Logo
Bu sayfayı yazdır
Haber-Yorum  Filistin’in Özgürleşmesine Yönelik Desteği Susturmak İçin "Antisemitizmin" Silah Olarak Kullanılması!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Filistin’in Özgürleşmesine Yönelik Desteği Susturmak İçin "Antisemitizmin" Silah Olarak Kullanılması!

Haber:

İngiltere'de son günlerde, Filistin yanlısı gösteriler ile ülkede artan antisemitizm ve Yahudilere yönelik saldırılar arasında bir bağlantı olduğuna dikkat çekilen geniş çaplı bir tartışma yaşanıyor. Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi varlığına yönelik saldırısının ikinci yıldönümü öncesinde İngiliz Başbakanı Keir Starmer, o gün öğrencilere Filistin yanlısı protestolara katılmama çağrısında bulunmuş ve "sokaklarımızda antisemitizmin yükseliyor" uyarısında bulunmuştu. Starmer, bu yıldönümünde gösteriler düzenlemek yoluyla "başkalarına saygısızlık etmenin İngilizlere yakışmadığını" söyleyerek protestoların bazıları tarafından "İngiliz Yahudilerine saldırmak için iğrenç bir bahane" olarak kullanıldığı eklemesinde bulunmuştur. Onun sözcüsü, protestocuların "insanlıklarını göstermeleri" ve 7 Ekim'de Yahudi varlığına yapılan saldırıyı hatırlamaları gerektiğini açıklarken, Eğitim Bakanı Bridget Phillipson da insanlara bu yıldönümünde protesto yapmamaları çağrısında bulunarak şu yorumu yapmıştır: “7 Ekim'den iki yıl sonra insanlardan sadece şunu talep ediyorum: Ortak insanlığımız ve birbirimize karşı sorumluluğumuz hakkında düşünmeye çalışın.” Ayrıca bazıları da, 2 Ekim'de Manchester'daki bir sinagoga düzenlenen ve iki Yahudinin ölümüne yol açan saldırının sorumlusunun ülkedeki Filistin yanlısı yürüyüşler olduğunu ileri sürmüştür.

Yorum:

İngiliz hükümetinin, bir dizi başka politikacılar ve Yahudi varlığını destekleyen medya yorumcularıyla birlikte, Filistin'in Yahudilerden kurtarılması çağrısını susturmak için antisemitizm kartını kullandığı açıktır. Ayrıca İçişleri Bakanı Şabana Mahmud, Filistin yanlısı çok sayıda gösterinin ardından tekrarlanan protestoları kısıtlamak için polise daha geniş yetkiler vermeyi planladığını açıklarken, Sağlık Bakanı Wesley Streeting ise anti-semitist doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının hastaları tedavi etmesini yasaklayan yasayı güncellemeyi planlıyor. Batılı siyaset ve medya çevrelerindeki birçok kişi antisemitizmi, işgalin Filistin'den tamamen kaldırılmasına yönelik bir destek olarak görüyor. Bu nedenle Filistin'in tamamen özgürleşmesine destek veren sağlık çalışanları, antisemitizm bahanesiyle işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Antisemitizmi, vahşi işgale son verilmesi ve Filistinlilerin yerleşimciler tarafından vahşice yağmalanan topraklarını ve evlerini geri alma hakkının desteklenmesi çağrılarıyla ilişkilendiren yaygın anlatı, tıpkı İngiltere’deki Yahudilere saldıran bireylerin eylemlerinin Filistin’i destekleyen protestolarla karıştırılması gibi, tamamen saçmadır.Bu, İngiltere’deki Rus bireylere yönelik saldırılar konusunda Ukrayna’yı destekleyen protestoları suçlamakla aynı şeydir. Ayrıca bu, açıkça bu vahşi işgalin sona ermesini ve Filistin'in tamamen özgürleşmesini talep edenleri korkutup susturmak için kullanılan bir anlatıdır.

Ayrıca işgalin masum Filistinlileri bombalamaya devam ettiği bir zamanda 7 Ekim'in ikinci yıldönümünde Gazze'deki soykırıma yönelik protesto gösterisi yapılmasının, duyarsızlık veya ortak insanlık eksikliğini gösterdiği düşüncesi, Batılı politikacıların, Filistinlilerinin hayatlarının varlığın içinde yaşayan Yahudilerin hayatlarıyla karşılaştırılması konusundaki çifte standartlarını yansıtmaktadır. Batı'daki antisemitizmin arkasındaki itici güç Filistin'in tamamen özgürleştirilmesi çağrısı değildir, aksine siyasetçileri ve güçlerinin Yahudilerin üstünlüğüne ilişkin Siyonist mefhumu benimseyen ve vahşi eylemlerini ve mübarek toprakları işgalini meşrulaştırmak için Yahudiliği istismar eden Yahudi varlığının işlediği bu soykırımdır. Ayrıca sistematik antisemitizmi ve Yahudilere yönelik zulmü tarihsel olarak taşıyan İslam değil, aksine laik Avrupa ülkeleridir. Aslında Yahudi varlığının kurulması, Avrupa'daki Yahudilere yönelik katliamların ve 1905 Yabancılar Yasası yoluyla Avrupa Yahudilerinin ülkeye girişini engellemeye çalışan İngiltere'deki antisemitizm duygusunun bir sonucudur.

Buna karşılık Yahudiler, Hilafet Devleti’nin altında refaha kavuşmuşlardı. Örneğin İngiliz Yahudi tarihçisi Cecil Roth, Osmanlı Hilafeti döneminde Yahudilere gösterilen iyi muamelenin, onları Avrupa'nın her yerinden buraya çektiğini ve İslam topraklarının onlar için ekonomik açıdan refah içinde yaşadıkları bir fırsatlar ülkesi haline geldiğini belirtmektedir. Hilafetin altında Yahudiler kurtarılmış ve diğer ülkelerde zulüm gördüklerinde onlara güvenli bir sığınak sağlanmıştır. Örneğin 1492 yılında Sultan II. Bayezid, İspanya'daki Hıristiyan yöneticiler tarafından zulüm gören 150.000 Avrupalı ​​Yahudi'yi kurtarmak için tüm donanmasını göndererek onları Hilafet topraklarına yerleştirmiştir. Ayrıca Yahudi tarihçi Avi Shlaim ise antisemitizmin Araplara Avrupa'dan intikal ettiğini açıklayarak, yirminci yüzyıl öncesinde Arap bölgesinde asli antisemitizmin neredeyse hiç olmadığını, bölgenin antisemitizmi tanıması için Avrupa'daki antisemitizm edebiyatının Arapçaya çevrilmesi gerektiğini savunmuştur. Aynı zamanda Yahudilerin yüzyıllardır İslami yönetimin altında Arap toplumlarına iyi bir şekilde entegre olduklarını, modern antisemitizmin Ortadoğu'ya da intikal eden bir "Avrupa hastalığı" olduğunu vurgulamıştır.

Bu nedenle Batı'daki Müslümanlar, Filistin'in tamamen özgürleştirilmesi çağrısını susturmayı hedefleyen bu yalan anlatılar ve korku salan hükümet politikaları karşısında güçlü kalmaya devam etmelidirler. Biz de tüm mübarek toprakların katili bu vahşi işgalin kökünden sökülüp atılması çağrısında bulunmaya devam etmeliyiz; zira bu, Allah Subhanehu ve Teala’nın emrettiği bir husus olup oradaki ümmetimize yönelik katliamın ve köleleştirmenin sona ermesinin tek yolu da budur. Bizler de, zulüm karşısında bizim için Müslümanlar olarak imanımızdan kaynaklanan cesaret ve kararlığı ortaya koyan Filistin’deki değerli kardeşlerimizin eylemlerinden ilham almalıyız. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ. تُعَدُّونَRabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin.” [Fussilet 30] Dolayısıyla bizim çevremizdeki kişilere, tarihte yapmış olduğu gibi Filistin’de ve İslam beldelerinin dört bir tarafında barış, güvenlik, adalet, refah ve yönetimi altındaki tüm dinlerin haklarını güvence altına almaya muktedir olanın sadece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’nin uyguladığı İslam sistemi olduğunu açıklamamız gerekmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esma Sıddık

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.