06.2009'da aşağıdaki hususları yayınladı:

1. et-Tadamun ve el-Müneyhile mahallelerinde bir gurup şebabın tutuklanması:

Siyasî polis, ikinci haftasında et-Tadamun ve el-Müneyhile Mahallelerinin olduğu bölgedeki mütedeyyin şebâba yönelik hamlesini aralıksız sürdürmekte ve onlardan birkaçını tutuklamaktadır. Özgürlük ve İnsaf Örgütü, şâbb Ziyad Buzine'nin yanı sıra tutuklananlar arasında Celal Ruveysiya, Riyad el-Ferşişi, Semir Garip, Mahir el-Vergî, Saîd Fuat, Halid el-Meslusî, Abdurrahman es-Samunî, Adil Fetîta, Muhammed en-Neccâr, Mahrez, Alî Sâsî ve Ferîd er-Razgî'nin de olduğunu bildirdi. Bunlar, 22 Mayıs 2009 Cuma günü ila 25 Mayıs 2009 Pazartesi günleri arasındaki zaman diliminde tutuklandı. Aileleri, hala ne tutuklu bulundukları yeri, ne de bunun gerekçelerini bilmektedirler.

2. Sayın Abdulmecid el-Habîbi'nin tutuklanması:

Ayrıca siyasî polisin aveneleri, 29 Mayıs 2009 Cuma günü, 54 yaşındaki eski siyasî mahkum Sayın Abdulmecid el-Habîbi'yi, Başkent'te Ahmed Bayram Tarcan güzergahında bulunan iş yerinde tutuklayarak İçişleri Bakanlığı'ndaki Devlet Güvenlik İdaresi binasına götürdüler, hanımı ve dört çocuğundan oluşan ailesi, hala tutuklanma gerekçesini bilmemektedir.

Bilindiği üzere Sayın Abdulmecid el-Habîbi, Hizb-ut Tahrir el-İslâmî'ye mensup olmak suçlamasıyla seksenli yılların sonlarında tutuklanmış ve başkanlık affı kapsamında serbest bırakılmadan önce bir süre cezaevinde kalmıştır.

Herkesçe bilinmektedir ki Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslâm olan ve hiçbir maddî eylemde bulunmayan siyasî bir Hizb'tir. Maddî eylemde bulunmaması ise, herhangi bir kimseden korkmasından değildir. Bilakis Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna ittiba etmesinden dolayıdır. Zira Rasul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Mekke'deki davet merhalesinde hiçbir maddî eylemde bulunmamıştır ve Tunus'taki rejim de bunu inkâr edemez. Kaldı ki Hizb-ut Tahrir'in maddî üsluplar kullanmayan ve maddî eylemlerde bulunmayan siyasî bir Hizb olması, elli seneyi geçen seyrinin tamamında sabittir. O halde Tunus'taki rejim, bu şebâbı hangi şeyden dolayı hapsetmektedir? Allah'ın emrini ve nehyini ikame etmek üzere Allah'a inandıkları için mi? Yada insanları, hayra davet ettikleri, onlara ma'rufu emrettikleri ve onları münkerden nehyettikleri için mi?

رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنْتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ "Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın." [el-A'râf 89]

Bizler biliyoruz ki bu kimselerin hapsedilmesinin nedeni, Tunus'taki otoritenin Hilâfete davetten tir tir titreyen sömürgeci devletlere yakınlaşmasıdır. Çünkü Hizb-ut Tahrir şebâbı ve Müslümanlardan onların davetini destekleyenler, İslâm'ın hayata hâkim kılınmasına ve Müslümanların dünyadaki ve âhiretteki izzetlerinin kendisinde olduğu Hilâfet Nizâmı'nın geri getirilmesine davet etmektedirler. Bunun içindir ki Tunus'taki rejim, Subhânehu'nun buyurduğu gibi onları hak sözden ve hak dini din edinmekten engellemek için onları takip etmektedir.

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan sırf Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam aldılar." [Burûc 8]

Bu rejimi ve Allah ile savaşan onun tabilerini, bu Ümmete dokunmanın, kâfirin saffında yer almanın, dahası İslâm ile savaşmada kâfirlerle yarışmanın akıbetine karşı uyarıyoruz. Küfrün başı Obama, daha birkaç gün önce giyimleri hususunda Müslüman kadınların sıkboğaz edildiğini ve İslâm ile savaştığını inkâr etti! Bizler, ona inanmıyoruz ki Tunus'taki rejimin, İslâm ile savaşta kâfirleri geçen bir boyuta ulaşmıştır. Bu nedenle bu rejimin evlatlarından olup da kalplerinde zerre kadar İslâm bulunan kimselere deriz ki eğer Allah'la, gazabıyla ve mücrimlere yakın olan azabıyla karşılaşmaktan korkmuyorsanız Ümmet, İslâm Devleti kurulduğunda Allah'ın yardımıyla Ümmetin dini, kadınlarının şerefi ve erkeklerinin onuruna karşı işlediğiniz cürümlerinizden dolayı yakında sizleri dünyada hesaba çekecektir.

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine gâliptir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ "Sakın, Allah'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları (cezalandırmayı), ancak korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar." [İbrâhîm 42-43]

Hizb-ut Tahrir
Kuzey Afrika

Devamını oku...

DEĞİŞİM KONFERANSLARI MÜSLÜMAN ÂLEMİN İÇİNDE BULUNDUĞU HAL VE ÇÖZÜM YOLLARI  

  • Kategori Ses
  •   |  

DEĞİŞİM KONFERANSLARI

 

KONUŞMACILAR

ERCAN TEKİNBAŞ
Müslümanlar Hilâfetin İlgası İle Neler Kaybettiler

MUSA BAYOĞLU
Hilâfetin Yeniden İnşası Aklen Mümkün Müdür?

ALİ DİKİCİ
Müslümanları Kalkındıracak Olan Hilâfetin Şer'i Delilleri


Tarih:
26 Temmuz 2009
Pazar Saat: 14:00

Adres:
Esenler Hakkı Başar Spor Kompleksi
Tuna Mah. Hakkı Başar Sokak Esenler

Tel: 0212 611 58 52

Web: http://www.kokludegisim.com/

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Bombalama ve Suikastlar Yoluyla Kaos Oluşturma Amaçlı Amerikan Operasyonuna Karşı Bir Gösteri Düzenlemektedir

Hizb-ut Tahrir, bugün, Ravalpindi şehrinde bir gösteri düzenleyerek patlama operasyonları, Dr. Sarfraz Naimi suikastı gibi suikastları düzenlemesi ve Pakistan'ın işlerine küstahça müdahale etmesi yoluyla ülke genelindeki kaos dalgasının arkasında duran Amerikan İstihbarat Servislerinin Pakistan'dan kovulmasını talep etti.

Hem Ravalpindi, hem de İslamabad şehirlerinden gelerek büyük bir sayıda topluluk oluşturan göstericilere Hizb-ut Tahrir üyesi Cüneyt Hân bir konuşma yaptı. Cüneyt, konuşmasında şöyle dedi: Amerika, burada kaos ve istikrarsızlık ateşini tutuşturmak yoluyla Pakistan'ı ikinci bir Irak'a döndürmeye çalışıyor. Bilindiği üzere Amerikan İstihbarat Servisleri, dünyadaki en büyük bütçeye sahiptir ve bununla birlikte tek işleri Latin Amerika'dan Irak'a kadar dünyanın her tarafında ve şimdi de Pakistan'da patlama operasyonları ve suikastları gerçekleştirmek olan terörizm şebekeleri içermektedir. Amerika, fiilen muharip devleti muamelesi uygulamamız gereken haydut bir devlettir ve ülkemizdeki Büyükelçiliklerini de kapatmalıyız. Zira bunlar, hem bize karşı casusluk yaptıkları hem de ülkemize bunlar aracılığıyla tahakküm etkileri bir merkezdir. Zira Amerikalılar, artık ülkemizin fiili yöneticileri haline geldiler ve yöneticilerimiz denilen kimseler ise Amerikan ellerindeki kukladan öte bir şey değildirler.

Bunun yanı sıra göstericiler, Amerika ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini talep ettiler. Çünkü bize komplolar ve tuzaklar kuranlar, bizzat bu diplomatlardır. Yine göstericiler, askerî ve istihbaratî varlığın Müslümanların beldelerinden temizlenmesini de talep ettiler

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilâyeti, haçlı Amerikasına gerekli cevabı verecek olan Hilâfet Devleti'nin ikamesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret verilmesi amacıyla orduya çağrıda bulunmaktadır.

 

 

İmrân Yûsufzây

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - 2009 / 2010 Bütçesi: Yöneticiler, Pakistan Fakirlerinin Paralarını Amerikan Savaşına Finanse Ediyorlar

Geçtiğimiz yıl, 62 yıldan bu yana ekonomik olarak Pakistan üzerinden geçen en kötü yıl olmuştur. Bunun sebebi ise, Uluslararası Para Fonu (IMF), yıkıcı politikaları ve Amerikan savaşlarıdır. Zira Pakistan ekonomisi, 38 yıldan bu yana en küçük büyümesine tanık olmuştur. Hükümetin politikalarına nispetle, yabancı savaşlar için Pakistan fakirlerinin paralarından 35 milyar dolar heder edilmiştir. Bu da geçen yıldan bu yana Pakistan'ın toplam dış borcuna tekabül etmektedir. Hükümet mevcut bütçenin içine, "Amerikan savaşı vergisi" olarak %5 ek vergi koymuş ve Pakistan toprakları üzerinde Amerikan savaşının genişletilmesini hedefleyen ekonomik bir plan çevresinde de Savunma Bakanlığı'nın bütçesini %15 oranında artırmıştır. Sanki insanlar, binlerce masum sivil ile 2000'den fazla askerin katledilmesinin ve 35 milyar dolar kaybın yeteri kadar bedelini ödememişler gibi? Nitekim demokratik Hükümet, sadece bir yıl içerisinde bir önceki diktatör hükümetin kaydettiği tüm rekorları ekarte etmiştir!!

Hükümet, Uluslararası Para Fonu'nun planları üzerinde yürümesi yüzünden ülkenin ekonomisinin yok olması yolunda seyretmektedir. Zira Hükümet, 134 milyar dolar Rupi elde edeceği akaryakıt ürünlerine ve doğalgaza vergi koydu, gelecek Eylül başında elektrik enerjisi desteğinin tamamını durdurdu ve Pakistan'daki sanayi ile ticaretin boğulmasına yol açacak olan tüm satış ve hizmetlere de vergi koydu. İşte bu örneklerin tamamı, Hükümetin Pakistan ekonomisini yok etmek için çalıştığına dair açık birer delildir. Bunun yanı sıra 50 milyar dolar tutarındaki yabancı krediler ile buna binen 646 milyar Rupi tutarındaki faiz endeksi, bu yıl Pakistan'daki genel üretimi yiyip bitirecektir.

Bu Kapitalist Nizam ile bu ajan yöneticiler, Pakistan'ın vampirleri ve kan emicileridir. Zira Amerikan savaşı, Pakistan'ı savaş ve kan sahasına çevirmiştir.

Artık bu yöneticiler ile nizamlarından kurtulmamızın ve bunların yerine Amerikan savaşını boşa çıkaracak, ona olan yardımları kesecek ve onu bu bölgeden eli boş olarak gitmeye mecbur bırakacak olan Hilâfeti ikame etmemizin vakti gelmiştir.

Muhakkak ki Hilâfet, Ümmetin enerjisi ile kaynaklarının Amerikan savaşında kullanılması yerine Ümmetin maslahatları için kullanacaktır. Sömürgeci yabancı güçlerin müdahalesine boyun bükmeyecek, dahası insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve ülkenin askerî, ilmî ve kültürel yönlerden güçlenmesi esasına dayanacak bir bütçeyi benimseyecek olan ancak Hilâfettir. Yine Hilâfet, sözde satış ve hizmet vergisine, yol vergisine, gelir vergisine, ek vergilere, akaryakıt vergisine ve şer'î hükümlere aykırı olan benzerlerine itimat etmeyen şer'î hükümlere dayalı sabit bir bütçe benimseyecektir. Bunun yanı sıra Hilâfet, insanlara elektrik, doğalgaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarını sadece maliyet karşılığında sağlayacaktır. Dolayısıyla tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını omuzlarına yüklenecek ve onlara müreffeh ve huzurlu bir hayat sağlayacak olan ancak Hilâfettir.

 

İmrân Yûsufzây

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması- Irak'ta Fırkacılık Homurtularını Tahrik Eden Amerika, Şimdi de Bunu Âlimlere Suikast Düzenleyerek Pakistan'da Tahrik Etmeye Çalışıyor

Hizb-ut Tahrir, bölgedeki Amerikan müdahalesine şiddetle karşı çıkanlardan olan Dr. Sarfraz Naimi'ye yönelik ödlek vahşî suikast operasyonunu şiddetle kınar. Zira Dr. Naimi, birkaç gün önce bir yerel televizyon kanalının ekranında Hükümetin Amerikan hegemonyasına mutlak teslimiyetini şiddetle kınamıştı.

Amerika, Svat ve Banu bölgelerinde ateşi tutuşturmayı başarmasının üzerine o ve Pakistan yöneticilerinden olan ajanları, Pakistan'ın tamamında kaos hali ve iç savaş oluşturmak için çalıştılar. Böylece askerî operasyonlar, Svat'ın dışına uzandı ve Kuzey-Batı Bölgesi Enformasyon Bakanı'na göre 4 milyon Müslüman, sığınacak bir evden yoksun hale geldiler. Amerika, patlama operasyonları yoluyla insanların dikkatlerini 4 milyonun trajedilerin üzerinden dağıtmaya çalıştığı gibi Diyobend Medresesi ve Brelvi Medresesi arasında fırkacılık fitne ateşini de tutuşturmaya çalışmaktadır. İşte bu, Amerika'nın mescitlerde ve pazar yerlerinde yaptığı patlama operasyonlar yoluyla Sünniler ile Şiiler arasında fırkacılık homurtularını tahrik etmek için Irak'ta kullandığı yeni eski olan aynı politikadır.

Dr. Sarfraz Naimi'nin hayatına maal olan son patlama, sadece Amerika çıkarlarına hizmet etmektedir. Zira Amerika, bu tür operasyonların arkasından Svat'taki Müslümanlara karşı askerî operasyonları destekleyen bir kamuoyu oluşturmayı ve Banu ile diğer bölgelere genişletmeyi hedeflemektedir.

Şu bir gerçektir ki Amerikan askerî ve istihbaratî varlığı bölgeden silinip süpürülmedikçe Pakistan, güven ve huzurun tadına varamayacaktır. Konumumuz gereği bizler, İslâmî medreselerin ve siyasî partilerin liderlerinden, bölgedeki tüm şerrin ve karmaşanın müsebbibi olan Amerika'nın bölgeden silinip süpürülmesi için çalışmalarını talep ediyoruz.

Pakistan'daki ekonomik ve siyasî sorunların kökleri, Amerika'ya dönmektedir ve ajan yöneticilerin yardımlaşması olmadan bu olmazdı. Bundan dolayı bizler, nusret ehlinden olan muhlisleri, şer'î vecibelerini yerine getirmeye, Amerikan savaşından desteklerini çekmeye, bu ajan yöneticileri alaşağı etmek için çalışmaya ve Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye çağırıyoruz ki hem Hilâfet Devleti kurularak sömürgecilerin kökü kazınsın, hem de Müslümanlar, İslâm ile yönetimin gölgesindeki mutlu bir hayatın tadına varsınlar.

 

Nâvid Butt

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Başarısız Kapitalist Nizamın Temellerine Dayalı Sunulan Bütçe, Mevcut Yöneticilerin Batının Kölesi Olduklarının Bir Kanıttır

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmî Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed, bugün yayınladığı basın açıklamasında şunları söyledi:

Geçen yıl olduğu gibi mevcut Hükümet, gözlere kum serpmek amacıyla bu yılın bütçesini açıkladı. Zira Maliye Bakanı dün, (34,358x10.000.000) bütçe açığı veren (113,819x10.000.000) tutarında devasa bir bütçe açıkladı. Hükümetin bu bütçeyi uygulaması için enflasyon hacmini artıracak olan daha fazla para basması veya bankacılık sektöründen kredi alması gerekmektedir. Bunun yanı sıra Hükümetin, dış kaynaklardan kredi alması, ülkenin sömürgeci kâfire boyun bükmesini kat kat artıracağı gibi Hükümet, insanlara daha fazla vergi koymaya başvuracaktır. Her halükarda bütçe insanlara eziyet verecektir.

Muhyiddîn Ahmed şöyle ekledi: Bütçe, bozuk Kapitalist Ekonomi Nizamı'nın temeline dayalıdır. Zira bütçedeki açık, bizzat servetin dağılımını dikkate almaksızın ekonomik büyümenin artırılmasıyla çözülmektedir ki bu da Kapitalizm akidesindendir. Bu politikalar, insanların genelinin ve fakirlerinin kendisinden faydalanmaksızın sadece kapitalistlere hizmet etmektedir.

Kapitalizmin dünyadaki başarısızlığının gözü olan herkese apaçık olduğu bir zamanda mevcut yöneticiler, hala Kapitalizm ideolojisine sıkı sıkı sarılmaktadırlar. İşte bu, yöneticilerimizin ancak Batılı Devletlerin kölesi olduklarına dair bir kanıttır.

Nitekim İslâm, para hakkındaki devletin gelirlerini açıklayıp belirlediği gibi, onun harcama yolunu da belirlemiştir. İslâm'daki İktisat Nizamı'nın hedefi, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaktır, yoksa sadece ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi değildir. Bunun yanı sıra İslâm, hükümetin istediği gibi daha fazla para basmasına veya devletin masraflarını karşılamak amacıyla faizli kredi almasına izin vermemektedir.

Muhyiddîn Ahmed, insanları, mevcut Kapitalizm Nizamını kaldırıp atmaya ve adil İslâmî İktisat Nizamını tatbik edecek olan Hilâfet Devleti'nin ikamesi için ciddi bir çalışmanın içine katılmaya davet etti.

 

Muhyiddîn Ahmed

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü

Bangladeş

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER